Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Altyapı Komisyonu Üyesi Banu Ekiz'le Giresun'da yaşanan felaketi konuştuk. Konuşmamıza bilinen soruyla başladık: Yaşananları ne kadar "doğal" sayabiliriz? Yağmura, buluta suçu yükleyip işin içinden çıkabilir miyiz? Ekiz, can kaybını engelleyecek, mal kaybını azaltacak önlemler alınabileceğini bunlar yapıldığında birkaç gündür izlediğimiz felaket tablolarının bu şekilde oluşmayacağını anlattı.
Ortada "insan hatası"nın ötesinde bir sistem hatası olduğunu, vatandaşın bilinçsizce yaptığı hatalar hakkında konuşanların, devlete ait yapıların durumunu gözardı ettiğini de yine Ekiz'in verdiği bilgiler ışığında gördük.
Giresun’da yaşananların önlenebilir bir nedeni olduğunu düşünüyor musunuz? "Yani kader, elden bir şey gelmez" gibi açıklamaları baştan bir kenara koyarak baktığımızda, yine de öngörülemeyecek, doğanın beklenmedik bir atağı olarak görmemiz gereken bir durum mu var? Yoksa, bazı şeyler yapılsaydı, bunlar olmazdı diyebiliyor musunuz?
Giresun’da ve daha pek çok yerde yaşananların önlenebilir olduğunu düşünüyorum ya da en azından can kaybını engelleyecek, mal kaybını azaltacak, önlemleri vardır. Doğaya saygı duyduğumuzda, ona inat yapmadan bilimin ışığında yürüyerek, doğayla birlikte yaşayabiliriz. Önleyemeyeceğimiz bazı konular (deprem gibi) olsa da, etkilerini azaltabiliriz. Elbette pekçok doğru şey yaparak bu sonuçların doğmasını engelleyebilirdik. Doğanın öngörülemeyen bir atağı olduğunu düşünmüyorum, yapılan eksiklikler ve yanlışlıklar görüldükçe böyle kötü sonuçlar olabileceği bekleniyordu.
( Asfalt + Beton) x DERE YATAĞI = sonuç SEL
Sızma olamıyor, yağmurlar doğrudan yüzeysel akışa geçiyor, taraçalandırma yok, toprağı tutabilecek köklü ağaçlar da kesilip fındık gibi toprağı tutamayacak ağaçlar dikiliyor, sonuç şaşırtıcı olmamalı.
Sağlıksız yapılaşma bir sorun kaynağı olarak sıklıkla duyduğumuz bir söz. Nedir buradaki sağlıksız yapılaşma? Vatandaşların duyarsızlığı ya da bilinçsizliğiyle mi ilgili? Mesela devlete ait yapılar bu açıdan sağlıklı mı?
Betonarme , sağlam binalar adı altında, rastgele, bulunduğu zemin şartları araştırılmadan, zemine uygun projeler üretilmeden, inatla 5 - 8 katlı yapılar imal edilmiş durumda. Dedelerimiz nerelere nasıl evler yapmışlar biz neler yapıyoruz!
Dereli özelinde bakarsak, nüfus 1965 yılında 34,000 iken son nüfus sayımında 22,000 kişi. Nüfusun azalmasına rağmen, tepelerde, eğimli arazilerde evlere ulaşım zorluğu bahanesiyle, konutlar, okullar ve tüm devlet kurum ve kuruluşlarına ait yapılar, dere yatağının içine kurulmuş.
Devlet kurumlarının binaları kötü "örnek" oluşturuyor
Devlet kurum ve kuruluşlarının kullandığı yapılar, çoğu kadrolaşma ile işe alınmış teknik bilgileri yetersiz personel ve teknik bilgisi neredeyse olmayan taşeron ya da çabuk bitirip hakediş alabilmek için teknik konulara dikkat etmeden çalışan müteahhitlere ihale edilmiş. Doğru ve yeterli kontrolün yapılmaması nedeni ile belki de halkın yaptığından daha da özensiz binalar.
Devlet böyle yapınca, halkın gelirini arttırabileceğini düşündüğü, en ucuz maliyetle istediği yerde yapılar yapması gayet doğal. Halkı eğitip bilinçlendirme görevi devletin.
