Geçen hafta, iktidar ve yandaşlarının yeni öğrenmelere kaynaklık etmesinde hızlanma olduğundan söz etmiştim. İktidar ve yandaşlarının son bir haftada da beni mahcup etmediği görülüyor.

Öğretilere devam

Geçen hafta, iktidar ve yandaşlarının yeni öğrenmelere kaynaklık etmesinde hızlanma olduğundan söz etmiştim. İktidar ve yandaşlarının son bir haftada da beni mahcup etmediği görülüyor. Örneğin:

Türkiye'de kadınların siyaset alanında seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934'te verilmişken, AKP’nin bir kadın milletvekilinden, kadınlara seçme/seçilme hakkının AKP tarafından verildiğini sandığını öğreniyoruz!

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu’nun açıklamasından, laikliğin kalesi olan Dersim diyarındaki Munzur Üniversitesi’nde,  'FETÖ'cülerin, Menzilcilerin, Süleymancıların, Milli Görüşçülerin sayısız vakıf ve derneklerin cirit attığını’ öğreniyoruz.  

Dünyanın ve Türkiye’nin doğal bir zenginliği olan ve yöre insanının dokunmaya bile kıyamadığı Dersim Dağ keçilerinin avlanmasına yeniden izin çıktığını öğreniyoruz. 

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mensubu ve tarikatlara/tarikatlaşmaya karşı olduğu bilinen bir ilahiyat profesörünün, baskılara dayanamayarak görevinden istifa ettiğini öğreniyoruz. 

Devranın değiştiğini, seçilmemiş bir kişi olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın 2021 bütçesini mecliste sunduğunu öğrenince şaşırıyoruz. F. Oktay’ın konuşmasının, “Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığımız bütçe görüşmeleri, yürütme erkinin demokratik yollardan denetlenmesine zemin oluşturmaktadır” gibi gerçeklerden kopuk bir konuşma olduğunu öğreniyoruz. 

Son bir yılda bir milyona yakın emekçi işini kaybetmiş olmasına karşın, yandaş TÜİK’ten istihdamın arttığını öğreniyoruz! 

Bir suç örgütü liderine verilen destek nedeniyle, cumhur blokunun önemli oranda oy kaybettiğini öğreniyoruz. 

Bu arada,

  • “Affedersin bana daha çirkinini söylediler, Ermeni dediler” diyenlerin;
  • Alevilerin evlerinin işaretlenmesini umursamayanların;
  • Sivas’ta insanları diri diri yakanları savunanların;
  • “Ben Alevilerin neden başbakanı olayım ki; bir sebep mi var?” diyenlerin;
  • Muhaliflere “Zillet ittifakı” diyenlerin; 
  • “Bunlar ateist, bunlar zerdüşt, bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar" diyenlerin;
  • “Toplumsal cinsiyet eşitliği” denince tüyleri diken diken olanlar; eşitsizliğin kadının fıtratında olduğunu düşünenlerin;
  • Acımasızca ve akla gelen her alanda doğa katliamı yapanların;
  • Cinsel istismarda bulunanlara af getirmeyi düşünenlerin; 
  • Mahkemelerin ve AİHM’nin bu ders zorunlu olamaz demelerine karşın, Aleviler başta olmak üzere, farklı inanç sahiplerine din dersini dayatanların; 
  • Tecavüze uğrayan kişiyi tecavüz edenle evlendirmeye kalkanların;
  • İnsanların özel hayatına karışıp hafta sonu içki satma yasağı getirenlerin, LGBT ve gökkuşağı temalı ürünlerin satışını sınırlayanların;
  • İhaleleri yalnız yandaşlara verenlerin;  6 gün önce kurulan bir şirkete milyarlık ihale verenlerin;
  • Yargıçlık, savcılık, elçilik, rektörlük ve genel müdürlük gibi üst düzey görevlere yalnız yandaşları atayanların; 
  • Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü ve insan hakları doğrultusunda verdiği kararları “Tanımıyorum” diyenlerin;

bir futbol maçında yaşanan ırkçı söylem üzerine, birden insan hakları savunuculuğuna soyunup olayı kınadıklarını öğreniyoruz.  

Futbol maçındaki ırkçı söylem şiddetle kınanırken,  

  • HDP’nin eski başkanı Selahattin Demirtaş’a, herhangi bir yargı kararı olmadan, “Terörist” dendiğini ve hiçbir zaman ona göz açtırılmayacağını öğreniyoruz. 
  • Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, aynı anda birkaç yerden maaş aldığını öğreniyoruz. 
  • Çocuğu cinsel istismar ve fuhuşa zorlama suçundan yargılananlar hakkında 'tutuksuzluk hallerine devam' kararı verilirken, Fahrettin Altun’a sözle hakaret eden 80 yaşındaki kadının tutuklandığını öğreniyoruz. 
  • Bir muhalif milletvekilinin, “Çin'den alınan koronavirüs aşısının 10 gündür el altından AKP’li siyasiler ile yakınlarına yapılmaya başlandığını” iddia ettiğini öğreniyoruz. Bu iddianın pek yadırganmadığını görüyoruz.
  • Mecliste bile ayrıcalık yapıldığını, mecliste Fuat Oktay’a ve gurubu olmayan yandaş bir parti başkanına konuşma hakkı verilmişken, mecliste gurubu yok diye bir muhalif parti başkanına söz verilmediğini öğreniyoruz. 

Günlük yaşamda iktidar ve yandaşlarından kaynaklanan öğrenmelerden birkaç sonuç çıkarılabiliyor: 

  • Irkçılık telin edilirken bile, ayrımcılığa devam edildiği ve hemen her alanda kandırıldığımız anlaşılıyor.
  • Yargının durumu her gün daha da belirginleşiyor. 
  • Günlük yaşamın öğretileri en koyu yandaşları bile olayları sorgular hale getiriyor. 
  • Meclisteki muhalif partilerin, iktidarın ‘içki yasağı’ gibi çağ dışı, laiklik dışı ve insan haklarına aykırı yasaklarını oldubittiye getirip kalıcılaştırmak istediğinin ayrımına varamadığı görülüyor.   

İktidar ve yandaşları bu yolda devam ettiklerinde muhalefetin bile aklının başına geleceği umuluyor.

[email protected]