İzmir kitap fuarında Kürtçe kitaplara keyfi engelleme: 'Kitaplar gözaltına alındı'

İzmir'deki kitap fuarında Kürtçe kitaplara yapılan engellemeler gündemde. Sorunlara maruz kalan PirkukaKurdî sorumlusu ve kitabın yazarları soL'a konuştu.

Özkan Öztaş

19 Nisan'da başlayan ve 28 Nisan'a kadar sürecek olan İzmir kitap fuarında Kürtçe kitapların yer aldığı PirkukaKurdî standına yapılan polis baskını gündem olmuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bandrollenmiş, mevzuata uygun kitaplar adeta yangından mal kaçırılır gibi toplatıldı ve bir stant görevlisi de gözaltına alındı. 

PirtukaKurdî koordinatörü Bawer Berşev ve kitabı toplatılan araştırmacı yazar Sedat Ulugana yaşananları soL'a değelendirdi. 

'Kitaplar tehlikeli olabilir'

Geçen hafta cumartesi günü yaşananlar hakkında soL'a konuşan Bawer Berşev, yasal ve bandrollü kitaplar için "terör kitapları" denilerek standa polislerin geldiğini ifade ediyor:

"Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü sabah erkenden iki-üç polis standımıza gelip, 'Hakkınızda şikayet var terör kitapları satıyorsunuz' dedi. Biz de bahsettikleri içerikte bir kitap satmadığımızı, kitaplarımızın yasal bandrollü olduğunu kendilerine ilettik. Sonra, kitaplarımızı incelemek istediler. İncelediler, kitapların fotoğraflarını çektiler. Daha sonra da gittiler. Akşama doğru yine bu sefer beş-altı polis birden geldi. Gün içinde sürekli gidip geldi polisler. Her seferinde de sayıları arttı. Son örnekte 12 sivil polis standımıza geldi ve 'Kürdistan Hükümeti' adlı kitapla ilgili toplatma kararı olduğunu söylediler. Standımızda duran arkadaşımız kitabın yasak olması ile ilgili kendilerinde bir bilgi olmadığını ama bununla ilgili ellerinde resmi bir yazı varsa kaldırabileceklerini söyledi. Ardından polisler diğer kitapları da tek tek incelediler. Düşünün, 3 saat boyunca 12 tane polis standımızı işgal etti ve satış yapmamızı engellediler. Amaçları elbette korkutmaktı. Amed'e (Diyarbakır) geri dönmemiz için baskı kurdular. Daha sonra yasaklı dedikleri kitap dışında, kitapların adında ya da içinde Kürdistan kelimesi geçen iki kitabı daha tehlikeli olabilir düşüncesiyle incelemek bahanesiyle topladılar. Tüm nüshalarını aldılar. Hiçbir alakası olmamasına rağmen stant görevlisi arkadaşımızı da Terörle Mücadele birimine götürdüler."

'Daha önce böyle bir sorunla karşılaşmamıştık'

Daha öncesinde de defaatle İzmir'deki kitap fuarlarına katıldıklarını belirten PirtukaKurdî koordinatörü Bawer Berşev, böyle bir uygulama ile İzmir'de ilk kez karşılaştıklarını anlatıyor:

"İzmir kitap fuarına üçüncü ya da dördüncü katılışımız bu. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadık. Yani sıkıntı olacağını da hiç düşünmemiştik açıkçası. Bu tür vakalarla ilk defa karşılaşıyoruz. Ancak Kürt yayıncıları Bursa'da, Kocaeli'de, İstanbul'da benzer sıkıntılar yaşadı. Özellikle bazı Kürt yayınevlerine ekstra bir baskı uygulanıyor. Aram Yayınları buna bir örnek. Ama biz ilk defa böyle bir şeyle karşılaştık."

Siyasi iklime göre tarife: Aynı kitaplar bir yasaklı bir serbest

Bawer Berşev, kitapların bazen yasaklı bazen serbest olduğundan, bazen dolaşımına ve dağıtımına engelleme geldiğinden bazen ise teşvik edildiğinden bahsediyor. Anlaşılan o ki siyasi iktidarın iklimine göre kitaplar da etkileniyor. 

Bawer Bey bu süreci şu sözlerle anlatıyor: "Konjonktürle alakalı bir durum. Bundan 7-8 sene önce, yani çözüm süreci zamanında, Abdullah Öcalan'ın kitapları bile çok rahat satılabiliyordu. Hiçbir problem yoktu. Hatta cezaevlerine, yayınevleri ya da kitapçılar, setlerini dahi gönderebiliyordu. Hiçbir problemle karşılaşmıyorduk. Ancak çözüm süreci bittikten sonra kitaplara ekstra sansür uygulanmaya başlandı. Bundan Kürtlerle ilgili, Kürt tarihi ile ilgili, Kürdistan ile ilgili kitaplar daha çok etkileniyor haliyle. Özellikle de Aram Yayınları'nın bu süreçten daha çok etkilendiğini söyleyebilirim."

