İsmailağa Cemaati camilere göçmenleri yerleştirip pasaportlarını alıyor

İsmailağa Cemaati'nin kullandığı camiye göçmenlerin yerleştirildiği ortaya çıktı. Göçmenler, pasaportunu "camiye teslim ettiğini" söylerken olayı raporlayan polis imam tarafından tehdit edildi.

Haber Merkezi

İstanbul Sarıyer’de görevli polis memuru Y.A., devriye gezdiği sırada denk geldiği sarıklı ve cübbeli bir kişiden şüphelenerek kimlik kontrolü yapmak istedi. Şüphelinin "Pasaportum Mekke Nur Camisi’nde" demesi üzerine polis Y.A. ile camiye gitti.

Cami içinde arama yapan polis imam tarafından, “Uğraşma burayla, sürgün mü istiyorsun” denilerek tehdit edildi.

Sözcü'den Hazar Dost'un haberine göre, camide 100’den fazla Özbek, Türkmen ve Tacik göçmen bulunduğunu fark eden polis memuru işlem yapmaya başladı, durumu amirlerine bildirdi. Amirleriyse Y.A.'yı işlem yapmaması konusunda uyardı. Polis göçmenlerle ilgili işlem yapmaya devam etti, 11 kişinin kaçak olduğu anlaşıldı.

İddiaya göre ertesi gün İlçe Emniyet Müdürü polisi makamına çağırdı, yaşananları sordu. Memurun yaşananları anlatmasının ardından müdürün cevabı "Hayal görmüşsün, senin psikolojin bozulmuş" oldu.

Bir kulübede nöbet tutması istenen polis, "Ben hata yapmadım, bu görevi kabul etmiyorum" diye yanıt verince, Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde baskı aracı olarak kullanılan "silaha el koyma ve psikoloğa sevk etme" uygulaması, Y.A.’ya da uygulandı.

Camiyi ve yanındaki kursu İsmailağa Cemaati kullanıyor

Sarıyer'de bulunan Mekke Nur Camisi, İsmailağa Cemaati tarafından kullanılıyor. Caminin hemen yanında bir de müftülüğe bağlı yatılı Kuran kursu bulunuyor. Kurs, tarikata bağlı İlkseç Vakfı tarafından yürütülüyor. Sosyal medyada çocukların tüm gün yaptıkları İlkseç Vakfı logosuyla anlatılıyor.

5 vakit namaz kıldırılan çocuklara Kuran okutuluyor, çocuklar şehir dışında cami-türbe "gezilerine", tarikatın kamplarına götürülüyor.

İsmailağa Cemaati'nin geçmişi

Nakşibendi tarikatının kollarından biri olan İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu tarafından 1980'lerin başında kuruldu. Daha çok medreseler etrafında örgütlenen tarikat, Arapça öğretimine önem veriyor, hayatın tüm alanlarında haremlik-selamlık uygulamasını katı şekilde uyguluyor -Mahmut Ustaosmanoğlu'nun vasiyeti üzerine cenaze namazına kadınlar katılmadı- ve tarikat mensuplarının kendilerine has kılık-kıyafetleri var. 

Cemaat adını Şeyhülislam İsmail Efendi tarafından İstanbul'un Fatih İlçesine yaptırılan İsmailağa Camiinden alıyor. Camiyi tarikatın bir karargâhı olarak kullanan cemaatin hizmetleri şu şekilde sıralanıyor: “Aşevi hizmetleri, aynî ve nakdî yardım organizasyonları, tekâmül ve ihtisâs medreseleri, fıkıh kurulu ve dînî meseleleri danışma hattı, emri bil maruf ve ziyaret ekibi, halka açık medrese, kütüphane hizmetleri ve yaz Kur’ân kursları …”

Türkiye'nin birçok noktasında faaliyetleri olan tarikatın 100 binden fazla "talebesi" olduğu belirtiliyor. 

Devlet maaşıyla kurulan tarikat

Tarikatın kurucusu Mahmut Ustaosmanoğlu, 1931 yılında Trabzon ili Of ilçesine bağlı Tavşanlı köyünde doğdu. 1951’de Sivas’ın Divriği ilçesine vaiz olarak atandı. Bütün tarikat liderleri gibi devlet memuru. 16 yaşında “icazet” aldıktan sonra teyzesinin kızı ile evlendi. Birkaç yıl sonra İsmail Ağa Camiinde imamlığa başladı, 1996'da aynı camiden emekli oldu. Yani Mahmut Ustaosmanoğlu cemaat edinmesini devletten aldığı maaşla verdiği vaazlara borçlu. 1970'lerin sonuna kadar Fatih’te yine Nakşibendi ekolünden Mehmed Zahit Kotku’nun başında olduğu İskenderpaşa Cemaati’ne dahildi. Ustaosmanoğlu, Kotku'nun ölümünden sonra bağımsız bir oluşuma yöneldi. Cemaatin erkek üyeleri uzun sakalları, cübbeli ve şalvarlı kıyafetleri ve namazlarda taktıkları sarıkları, kadın üyeleri ise çarşaf giymeleri ile ayrılıyor.

Cemaat bir de kanlı taht kavgaları ile biliniyor. Bu kavgalardan bazıları kanlı cinayetlerle sonuçlandı. Cinayetlerin arkasında acımasız bir post kavgası var. İsmailağa postunun altında, ciddi bir ekonomik, siyasi ve insan gücü yatıyor çünkü. Cemaate yakınlık duyan insan sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. Cemaat bir holding gibi çalışıyor. Ekonomi bu kadar büyük olunca sık sık paylaşım kavgaları da baş gösteriyor. O kavgalardan birinde İsmailağa Cemaati de olaya müdahil olmuş ve kavgayı mahkemeye taşıyarak “İsmailağa” ismini “marka” olarak tescil ettirmişti.

Mahmut Hoca yaşlanıp hastalanınca cemaat kendi içinde birçok gruba bölündü. Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet), Abdülmetin Balkanlıoğlu, Mehmet Talu, Resul Bölükbaş, Fatih Kalender, İsmail Hünerlice, Ali Ulvi Uzunlar, Yakup Kabalak, Nurullah Dindar gibi cemaatin tanınmış hocaları o grupların başını çekenlerden birkaçıydı.

Siyasi ayağı kuvvetli

İstanbul merkezli tarikatın başta Erdoğan olmak üzere pek çok siyasiyle çok yakın ilişkileri var. Birkaç yıl önce ölen kurucu Mahmut Hoca hastalanınca Erdoğan tarafından ziyaret edilmişti. Bu aslında bir ilk karşılaşma değildi. 2014 yılında da cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun vekili Hasan Kılıç ve oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu, Erdoğan'ı ziyaret etmişti.

Tayyip Erdoğan cemaatle fotoğraf vermeye çok özen gösteriyor.

Dernekler, vakıflar, belediye imtiyazları, aktarılan kaynaklar...

Dernek ve vakıfları üzerinden ülkenin dört bir yanında çocukları kıskacına alan, pek çok AKP'li belediyenin imtiyaz sağladığı cemaat, çocuk istismarı vakaları ve kadın düşmanı açıklamalarıyla gündeme geliyor.

AKP'nin aktardığı kaynaklarla giderek güçlenen cemaat tarafından Sakarya'da işletilen Kuran kursunda depremzede yetim çocukların tutulduğu iddia edilmişti.

İsmailağa Cemaati'na bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşında "evlendirilmesi" ve cinsel istismara maruz bırakılması kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.