AKP 'yeni anayasa' hedefinden vazgeçmiyor: 'Yapacakları yaptıklarından belli'

AKP'nin ve küçük ortağı MHP'nin yeniden başlattığı “yeni anayasa” nakaratı nelere gebe? Amaçlanan, hedeflenenlerle söylenenler arasındaki farklar neler?

irem yıldırım

Yerel seçimler geçti, yeni anayasa çağrısı yapan sesler yükselmeye başladı. 

AKP ve MHP ortaklığı, uzun süredir yeni anayasa söylemini gündemden düşürmüyor. Erdoğan seçimin ardından bizzat telaffuz etmese de Bahçeli ilk grup toplantısında “yeni anayasa” dedi. Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aksaklıklarını giderecek şeyin yeni anayasa olduğu çağrısını da yaptı.

“Yeni, sivil, çağdaş, demokratik, kapsayıcı ve kuşatıcı” bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu öne süren Cumhur İttifakı, bunu sağlamak için kolları sıvamaya başladı bile.

Öyle ki TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, tüm siyasi parti gruplarının temsilcilerinin yer aldığı TBMM Başkanlık Divanı üyeleriyle görüştü, nabız yokladı.

İşin içinde pek çok dinamik var, bunlara değineceğiz ancak anayasa mevzusu da tıpkı bu hafta sosyal medyanın da gündemine giren tartışma gibi “sınıfsal”.

Nedeni: Yeni liberalizm, kapitalist emperyalist ilişkiler, dinsellikle bulamaç olan AKP siyaseti ve ekonomisi

Anayasa Mahkemesi eski raportörü ve soL yazarı Ali Rıza Aydın, yeni anayasa tartışmalarını değerlendirdi. AKP’nin yeni anayasa talebinin arkasında yatan sebepleri konuşmak önemli, çünkü Aydın'ın da dediği gibi “Anayasa dediğimiz temel, kapsayıcı, üstün ve bağlayıcı belgeyi içinde bulunulan ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel koşullardan soyutlayarak okuyamayız”. Aydın anayasanın ideolojisiz olmayacağının altını çiziyor:

“Temel hak ve özgürlükleri, toplum içinde devleti ve devletin şekli olarak cumhuriyetin niteliklerini, devlet içinde siyasal iktidarı, siyaseti tanımlayan, aynı zamanda da tüm yazdıklarını sınırlandıran bir metnin; basit, renksiz, pasif, yaşamayan bir durumda yazılması, özünün olmaması düşünülebilir mi? Asıl vurgulanması gereken de 'anayasanın ekonomi politiği'dir. Dili, sözü nasıl yazılırsa yazılsın anayasanın ve anayasa değişikliklerinin özünde ekonomi politik yatar; anayasa sınıfsaldır.”

AKP ve ortaklarının “yeni, sivil, çağdaş, demokratik, kapsayıcı ve kuşatıcı bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu” dile getirmesi görünürdeki nedenler, Aydın bunun gerçekteki nedenleri saklamak için kullanıldığının altını çiziyor. Burada “yapacakları yaptıklarından bellidir” diyen Aydın yeni anayasanın altında yatan gerekçeleri şöyle açıklıyor:

“‘Yeni anayasa’ söylemi ve hedefini birçok nedenin içinde olduğu bütünsellikle okumak gerekiyor. Bu bütünselliği okuyacağımız tablo, yeni liberalizmle, kapitalist emperyalist ilişkilerle, dinsellikle bulamaç durumuna getirilmiş olan 21 yılı aşan AKP dönemidir, siyaseti ve ekonomisidir.”

Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine ayar, kamu kaynaklarına yağma için yeni yollar

Başkanlık rejiminin zaaflarının giderilmesi, daha fazla güven sağlaması gibi düzenlemeler öne çıkmakta. Aydın, “Parlamenter rejimin anayasası içine yama gibi yerleştirilen başkanlı rejimin devlet organlarıyla bütünlüğü kurulmuş, eksiklik ve güvensizliği giderilmiş duruma getirilmesi olarak anlatabiliriz” diyerek durumun röntgenini çekiyor ve dikkatlerden kaçan, kimsenin dile getirmediği bir diğer yana ışık tutuyor:

“Ki burada MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin isteğini aşan, düzen içi siyasetin de kanıksadığı bir durum söz konusu. Başkanlık rejimi aslında sermaye sınıfının istediği gerçeği yerli yerine oturmuş, AKP ve Erdoğan’a bağlama basit yaklaşımı da giderilmiş olacak. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarıyla frenlenmesi gereken cumhurbaşkanı kararnameleri sorunu giderilmiş olacak. Meclis daha fazla işlevsizleştirilecek. Anayasa Mahkemesinin görmezden gelemeyeceği derecede artan hak ve özgürlük ihlalleri çözümlenmek yerine AYM işlevsizleştirilecek. Özelleştirmelerin, kamu kaynaklarını yağmalamanın önü daha fazla açılacak. Arabuluculuk anayasaya yerleştirilecek vs. Bunlar gibi çok çok başlık var.”