Kürtçe kitaplar serbest, Türkçeler yasak: Anlayabildiklerine yasak koyuyorlar

Bawer Berşev yapılan yasaklamaların belli bir içerik, konu, ya da teknik nedenlerden değil, o an ilgili memurun dikkatini çeken içerik üzerinden gerçekleştiğine dikkat çekiyor:

"Kitapların Kürtçe olmasının hiçbir önemi yok. Hatta Kürtçe kitaplar neredeyse daha az yasaklanıyor diyebilirim. Çünkü bilmiyor, içeriğini anlamıyorlar. Bilmedikleri için de Kürtçe yasaklanan kitap sayısı Türkçe yasaklanan kitaplardan çok daha az. Hatta bazen kitabın kapağındaki bir görsel ya da tasarım yüzünden bile yasaklayabiliyorlar. İçeriğine bakmadan, sırf kitabın kapağında onlar için siyasi bir içerik var diye yasaklanabiliyor kitaplar. Yasaklanan kitapların yüzde 90 siyasi, yüzde 10'u da Kürt tarihi ile ilgili kitaplar."

88 yıl önce yasaklanan kitap bu sefer toplatıldı

Kitapları toplatılan yazarlardan biri de Kürt tarihçi Dr. Sedat Ulugana. Paris'te araştırmalarına devam eden Ulugana, Kürt tarihi ile ilgili ortaya çıkardığı belgelerle ve araştırmalarıyla biliniyor.

Sedat Ulugana'nın kaleme aldığı "Dêrsim'in İmdadına Giden 'Kürdistan Fedaisi' Muşlu Hilmi Yıldırım" kitabı da keyfi toplatılan kitaplar arasında. Konuyla alakalı soL'a konuşan Ulugana, kitabın teknik olarak "gözaltına alındığını" ifade ediyor. 88 yıl önce yasaklanan kitabın yazarı hakkında yapılan araştırmanın aradan geçen neredeyse 100 yılın ardından toplatılmasına tepki gösteriyor.  

Ulugana konuya dair düşüncelerini şu sözlerle anlatıyor:

"2018’de Fransa’nın Nantes arşivinde doktora tezim için araştırma yaparken Osmanlıca kaleme alınmış olan bu iki kitap ile tesadüfen karşılaştım. Kısa bir süre sonra her ikisini de Latinize ettim. Ekseriyetle kendisine 'Kürdistan Fedaisi' diyen Muşlu Hilmi Yıldırım’ın hikayesinin peşine düştüm. Hikayesini kitap haline getirdim. Kitabın adı da haliyle 'Dersim’in imdadına giden Kürdistan Fediaisi Muşlu Hilmi Yıldırım' oldu.

Kitap çok kısa bir sürede tükendi. İkinci baskı için biraz beklemek zorunda kaldım çünkü hikayenin bazı hususları hâlâ belirgin değildi. Sağ olsun sayın Mahmut Akyürekli, Sayın Selim Temo ve Sayın Orhan Kaya'nın arşivlerinden ve Hilmi Yıldırım'ın yakınlarından edindiğim belgeler sayesinde bu muğlak hususlar netleştirildi ve ortaya daha nitelikli bir çalışma çıkmış oldu.

Velhasıl kitap geçen haftalarda tekrar baskıya verildi ve birkaç gün önce de İzmir Kitap Fuarı'nda satışa sunuldu. Lakin kalabalık bir sivil polis grubu, kitabın bulunduğu Dara Yayınevi standını basarak hiçbir hukuki ve yasal gerekçe göstermeden kitabın bütün nüshalarına el koydu. Gerekçeleri ise 'Tehlikeli ve zararlı olabilir' idi... Zira kitabın isminde tırnak içinde 'Kürdistan Fedaisi' sözcüğü geçiyordu.

Kürdistan kelimesini görünce adeta kırmızıyı gören boğaya dönüşen cenah şunu unutmamalı ki, Kürdistan   coğrafi ve idari bir terim olarak en az bin yıldır kullanılıyor. Şayet künyesinde Kürdistan bulunan kitaplara el koyacaklarsa, 1020'li yıllarda yazılan Edesalı Matheus’un tarih kitabına (ki Türkçesi Türk Tarih Kurumu tarafından neşredilmiştir), yine aynı yıllarda yazılan ve Türkçe’nin ilk dilbilgisi kitabı olan Divan-ı Lügat'it Türk'e, Yavuz’dan Vahdettin’e kadar bütün Osmanlı padişahlarının bazı ferman, beraatlarına, Mustafa Kemal’in Nutuk’una ve İlk Meclis’in tutanaklarına da el koymalılar. 

88 yıldan bahsediyoruz… 88 yılda Türkiye'de Kürdoloji'ye dair tavırda hiçbir şeyin değişmemiş olması son derece üzücüdür. Ekseriyetle tek parti dönemini eleştiren, bütün kötülüklerin anası olarak gördüğü tek parti rejiminin yasakladığı kitabı 88 yıl sonra tekrar toplatan günümüz siyasi iradesi bu şekilde kendisi ile çelişiyor.

Öte yandan, bir kurban olarak Hilmi Yıldırım'ın yegane mirası olan bu kitaplara karşı sorumluluk hissediyorum. Adorno'nun da dediği gibi 'Katledilenleri unutmak, anımsamamak onları tekrar katletmektir'.

Benim Hilmi Yıldırım'ı tekrar katletmeye niyetim yok."

Yaşanan benzer olayların Kürtçe ve Kürt tarihi ile ilgili üretim yapan yayın evlerini doğrudan etkilediğini ifade eden Bawer Berşev bu tür örneklerin, kitapların okuyucuya ulaşma süreçlerini de kötü etkilediğini söylüyor. Kürt okurların kitaplara daha çok sahip çıkası gerektiğini ifade eden Berşev, daralan okur kitlesine ek olarak yasaklamaların süreci zorlaştırdığını belirtiyor.