Virüs salgınında bile sağlığa boş verilip salgını, piyasacı ve hukuk dışı hedeflerini gerçekleştirme fırsatına dönüştürebiliyor. Fırsat bu fırsat deyip eğitime de el atılıyor. Meclise gönderilen 28 maddelik 'Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' olumlu gibi görünse de, yükseköğretimde piyasacılığı öne çıkaracak bazı düzenlemelere yer veriliyor.

Koronavirüsün öğretileri: Fırsat bu fırsat

İnsana, topluma ve doğaya ve de hakka, hukuka, insan haklarına, … değer vermeyenlerin işi kolay oluyor.  Virüs salgınında bile, sağlığa boş verilip salgını, piyasacı ve hukuk dışı hedeflerini gerçekleştirme fırsatına dönüştürebiliyor. 

  • Devlet Bahçeli, yıllardır isteyip bir türlü kabul ettiremediği içerikteki bir af yasasını, virüs salgınından yararlanıp Cumhur ittifakını bir arada tutan pamuk ipliğinin kopmaması uğruna AKP’ye kabul ettirebiliyor. AKP de, bu fırsatı kullanıp muhaliflerini af dışında bıraktığına bakılırsa zararlı olarak görmediği ve belki de kader kurbanı(!) olarak gördüklerinin affedilmesini sağlıyor.  
  • “Virüs salgını azalıyor, bitti, dönüm noktasına geldi” gibi söylemler alıp başını giderken, Mayıs sonunda bitmesi beklenen iki sahra hastanesi inşaatı, ihale kurallarını bir yana bırakılarak, yandaş şirketler verilebiliyor. 
  • Türkiye’de ihtiyaç olduğu biline biline, pek çok sağlık maddesini başka ülkelere satmakla ya da yardım olarak göndermekle övünenler oluyor.  
  • Kaşla göz arasında SİT alanları inşaata açılıyor.  
  • Çalışanlar mağdur edilirken, işveren, çalışanlarını ücretsiz izine çıkarma yetkisi alarak bir kez daha destekleniyor. 

Fırsat bu fırsat deyip eğitime de el atılıyor. Meclise 28 maddelik “Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” gönderiliyor. Bu teklifte olumlu olan şu düzenlemeler bulunuyor:

  • Yılda iki kez yapılan doçentlik başvuru sayısı artırılacak (Doçentlik aşamasına gelmiş adayın başvurmak için 6 ay beklememesi sağlanıyor).
  • Öğretim görevlisi kadrosuna başvuracak adaylarda, en az tezli yüksek lisans derecesi almış olması aranacak (Tezli yüksek lisans, öğrencinin araştırma yapmasını gerektirdiğinde, tezsiz yüksek lisansa göre daha akademik bir program olarak kabul görüyor). 
  • Yükseköğretim Kanunu'nda, vakıf yükseköğretim kurumlarına devlet yardımı yapılmasını da içeren düzenleme yürürlükten kaldırılacak.
  • Doktora mezunlarından yeniden yüksek lisans ve doktora yapmaları halinde istenen ALES şartı kaldırılacak.

Bu tasarıda olumlu gibi görünse de yükseköğretimde piyasacılığı öne çıkaracak şu düzenlemelere yer veriliyor:

  • Açıköğretim öğrencileri, katkı payı veya öğrenim ücretini ödemeleri koşuluyla, öğrencilik haklarından (parayla) yararlandırılacak. Üst üste dört dönem bu koşulları yerine getirmeyen öğrencinin ilgili programdan ilişiği kesilecek (Bu düzenleme, para yoksa hak da yok anlamına geliyor). 
  • Üniversitelerin ulusal veya uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenen projelerine, toplam proje bedelinin yüzde 30'unu aşmamak kaydıyla kaynak aktarılabilecek (Bu düzenleme, akademik kaygılarla değil ekonomik beklentilerle piyasacı projelere çok daha fazla ağırlık verileceği anlamına geliyor). 
  • Bilimsel araştırma projelerine hakem değerlendirmesi yapan alan uzmanlarına ücret ödenebilecek (Bu düzenleme hakem olacak akademisyenin emeğinin karşılığını alması bakımından olumlu olurken, işin işine para girince olayın nereye varabileceği insanı düşündürüyor).
  • YÖK tarafından belirlenecek öncelikli alanlarda doktora programında olan öğrencilere ayrıca burs verilebilecek (Bu düzenleme ile bilimsel sorunlarla ve kaygılarla çalışmak yerine ekonomik kaygıların öne çıkarılması, genç doktora öğrencilerinin bilimsel kaygılar yerine proje kaygısıyla yetişmeleri ve bilimsel özerkliğin yok olması kaçınılmaz oluyor).
  • Ar-Ge kapsamındaki projelere yardımcı olmak için istihdam edilen doktoralı araştırmacılara ödenecek ücrete esas gösterge rakamı, 40 binden 60 bine yükseltilecek. 
  • Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev yapan ve en az 15 yıl mesleki kıdemi olan öğretim üyelerine, hususi damgalı pasaport verilecek. 

Bu arada bir taşla, hukuk, öğretim üyeleri, vakıf üniversiteleri vuruluyor. Özetle,

  • Anayasa Mahkemesi’nin 2019 yılında “devlet memurları ile öğretim elemanlarının nitelik olarak farklı statüde olduklarını ve bundan dolayı da aynı uygulamaya tabi olamayacakları” gibi bir gerekçeyle iptal ettiği kamu görevinden çıkarmayı düzenleyen bir madde, biraz değişiklikle yine öneriliyor: “Terör örgütlerinin propagandasını yapmak, bu örgütlerle eylem birliği içerisinde olmak veya yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak” gibi her yöne çekilebilecek ifadelerle, istenmeyen öğretim üyesinin ihraç edilmesi kolaylaştırılıyor.
  • Kanunla kurulan vakıf üniversiteleri, geçici olarak faaliyet izni durdurulduğunda YÖK’ün kararıyla kapatılmaya kalkışılıyor.  
  • “Görevi sırasında amirine sözle saygısızlık” edenlere (Saygısızlık, iktidarın anlayışında, ‘amirini eleştirme’ oluyor), kınama cezası verilmek isteniyor. 
  • Rektör tarafından verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı itirazların mercii, (Rektörün başkan olduğu) üniversite disiplin kurulu oluyor.

Toplumun vicdanını sızlatan son af tasarısı görüşmelerinde meclise gitmeyen muhalefetin, yukarıda özetlenen tasarının piyasacı ve hukuk dışı düzenlemelerine nasıl karşı çıkacağı merak konusu oluyor. 

[email protected]