BÜ’lü gençlerin eylemleri, bizlere çocuk ve gençlere neden sahip çıkmamız, bireyin özgürleşmesine engel olanlara da neden karşı çıkmamız gerektiğini bir kez daha göstermiş oluyor. 

‘Boğaziçi Üniversitesi Gençleri’ yalnız değil

BÜ’lü gençlerin hem olumlu yönden hem de olumsuz yönden yalnız olmadıkları görülüyor. 

BÜ’lü gençler, uzun zamandır özgürlüklerine ve özerk üniversiteye sahip çıkıp bunu anayasal haklarını kullanarak akılcı, barışçıl ve demokratik bir şekilde sürdürüyor. 

BÜ’lü gençler haklı ve herkese örnek olacak davranışta bulunduklarından, yalnız bırakılmıyorlar, her kesimden onlara destek geliyor. Liselisi de destekliyor üniversitelisi de, akademisyeni de yazarı da, hatta yurt dışından bile destek yağıyor. Bazıları fiilen gösteri yaparak bu desteği veriyor, bazıları bildirilerle, bazıları ise eylem yapmasalar da gönülden destekliyor. 

Bu arada BÜ’lü gençlerin haklarına sahip çıkma konusundaki eylem ve söylemleri ile onlara verilen desteğin iktidarı öfkelendirdiği de görülüyor. BÜ’lüler eylemlerini sürdürdükçe ve onlara verilen destek arttıkça, iktidarın öfkesi de artıyor. Bu noktada BÜ’lülerin eylemleri ne denli yasal, akılcı, barışçıl ve de demokratik ise, iktidarın öfkesi nedeniyle yaptıklarının da o denli yasa dışı, akıl dışı, kavgacı/kışkırtıcı/ayrıştırıcı ve antidemokratik olduğunu belirtmek gerekiyor.

Ve iktidar ile yandaşlarının öfkesi sınır tanımıyor. BÜ’lü öğrenciler, coplanıyor, gazlanıyor, teröristlikle suçlanıyor, çıplak aramaya maruz kalıyor, tutuklanıyor, teröristmiş gibi birkaç polisin/jandarmanın nezaretinde kelepçeli olarak sınava getiriliyor. Onlara “Abdestliyiz, aniden çıkar geliriz” diyerek tehditler bile yağdırılıyor.    

BÜ’lü gençlerin eylem ve söylemleri nedeniyle karşılaştıkları yasa dışı ve insafsız söylem ve uygulamalar açısından da yalnız olmadıkları biliniyor. Ne yazı ki BÜ’lüler gibi bir şekilde mağdur edilen gençler, düşünülenden de çok. Çünkü iktidar, çocuk, genç, yetişkin ya da yaşlı, kadın-erkek, türbanlı-türbansız, emekçi, akademisyen, … kim olduğuna aldırmıyor; hak arıyorsa, eleştiriyorsa, laikliğe, bilimselliğe, kardeşliğe, barışa, doğaya sahip çıkıyorsa, iktidara biat etmiyorsa, özgür bir birey olmaya çalışıyorsa, gözünün yaşına bakmıyor, ümüğünü sıkıyor.  

İktidarın bu tutumunun arkasında, gerçeklerden, laiklikten, bilimsellikten, insan haklarından, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, kısaca çağdaş değerlerden korkması yatıyor. Bu korku, bir yandan iktidarın, demokratik haklarına sahip çıkanlara öfkeyle yaklaşmasına yol açıyor. Öte yandan da bu korku, iktidarı çocuk ve gençlerin özgürleşmelerini önleyecek uygulamalara yönlendiriyor. Örneğin eğitim açısından,

  • Küçücük çocukların hafız kurslarına gitmesi destekleniyor.
  • Küçücük çocukların türbana girmesi isteniyor. 
  • Küçücük çocuklar, Kuran kurslarına ve imam hatiplere yönlendiriliyor. 
  • Liseye geçeceklerin imam hatiplere gitmesi için her yol deneniyor. 
  • Yoksul aile çocukları açıköğretim ile oyalanıyor.
  • Bir milyon kadar çocuğun tarikatlar tarafından koşullandırılmalarına izin veriliyor. 
  • Eğitim-öğretim süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı çıkılıyor. 
  • Çocuk ve gençlerin, dinin ve kininin davacısı olacak şekilde yetiştirilmesine çalışılıyor. 

Bu tür süreçlerden geçen çocuk ve gençlerin, gerçeklerin ve de kendi yeteneklerinin ayrımına varıp özgürleşmesi kolay olmuyor. Tam tersine bu tür süreçlerden geçenlerin Osmanlı, padişah ve hilafet hayranı olup kulluğu benimsemesi ve birilerini ümmetin lideri olarak görmesi ise kolaylaşıyor.  

İktidarın çocuk ve gençlerin özgürleşmelerini engelleyecek tutum ve davranışları yukarıda özetlenen uygulamalarla sınırlı kalmıyor. Örneğin,

  • Kuran kurslarında yanarak ölenler olsa da, sorumlulara dokunulmuyor. 
  • İstismara uğrayan çocuklara sahip çıkılmıyor: Hatta “Bir kerecikten bir şey çıkmaz” diyenler çıkabiliyor. 
  • Çocuklara tecavüz edenlere, ‘iyi halden’ ceza indirimi yapılıyor. İstismara uğrayan çocuk için, yargı ‘Rızası var’ diyebiliyor.
  • Tüm dünyada 18 yaşından küçük olanlar çocuk sayılırken, bizde 8-10 yaşlarındaki kızların evlenebileceği söyleniyor. Çocuk evliliklerini ve çocuk anneliği engelleyecek önlemler alınmıyor.  
  • Gencecik oğlu ölen kadına, “Başın sağ olsun” demek yerine “Şehit anası olma onurunu yaşadınız, herkese bu onur kısmet olmaz” deniyor. 
  • BÜ’ye destek çıkan eylemlere katılan öğrencilere de BÜ’lü muamelesi yapılıyor.
  • Çocuk ve gençlerin kendileri gibi olmaları isteniyor. Lise öğrencileri AKP İzmir İl Kongresi'ne çağrılıyor, onların AKP’lileşmesi hedeflenirken, pandemiye bile aldırış edilmiyor. 
  • Çocuklara hilafet çağrısı yaptırılıyor, Süleymancılara ait (kapalı olması gereken) bir öğrenci yurdunda çocuklar koronavirüse yakalanıyor, iktidar seyrediyor. 

Yaşam gençlere zehir edildiğinden, AKP ve MHP ‘ye oy veren gençler arasında bile yurt dışına göçmek isteyenler yüzde 40’ı geçiyor.  

BÜ’lü gençlerin eylemleri, bizlere çocuk ve gençlere neden sahip çıkmamız, bireyin özgürleşmesine engel olanlara da neden karşı çıkmamız gerektiğini bir kez daha göstermiş oluyor. 

okç[email protected]