İzmir'in Narlıdere ilçesinde bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi'nde yaşananlar, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda yaşayacaklarının habercisi. Baskıyla özdeşleşen sembol isim gitti, fakat geride bıraktığı kadro, gece vakti eşofmanlarıyla hastane koridorlarında gezip hekim odalarının kapılarını tekmeyle açmaktan çekinmeyen bir tortu.
14 yıl boyunca AKP'de genel başkan yardımcılığı görevi yapan, 4 dönem AKP'den milletvekili olan Nükhet Hotar'ın, 2018'den bu yana sürdürdüğü Dokuz Eylül Üniversitesi rektörlük görevine AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla şubat ayında son verilmişti. Hotar, Erdoğan tarafından "Akdeniz için Birlik nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Özel Temsilcisi" olarak görevlendirildi.
Hotar, 2018'den bu yana görev yaptığı üniversitede tartışmalı kararlara imza atmıştı. Atamaları gündem olan Hotar'la ilgili usulsüzlük iddiaları geçtiğimiz Eylül ayında Meclis'e de taşınmıştı.
Üniversitede attığı adımlarla ilgili hesap vermeyen Nükhet Hotar görevden alınmadan hemen önce üniversite hastanesindeki asistan hekimlerin çalışma koşulları ve hastanedeki yönetimin baskısı gündeme gelmişti.
Kötü çalışma koşulları, mobbing ve düşük ücretler nedeniyle uzun süredir asistan dayanmayan acildeki asistan açığının dekanlık tarafından başka bölümlerden devşirilerek kapatılmak istenmesi soL'un haberiyle ortaya çıkmıştı.
'Kafasına göre kural uyguluyor'
AKP'li Nükhet Hotar görevinden alınsa da, kadroları hastanede çalışmaya devam ediyor. Kadroları Hotar'ın gidişiyle paniğe kapılsa da, DEÜ emekçileri üzerindeki baskıcı yönetimini sürdürüyor.
Bu isimlerden biri de Hastane Başmüdürü Yunus Emre Dinçaslan. DEÜ emekçileri öncelikle yemekhaneden şikayetçi. Eleman yetersizliğinden yemekhane önünde metrelerce kuyruk oluşuyor. Her gün çıkan makarnadan yıldıklarını anlatan emekçiler hastane yönetiminin 2-3 kişinin inisiyatifinde olduklarını söylüyor:
"Hastane Baş Müdürü Dr. Yunus Emre Dinçaslan başka bir kurumdan ithal edildi. AKP'nin atadığı bu liyakatsiz müdür hastanede kendi kafasına göre koyduğu kuralları uygulatıyor. Bu kanun dışı kurallara uymayanlarıysa sürgünlerle, disiplin cezalarıyla yıldırmaya çalışıyor. Bir çalışanın CİMER şikayeti sonrası onu evine en az 100 km uzaklıktaki bir fakülteye göndereceğini hiç tereddüt etmeden söyleyebiliyor. Bir gece ansızın eşofmanlarıyla bir servisteki asistan dinlenme odasını tekmeyle açmaktan hiç çekinmeyen Dinçaslan gücünü AKP'den aldığını da hiç çekinmeden deklare edebiliyor"
Kendi kadrolarını da AKP'ye yakın isimlerden kuran baş müdür, bütün bölüm birim şeflerini WhatsApp gruplarından yönetirken, hastane çalışanlarının anlattıklarına göre özellikle işçi kadrosundaki ekip şeflerine "Tuvalete bile gitseniz haberim olacak, görüntü atılacak. Aradığımda telefonum bir kerede açılacak. Aldığınız nefesten bile haberim olacak" diyor.
'Her şey kağıt üzerinde kuralına uygun'
İddialar bunlarla da sınırlı değil. Sağlık Bakanlığı'nın denetimlerinin kâğıt üzerinde olduğu, yemeklerin yalnızca 1 günlüğüne güzel çıkarıldığını anlatan sağlık emekçileri şöyle konuşuyor:
"Her şey kağıt üzerinde güzel, kurallara kağıt üzerinde uyuluyor. Bu sayede bakanlık notu da yüksek."
Dinçaslan'ın "tahammülü olmadığı çalışanların" görev yerlerinin bir gün içerisinde üstelik de hiçbir ilgisi olmayan yerlerle değiştirilebildiğini
"Dinçaslan 'Ben baş müdürüm, istediğim kişiyi istediğim yerde çalıştırırım tehditlerini' fütursuzca savurabiliyor. Kamuya ait bir kurum adeta birkaç kişinin çiftliği gibi yönetiliyor."
'Para emanet edilen imam' haberiyle gündem olmuştu
Dinçaslan'ın ismi, 2021 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde unvanı imam olan Ahmet Yüksel'in maaş mutemedi olarak çalıştığının ortaya çıkması haberleriyle de anılmıştı. İmamın devlet dairelerine ve kimi işyerlerine para götürüp getirdiği sendika aidatı kesinti listesinde ortaya çıkmıştı. Yüksel’in görevden alındığı öğrenilirken, Yüksel’in yerine unvanı veri hazırlama ve kontrol işletmeni olan Fevziye Mutlu’nun imzası bulunduğu anlaşılmıştı.
Mutlu’nun yanı sıra listede Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Başmüdürü Yunus Emre Dinçaslan ve Hastane Başhekim Vekili Prof. Dr. Semih Küçükgüçlü’nün onayı bulunuyordu.
