Bu sefer küçük kartopu refah ülkelerinin zirvesinden aşağı doğru yuvarlanarak büyüyor. Artık kaçılabilecek bir yer yok. Dünyanın her noktası kapitalist yağmacıların pençeleri altında acı çekiyor.

Ekonomiyi korumak için önlemler yeniden gevşetiliyor: Kitleler tüketime ve ölüme hazır

Küresel salgında ikinci dalganın ve kitlesel ölümlerin yaşandığı bir evrede bir ay süreyle alınan sıkı önlemler ‘Noel’ vesilesiyle yeniden gevşetiliyor. Peki, önlemler sıkılaştırılırken ne kadar ciddiydiler? İnsanlar ev ziyareti dahi yapamazken, bazıları uluslararası uçuşlarını, tatillerini ve iş ziyaretlerini sürdürmeye devam etti. Özetle, bu insanlar gittiklerinde ve döndüklerinde küresel anlamda bu salgının nitelikli bir ihracatçısı olma görevini layığıyla sürdürmeye devam etti.

Kapitalizmden akılcı önlemler almasını artık beklemiyoruz. Kapitalizm, madene oksijen taşıyan öte yandan yenilenmesi gereken cihazları yenilemeyen ve kâr uğruna insanları boğmayı tercih eden bir sistem. Karantinada olması gereken insanlar evlerinden çıktılar ve alışveriş merkezlerinde sepetlerini doldurmaya devam ettiler. Sistemin bekçiliğini yapan değerli polislerimiz, korona hastası insanların karantina sürecini iyi bir biçimde denetlemeyi tercih etmemişti. Polisler bu dönemde kiralarını ödeyemeyen insanları evlerinden atmakla meşguldü. Binlerce emekçi işini kaybetmişken ve izolasyon altında büyük bir fedakarlıkla insanlığı korurken, diğer yandan şirketler zorunlu önlemleri küstahça delmeye devam ettiler. 

Salgın geçiyor; milyonlarca insanın ölümüyle neticelenecek gibi görünüyor. Fail bellidir… Şimdi, ekonomik kriz daha fazla can almak için hazırlanıyor. Son gelen haberlere göre milyarlarca insan temiz su ve nitelikli gıdaya erişemiyor. İrlanda adasında 1 Aralık itibariyle 5. Seviye önlemlerden, 3. Seviyeye geçiş yapılıyor. Doğaldır, yeni yıl yaklaşıyor ve insanların çılgınca tüketmeleri gerekiyor. Hükümetin nefesi tıkanmış durumda hizmet sektörüne daha fazla destek olamayacaklar.

İnsanlığı sürü olarak gören kapitalizm, salgının başlarındaki idealine sürü bağışıklığına dönüyor; sömürü düzeni bu gerçeklikten kaçamıyor. Salgının Avrupa’da etkisinin hissedildiği dönemde İngiltere başbakanı Alexander Boris de Pfeffel Johnson’ın açıklamalarına tüm dünya gülmüştü. Johnson, budala bir adam olduğu için yapmıyordu bu açıklamaları. Temsilcisi olduğu düzeni korumak ve kollamakla görevliydi; bu görevi iyi bir biçimde yerine getirmeye çalıştı. Neticede salgın kendisini de vurduktan sonra tezlerinin bir bölümünü kenara bırakmak zorunda kaldı. Basın toplantılarında insanlarla tokalaşmayı kesti. 

Aşağıdaki tablo İrlanda’daki önlemlerin ve belirlenen seviyelerin ne anlama geldiğini gösteriyor.

Restoranlar açılıyor, barlar açılıyor ve şehirler arası ulaşım bazı kısıtlamalarla beraber yeniden başlıyor. Kış şartları ve salgın koşullarında ‘evsizler’ sokakta ölüme yatmaya devam ediyor. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İrlanda’nın bir günde çözebileceği bir sorun giderek daha büyük bir trajedi haline dönüşüyor. Koalisyon hükümeti (FF,FG, GP), 50 bin konut sözünü yerine getiremeyecekmiş gibi görünüyor. Temmuz ayına göre evsizlerin sayısı artmış durumda; verilerle incelemeye devam edelim.

Yukarıdaki birinci tabloda İrlanda’daki evsizlerin çeşitli şehirlerdeki dağılımı görülüyor. Dublin her zamanki gibi başı çekiyor. Başkent Dublin’de evsizlerin sayısı artma eğilimi gösteriyor. Ekonomik krizin hissedildiği aşamada trajik bir patlama yaşayabiliriz.

20-26 Temmuz'da  Dublin’deki toplam evsiz sayısı 4188. 19-25 Ekim'de Dublin’deki toplam evsiz sayısı 4297. Kışa girdiğimiz dönemde toplam 109 kişi evsizler ordusuna katılmış durumda. Bunların içerisinde 65 yaş ve üzerinde olanların toplam sayısı 134. Resmi rakamlarda maalesef 18 yaş altındaki çocukların sayısına ulaşmak mümkün görünmüyor. En riskli gruplar sıcak bir evden ve insani tüm imkanlardan uzak bir hayat yaşıyorlar. 

Bir rüyanın sonuna yaklaşıyoruz. Rüyanın sonuna doğru ilerledikçe, gerçeğin acı görüntüsüne biraz daha yaklaşıyoruz. Tam bu noktada kilit bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Gerçekten kaçabilecek bir yer var mı? Tüm bu sorunların yakıcı etkisinden yabancılaşarak kurtulabilir miyiz? Sokakta yürürken tek bir hamlede kafanızı diğer tarafa çevirdiğinizde tüm bu sorunlar gerçekten sorun olmaktan çıkıyor mu? Dünyanın acıyla kıvranan bir bölümü ve oradan kaçtığını, sorunlarını geride bıraktığını düşünen hafızasız göçebelerini zor günler bekliyor. Bu sefer küçük kartopu refah ülkelerinin zirvesinden aşağı doğru yuvarlanıyor ve giderek büyüyor. Artık kaçılabilecek bir yer yok. Dünyanın her noktası kapitalist yağmacıların pençeleri altında acı çekiyor. İnsanlık ya üzerine doğru gelen çığın altında kalacak ya da geçmişteki deneyimlerin ışığında kutlu yürüyüşünü sürdürmeye devam edecek.