HES'lerin yeri nedir bu noktada? Giresun'da felaketin yaşandığı alanda kaç tane HES vardı? Ve sorunun onlarla ilgili boyutunu kısaca anlatır mısınız?
HES’ler, mevcut ve yeni ruhsatlandırılacaklar ile beraber yaklaşık 50 adet. HES'lerin yapılması sırasında ve sonrasında çevreye ve doğaya ne zararlar verdiğini biliyoruz, bunun içinde HES’lerin %70’i ÇED raporlamasından muaf tutuluyor.
Bunun yanısıra pek çoğu mevzuattaki ilgili proje ve yapım teknik şartnamelerine dahi uyulmadan, doğru düzgün inceleme ve araştırma yapılmadan alelacele inşa ediliyor.
HES'ler: Çoğunun tahliye kanalları yok
Çoğunun tahliye kanalları olmadığı için, aşamalı ve doğru tekniklerle su tahliyesi yapmadıkları için, projesi yapılırken düşündüklerinden (!) fazlaca yağmur yağdığında , seddeler hasar görüyor ya da taşıyor. Sistemleri çöküyor, yerleşimleri su basıyor.
Yollar, köprüler, son yıllarda halk diline de girmeye başlamış terimle menfezler... Bunlarda da önemli sorunlarımız olduğu görüldü galiba, son yaşananlarda. Somut olarak ne söyleyebilirsiniz?
Yapılan yollar, menfezler ve köprüler, yine iş kaçırmak amacıyla, düzgün projelendirme ve düzgün imalat olmadan, en kısa en ucuza mantığı ile yapılıyor.
Ülkemizde bilimsel meteorolojik veriler henüz genç, 100 yıllık ve 500 yıllık veriler eksik ya da yetersiz, sadece son 50 yıllık tahminlerden faydalanarak, bir takım kabuller ile devam ediyoruz. Ve her yüksek yağışı 500 yıllık yağış verimi gibi değerlendirip suçu doğaya atıyoruz.
Özellikle DSİ ve karayolları menfezlerde tip projeler kullanılıyor.Tip projeler yol gösterici olmalı ancak her yerde kullanılmasının sakıncaları var.
Bu son derece yanlış. Yapılan yatırımlar boşa gidiyor. Bu kayıpları hesap eden yok. Bütün menfezler yerindeki topografyaya, zemin yapısına uygun projelendirilmelidir. Dere yatağı daraltılmadan, havzasına uygun boyutlandırılmalıdır. Suyun menfeze girişi ve çıkışı kontrollü olacak şekilde , gerisindeki suyun hızı ve sürüklenme kuvvetleri dikkate alınarak çamur tutucu ve çıkışında da tekrar doğal yatağa geçişte kabarma ve oyulma irdelemeleri çözüm içine alınmalıdır.
Yol ve şevleri koruyacak tipte, zemin yapısı, suyun debisi, dere yatağı genişliği dikkate alınarak, bölgesel özellikler iyi incelenerek, tüm mühendislik projelerinin yapılması gereklidir.
Zamanında neden yüksek kemerli köprülerin yapıldığını düşünmemiz lazım
Bunlara hızla imal edilirken yapılan hatalar da eklenince, Giresun’da gördüğümüz gibi parçalanıp çöken menfez ve yol görüntüleri oluşuyor.
Elbette hızla artan yapılaşmaya karşı aynı hızda yenilenemeyen altyapıyı da gözardı etmemeliyiz.
Dere yatağı daraltılmadan, bilimsel tekniklere göre dere ıslah çalışmaları yapılmalıdır. Dere ve menfezlerin daha sık ve düzenli temizliği yapılmalıdır.
Madem kapımıza ya da tarlamıza kadar her yeri beton/asfalt yapıyoruz, istinad duvarı, şev, yol drenajı vb. yapıların doğru yapılmasını sağlamalıyız.
Dere geçiş köprülerini ucuza mal etmek adına, dere kabarma sınırında değil, Karadeniz’in neredeyse her deresinin üstünde birkaç tane gördüğümüz yüksek kemerli köprülerin zamanında neden böyle yapıldığını düşünerek, anlayarak, bilimsel hesaplamaları kullanarak yapmalıyız.