Vakıf üniversitelerine dair maaş eşitliği kararı çalışanların değil patronların yararına işliyor

Yükseköğretim Kanunu'na eklenen 'vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez' maddesi dahi patronların yararına işletilmeye başlandı.

Patronların Ensesindeyiz

Geçtiğimiz Nisan ayında 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda yapılan değişiklik sonucu, kanunun ek 8. maddesine “vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez” hükmü eklenmişti. 

Birçok vakıf üniversitesi bu mevzuat hükmünü uyguluyor görünüp öğretim elemanlarına ödeyecekleri maaşı yine devlet üniversitesindeki emsal maaşın altında hesaplamayı "başarmış" bulunuyor. 

YÖK’ün kanuna eklediği maddedeki açıklık üniversitelerin lehine, çalışanların aleyhine işliyor. Maddede geçen ücret tabirinin öğretim elemanlarına ödenen, yani çalışanın banka hesabına yatan net ücreti temsil ettiği çok açık. Ancak vakıf üniversitesi patronları, personel maliyetlerini daha fazla artırmamak için bu maddede geçen ücret tabirini “brüt ücret” olarak işletmeyi akıl ettiler. Sonrasında da Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulu’ndan da bu konuda patronların işine yarayacak bir karar çıktı. 05.05.2020 tarihinde çıkan YÖK kararında, vakıf üniversitelerinin, devlet üniversitelerinde ödenen emsal ücretin net veya brüt miktarlarından birisini esas alabilecekleri ifade edildi. Yani emsal ücretin hesabında net tutarın mı brüt tutarın mı esas alınması gerektiği tamamen vakıf üniversitesi patronlarının seçimine bırakıldı.

Emsal ücretin brüt maaş üzerinden hesaplanması çalışanlar için ne anlama geliyor?

Devlet üniversitesinde çalışan öğretim elemanlarının mali hakları Yükseköğretim Kanunu ve Yükseköğretim Personel Kanunu ile düzenlenmekte ve maaş kalemleri arasında yükseköğretim tazminatı, üniversite ödeneği,  yabancı dil tazminatı, eğitim/öğretim ödeneği gibi ödenekler büyük bir yer kaplamakta. Bu tazminat ve ödenekler de 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanuna göre gelir vergisinden istisnadır. Dolayısıyla devlet üniversitelerindeki öğretim elemanlarının gelir vergisine esas matrahları, bu kalemler düşüldükten sonra kalan tutardır. 

Ancak vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının mali hakları İş Kanunu ile düzenleniyor ve maaş hesaplamalarındaki kesintiler devlet üniversitelerindeki emsallerine uygulanan kesintilerinden daha fazla. Hal böyle olunca, devlet üniversitesinde çalışan bir öğretim elemanı ile vakıf üniversitesinde çalışan bir öğretim elemanının “brüt” maaşları aynı olsa bile net maaşları, yani ellerine geçecek maaşları arasında ciddi bir fark oluşuyor. Bu maaş farkı, bazı vakıf üniversitelerinde 1.500 TL’nin üzerine çıkabiliyor.

Mali haklar arasındaki eşitsizlik bununla da sınırlı değil. Devlet üniversitesinde çalışan öğretim elemanları, ek ders ücreti ve akademik teşvik ödeneği alabilmekteyken birçok vakıf üniversitesinde bu ödenekler de bulunmuyor.

Bir diğer konu ise, emsal ücret belirlenirken çalışanın hizmet yılının esas alınıp alınmayacağı. Devlet üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarına, diğer kamu çalışanlarında olduğu gibi derece/kademe esası uygulanıyor ve hizmet yılına göre değişen derece/kademe, maaşı da doğrudan etkileniyor. Vakıf üniversitelerinde ise böyle bir uygulama bulunmuyor. Bu nedenle birçok vakıf üniversitesi öğretim elamanlarının emsal ücretini, hizmet yılını gözetmeksizin devlette mesleğe yeni başlamış bir öğretim elemanın brüt emsal ücretine eşitledi.

Yapılan son kanun değişikliğinin gerekçesinde, “vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarının mali haklarının devlet yükseköğretim kurumlarında çalışan emsalleri ile eşitlenmesi öngörülmüştür” deniliyor. Dolayısıyla söz konusu eşitlemenin, hizmet yılı gözetilerek, ek ders ücreti ve akademik teşvik ödeneği gibi diğer mali hakları da kapsayacak şekilde uygulanması ve “net maaş” üzerinden yapılması gerekirken, neredeyse hiçbir vakıf üniversitesi kanunun gereğini yerine getirmiyor. YÖK ise kanunun uygulamasına yön verdiği kararlarında, vakıf üniversitesi patronlarının lehine hareket ederek asıl amacının öğretim elemanlarının maaşlarını “eşitlemek” değil de sorunun üzerini örtmek olduğunu ortaya koyuyor.