İşimiz kolay demiyoruz. Ama madem öyle, emekçiler için, yok sayıldıkları düzeni değiştirerek dünyayı kurtarmanın ve yeniden kurmanın umudunu yakalamak pekâlâ mümkündür diyoruz.

Kolay değil

Biz de biliyoruz, hiçbir şeyin kolay olmadığını. Güçlü olmasına güçlü bu gericiler. Arkalarındaki sermaye sınıfı da bayağı deneyimli. Hani bir tez vardır, Türkiye burjuvazisinin köksüz olduğuna dayanan. Tarihi yoktur, kültürü yoktur… Bunların hepsi doğruya yakın bile olsa, egemenlerin gücünden eksiltmez. Tersine kültürünün, ekonomisinin açığını siyasetle kapatmayı öğrenmiş bu gaddar sınıf. Öyle ki, ortalamadan çok daha keyfi, daha kuralsız, daha pervasız, daha sopalı, daha riyakâr.

Gerçekten işimiz zor. Bu gericiler acımasız. Çehov tiyatrosunda sahnede silah görürsek illa patlarmış, hani… Aptal değiliz, camide gördüğümüz kılıçla kastedileni anlıyoruz biz de. Yaptıkları yapabileceklerinin kanıtıdır. Erbaş’ın kılıcı, 99 yıl önce Trabzon’da, ondan önce 1915’te, 1980’e yakın Çorum’da, Maraş’ta, şimdiki yobazlar tarafından Sivas’ta kullanılan kılıcın ta kendisi.

Gözümüz görüyor, kafamız çalışıyor. Emperyalistlerle aralarındaki çekişmenin ne kadarının palavra ne kadarının gerçek olduğunu da ayırt edebiliyoruz: Bunlar aralarında rekabet etmeden yapamazlar. Ve bunlar sınıf kardeşidir. Bu bir. İkincisi, emperyalizm tutarsız, çelişkili, cahil, maceracı, ekonomisi zorda olan bir iktidarı tersi özelliklere sahip oturaklı bir iktidara tercih eder. Siyasal İslam ile Batı “medeniyeti” bir ortak yaşam kurmuş bulunuyorlar. İlkinden kurtulmak için ikinciye bel bağlamanın aptallık değil işbirlikçilik olduğunu biliyoruz.

Zamanında AKP’ye muhalefet eden CHP ile MHP ikilisinin iktidarın tamamlayıcı parçası olduğunu söylüyorduk, çok kızıyorlardı. Oysa AKP’yi iktidara getiren seçimin önünü MHP açmış, liderine siyaset özgürlüğünü ve ekonomi programını da CHP armağan etmişti. Hata yapmadıklarını, bile isteye ülkenin batırılmasına omuz verdiklerini gelinen nokta kanıtlıyor işte. 

İşimiz zordur, çünkü kolay bir çıkış yolu bulunmamaktadır.

Komünistler kolay çıkış yolu aramazlar ki zaten. Kapitalizm sömürü sistemlerinin en gelişkini olmasını her kapıya tuzak kurma yeteneğine borçludur. İnsanlığın bütün yaratılarına sahip çıkan komünistler bugünkü düzenin büyük bir altüst oluşla yıkılmasından başka kurtuluş olmadığını savunmalarıyla ayırt edilirler. Bu düzende nefes alma deliği açmak düzeni tamir etmektir. 

Kolay değildir ortalama ücretin resmi asgari ücretin de altında seyretmesi. “Yeter ki bir eve sabit, düzenli bir ücret girsin, miktarı önemli değil” düzeyinde yaşamlar, düzeni değiştirmek için enerji bırakmaz insanda. İnsan kedi gibi köşeye sıkıştırıldığında mücadeleye atılmıyor. Aklımız var ve daha iyi bir geleceğin öngörüsü gerekiyor kitlelere. Kazanacak bir dünya olduğunu hissettiğimizde ise zincir dayanmıyor biz insanlara. O yüzden de yobazı, kapitalisti, emperyalisti, sosyal-demokratı bir olup yok sayıyorlar emekçileri. Yerimiz yok bu düzende. İşsize işsiz olmadığını, yoksula ekonominin uçtuğunu, öğrenciye kapalı okulda çok iyi eğitildiğini, tıklım tıklım servislerden tıklım tıklım fabrikalara akan işçilere virüse karşı bireysel önlemleri anlatıyorlarsa, inanalım diye değil tabii ki. Herhangi bir umut, daha iyi bir gelecek olasılığı kalmasın, mücadele etmek için mecalimiz hiç olmasın diye.

Var olmadığımızı anlatıyorlar bize. Türkiye burjuvazisinin siyaset becerisi yobazların insanı ve emekçiyi yok saymasına, bize varlığımızı unutturma uğraşına indirgenmiştir.

Bu nokta yolun sonudur. Yoksak, insanlık için yolun sonudur. Ama aynı anda düzenin de ikna gücünün sonudur. Görmedikleri, anlamadıkları, dokunmadıkları, sopa ve sadakayı yeterli saydıkları emekçileri ikna etmekten de, temsil etmekten de vazgeçtikleri noktadayız.

O halde bir patlama kaçınılmazdır. İşimiz kolay değil ve düzen gerçekten çok güçlü. Yalnızca zalim, yalancı, cahil ve pervasız değiller. İnsansız hava araçları, yüzer enerji santralleri, tarihi bina yıkan hiltileri, kadınlara ve çocuklara saldıran sürüleri, para sayma makineleri var. Bunların toplamı vahşi bir güçtür ve hafife almaya gelmez. Lakin kaçınamayacakları bir yanlışın içindeler. Kârlarını arttırmaksızın yaşayamayan bir vampir türüdür kapitalistler ve siyasetçileri. Onlara zafer kazanmak yetmez, zafer üstüne zafer kazanmaları gerekir. İnsanlığı ve emeği inkâr, düzeltebilecekleri bir yanlış değil. Körlükleri kaçınılmaz.

İşimiz kolay demiyoruz. Ama madem öyle, emekçiler için, yok sayıldıkları düzeni değiştirerek dünyayı kurtarmanın ve yeniden kurmanın umudunu yakalamak pekâlâ mümkündür diyoruz. Kongremizi yaptık, umudu örgütlüyoruz.