İnsanlığın en eski ve en hayranlık uyandırıcı yeteneklerinden biri ile uyulması en kesin biçimde yasaklanmış kötülük simgesi nasıl bir arada anılabilir? Başlığı okuyunca ilk akla gelen soru bu olmalı.

Müzik ve şeytan

İnsanlığın en eski ve en hayranlık uyandırıcı yeteneklerinden biri ile uyulması en kesin biçimde yasaklanmış kötülük simgesi nasıl bir arada anılabilir? Başlığı okuyunca ilk akla gelen soru bu olmalı. Bakalım.

Türkiye Komünist Partisi’nin başlattığı “Tarikatların Ensesindeyiz” çalışması kapsamında her hafta laikliğe karşı işlenen suçlara yer verilecek bir dosya dizisi yayımlanıyor. Bu çalışmanın ilk haftasında yayımlanan laiklik karşıtı eylemler arasında şöyle bir bilgi de göze çarpıyor:

Bir tarikat hocası, adı da belirtiliyor ama ben vermeyeceğim, müzik konusunda dinsel inançları güçlü insanları uyarmak amacıyla olmalı bazı açıklamalarda bulunarak, “İnsan müzikle uğraştığında şeytan omuzlarına çıkar. Müzik insanı zinaya iter” demiş.

Önce neden ad vermediğimi belirtmeliyim. Birincisi, herhangi bir zorunluluk yoksa, böyle zatı muhteremlerin adlarını anmak onları onurlandırmak gibi geliyor bana. Yine de, merak eden, 27 Aralık günlü soL’da  o ismi bulabilir. İkinci ve daha önemli nedenim ise, burada dile getirilen görüş tek bir kişiye mal edilemez, anonimdir. Suç olarak nitelenecekse, burada “suçun kişiselliği ilkesi” geçersizleşir; başka bir açıdan bakılarak anlatıldığında, suçun önlenmesi için tek tek kişilere karşı önlemler almak doğru ve yeterli değildir.

Bu dosya dizisinin ilk bölümünde rastladığım ve yukarıda andığım açıklamadan yola çıkarak musiki ile haram arasındaki ilişkiye değineceğim. Bu konulardaki bilgimin yetersizliğini gidermek için de geçen yıl 6 Aralık günü aramızdan göçen sevgili yoldaşım Mehmet Bozkurt’un yardımına başvuracağım. “O arkadaşından yardım alma işini alışkanlığa dönüştürdün!” diyenleri duyar gibi oluyorum ama, kötü bir alışkanlık sayılmaz.

Mehmet, 26 Eylül 2021 tarihli soL’da yayımlanan yazısında, Taliban’ın Afganistan’da daha işe başlarken kurduğu “Faziletin Yayılması ve Ahlaksızlığın Engellenmesi Bakanlığı”na değinerek musikinin haram sayılmasına ilişkin birtakım dayanakları sıralıyordu. “Taliban ve Bahtiyarlık Çağı’na Musiki ile Giriş” başlığını taşıyan yazıda, o pek ilginç isimli bakanlığın ilk yaptığı işlerden birinin, her türden müzik aletinin yanı sıra kadın ile erkeğin ahenkli sesinin yasaklanması olduğu belirtildikten sonra bazı kaynaklardan örnekler verilmiş ve bütün o kaynaklarda “(…) musikinin ve musikiyi meslek haline getirmenin ve ondan para kazanmanın haram olduğu mevzuunda aksine ihtimal bırakmayacak şekilde gayet açık ve net” bir görüş birliği bulunduğu aktarılarak tartışmalı bir noktaya gelinmişti.

Haram olmasına haramdı ama bir istisna vardı. Şöyle:

“Tef hariç.

Tef çalabiliyoruz.

Ancak şartlı.

Kimi hadis âlimleri bu vurmalı çalgının sadece ve sadece ‘hayırlı bir işin’ çevreye duyurulması maksadıyla çalınabileceğini şart koşup, delil olarak ‘Nikâhı ilan ediniz ve onda tef çalınız.’ hadisini ileri sürerken; bunu zayıf bulan kimi âlimler ‘ses’i de işin içine katmışlar ve karşı delil olarak ‘Helal nikâh ile haram arasındaki fark, helal olanında ses ve tef bulunmasıdır.’ hadisini ileri sürerek uzun yıllar sürecek olan bir tartışmanın kapısını açmışlardır.”

Burada, Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının idamları hakkında fetva veren son Osmanlı şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi’nin de konuya ilişkin önemli saptamaları olduğunu kaydederek şunları eklemişti Mehmet:

“(…) Sabri Efendi’nin şarkı söylemeye yeltenen devlet adamlarını da işin içine kattığı görülüyor. Dolayısıyla bu, günümüzde kalabalıkları coşturmak için şarkı söyleyen ve onları şarkıya katılmaya davet eden kimi kişilere bir gönderme olarak değerlendirilebilir ki, çok fena ve şöyle:

‘Bunun içindir ki, ciddi bir devlet adamının veya âlimin velev en nefis, en sanatkârane dahi olsa, bir şarkıyı öğrenmesi, onun haysiyet ve ciddiyetine yakışmadığı gibi, kendisinden böyle bir şeyin istirham edilmesi de büyük bir cüret sayılır.’ Yemin ederim çok fena!

Her neyse, Taliban’ın şahane icadı “Faziletin Yayılması ve Ahlaksızlığın Engellenmesi Bakanlığı”nın daha en başta ahlaksızlığı önleyicilik ilkesi çerçevesinde musikiyi tef, ses, nefes, nağme, şu bu ayırım gözetmeden toptan yasaklamasında İslam’a göre bir aykırılık görülmemektedir. İlla musiki dinlenecekse Allah’ın bahşettiği tabiattaki ağaç ve yaprakların ahenkli salınışlarından, kuşların ve böceklerin coşkulu seslerinden, derelerin ve yağmurun tatlı şırıltılarından oluşan tabiat senfonisi ne güne duruyor. Buna yasak yoktur.”

Yazının tümünü okumak isteyenler için iki yol var: Ya buradaki yazarlar bölümünden tarihi ile başlığı yukarıda belirtilen yazıya gidecekler, ya da bir ay kadar önce Yazılama Yayınevi tarafından yayımlanmış Mehmet Bozkurt’un anısına Tarih Sohbetleri  kitabını edinecekler. İkincisini yaparlarsa, kitabın içindekiler bölümünün yol göstericiliğinde birçok başlıkta buna benzer hem bilgilendirici hem de okunması pek hoş birçok yazıya ulaşabilirler.

Yoksulluk ve dizginlerinden boşanmış bir zorbalığın az görülmüş, belki de hiç görülmemiş düzeylere çıkarak süreceği bir yıla daha girerken bilgimizi, bilincimizi, bir de mücadele gücümüzü yükseltmekten başka çözüm görünmüyor. Bunların tümünden beslenecek ve tümünü keskinleştirecek yaşama sevincimizi koruyarak elbette.

Gereğince hayata geçirilebilirse, bu çözümün ne kadar sonuç alıcı olduğu anlaşılacaktır.