Laikliğe saldırı, emekçi sömürüsüne yasal kılıflar artacak

AKP iktidarının en temel saldırı alanlarından biri laiklik. AKP'nin 2008’de Anayasanın değiştirilemeyecek 2. maddesini değiştirmeye kalkışarak başladığı bu laikliğe saldırı sürecini, gerek yeni anayasayla gerek farklı araçlar kullanarak sürdürmesi kaçınılmaz. Aydın laikliğin sözde kaldığı yıllar vurgusu yaparak “Yeni anayasayı tabuta son çivi olarak görmemesi düşünülemez” diyor.

Yeni anayasanın gerçek nedenlerinin finalinde, emekçileri esnek, ucuz, güvencesiz duruma düşüren, sömürüyü derinleştiren yasal düzenlemelerin, yargı kararlarının ve uygulamaların sömürenler yönünden anayasal güvenceye kavuşturulması da var.

19 değişikliğin 12'si AKP'nin

Her anayasa değişikliği talebiyle geldiklerinde AKP’nin ilk söylediği söz “bu darbe anayasası değişmeli” oluyor. Aynı argüman, aynı vaatle bir kez daha kolları sıvama niyetindeler. Burada akla gelen ilk soru net: AKP’nin defalarca yaptığı “demokratik” değişiklikler zaten 1982 anayasasını yeterince değiştirmedi mi? Aydın, “anayasal gelişme/ilerleme” ile “anayasal gerileme”nin ilerlemeci/aydınlanmacı dönemlerle gerici dönemlerin yansıması olduğunu anlatarak yanıtlamaya başlıyor bu soruyu. Şöyle devam ediyor:

“AKP, 24 Ocak 1980 kararlarının, 12 Eylül 1980 darbesinin, Milli Güvenlik Konseyi yönetiminin yansıması olarak ortaya çıkan 1982 Anayasanın içinden çıktığı toplumsal ve ekonomik ilişkilerin proje partisi olarak kurulan ve 2002’den bu yana iktidarda kalan, ulusal ve uluslararası sermayenin istek ve gereksinmelerini yerine getiren, cumhuriyeti ve laikliği yıkan, her tür gericiliğe tüm kapıları açan bir siyasi parti. Anayasayı hem sermaye sınıfı ve kendi çıkarına tepe tepe kullandı hem de laiklik başta olmak üzere uygulamadı. Dahası iktidarı boyunca anayasa değiştirme rekoru kırdı, 2007, 2010, 2017 gibi köşeli müdahaleleri yaptı ama her seferinde de “yeni anayasa” nakaratını hiç dilinden düşürmedi. Koşulların da oluşmaması nedeniyle dinsel simgelerle dinsel giysi ve simgelerle aileyle ilgili değişiklikleri yapamadı.”

Hep parçacı yöntemlerle anayasal gerileme tezlerini yaşama geçirdiğini ama bunları yeterli görmediğini de ekliyor sözlerine ve devam ediyor:

“Askeri darbe anayasasını hedef alan zihniyet, 40 yıl boyunca 190’a yakın maddesiyle, 19 kez değiştirilen Anayasayı “yeni” adıyla değiştirmeyi planlarken “anayasayla darbe” hedefine yürüyor. 19 değişikliğin 12’sinde imzası var ama yetmiyor. Yok ettiği cumhuriyetin ve laikliğin anayasasını yazmak, emekçilerin mücadeleleriyle kazanılan hak ve özgürlüklerin gasp edilmesini ve sermayenin sınırsız tahakkümünü anayasal güvence altına almak istiyor.”

'Yeni anayasa arayışları cumhuriyete, aydınlanmaya, emekçilerin haklarını savunanlara kurdukları tuzak'

Ali Rıza Aydın Gelenek Dergisi’nde 2013 yılında kaleme aldığı Anayasaların Ekonomi Politiği Üzerine isimli yazıda “varlığı ya da yokluğu fark edilmeyen anayasalı dönem” tarifi yapıyor.

Tarifi şöyle sürdürüyor:

“Darbe Anayasası dedikleri, kendileri yönünden varlığı ve yokluğu fark edilmeyen bir anayasa. Konu sermaye olunca, emperyalizm olunca, iktidar gücü olunca ekonomi politiği sömürü olan anayasa var; emekçiler, işsizler olunca yok. Konu sermaye sınıfının hak ve özgürlüğü olunca var, emekçilerin hak ve özgürlüğü olunca yok. Bu durumu yönetmeyi becerdiler ama emekçilerin örgütlü/sınıfsal mücadelesinden, laikliği dik duruşlarıyla savunmaya devam eden aydınlanmacılardan kurtulmadan, serbestçe devam edemeyeceklerinin farkındalar. Yeni anayasa arayışları cumhuriyeti, aydınlanmayı, ilerlemeyi, emekçilerin haklarını savunanlara kurdukları tuzak. Sınıfsız ve sömürüsüz toplum için savaşanlar bu tuzağa düşmeyecek.”