İşine gelince işçileri toplu halde partiye üye kaydet, gelmeyince AKP’ye hizmet ediyorlar demeye getir. Öyle olmaz. Örgütlü işçiye en başta CHP’li belediyeler alışacak.

Çöp kamyonunun askısında iki sokak çöp toplar mısın?

İstanbul’un Anadolu Yakasında belediye işçileri hakları için mücadele ediyor. Kadıköy’den anlaşma çıkmadı, grev başladı. Maltepe’de grev kapıda. Kartal öyle. Ataşehir’de ise işçiler büyük baskı altında sözleşme sürecini yürütmeye çalışıyor.

Ve bir kez daha konu CHP belediyelerinde işçilerin hak arama mücadelesi olunca bildik kara propaganda başladı: “İşçiler AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor!”

Bildik patron taktiğinin CHP’li belediye versiyonudur. İki yıl önce İzmir’de İZBAN grevinde de görmüştük. İnadım inat Kocaoğlu işçileri suçlayıp durmuştu. İstanbul’da tekrarlanıyor.

Hakkını arayan işçi hep bozgunculukla suçlanır. Mesela Mercedes’e parça imal eden Şekerpınar’daki Baldur fabrikasında da grev var. İspanyol patron “grev hakkınız ama bu grev gereksiz” diyor. Gereksiz çünkü işçilere teklif ettiği yeter de artar ona göre. Kabul etmeyen işçi bozguncu, grevi yürüten sendika şov peşinde… İkinci ayını geride bırakan Baldur grevinde patron dün işçilere böyle bir mesaj yolladı ve grevi kırıp işbaşı yapmalarını istedi.

Kadıköy Belediye Başkanı açıktan grevi kırın, gelin diyemiyor ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne grev kırıcılığı yaptırmaktan da geri durmuyor. Dün akşam Büyükşehir Belediyesi araçlarıyla çöpler toplandı, bunu fotoğraflamaya çalışan görevli işçiler gözaltına alınıp ceza kesildi.

Şerdil başkan dün grevle ilgili yaptığı açıklamayı “hak arama mücadelesi veren sendikaların, sınıf bilinciyle, bütün alanlarda aynı kararlılıkla mücadele etmelerini temenni ediyoruz” sözleriyle bitirmiş. Oysa işçilerin sınıf bilinci dersi almaya değil, 3 yıldır yüzde 4’erlik zamlarla çalıştırıldıkları için kuşa dönen ücretlerinin iyileştirilmesine ihtiyaçları var.

İşine gelince işçileri toplu halde partiye üye kaydet, gelmeyince AKP’ye hizmet ediyorlar demeye getir. Öyle olmaz. Örgütlü işçiye en başta CHP’li belediyeler alışacak. AKP’nin yıllardır unutturmaya, yasak üstüne yasak getirmeye çalıştığı grev hakkına karşı halkı kışkırtmak yerine saygı gösterecek.

Üstelik öyle söylendiği gibi sendikanın da “kararlılıkla” grevin arkasında durduğu falan yok. Bu yazı yazılırken grevin ikinci günüydü ve sendikanın grevle ilgili tek duyurusu “Kadıköy Belediyesi'nde TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktık” tiviti idi. Belediye işçileri anlaşılan kendi şube yöneticileri ve işyeri sendika temsilcileriyle baş başa bir grev yürütüyorlar.

Tartışılacak bir yanı yok, belediye işçileri mağdur edildi. Diğer kamu idareleriyle birlikte belediyelerde de taşeron işçileri 2018 yılının Nisan ayında sözde kadroya geçirildiler. Sözde diyorum zira önce bir bölümü valiliklerin keyfine göre düzenlenen bir güvenlik soruşturmasında elendi, kalanı ise belediyenin şirketlerine geçirildi. Bugüne kadar da hiçbiri kadrolu işçilerinin haklarından yararlanamadı. Hatta Yüksek Hakem Kurulu’nun (YHK) dayattığı yüzde 4’lük zamlı toplu iş sözleşmeleri nedeniyle kayıpları bile oldu.

Belediye müteahhitleri yıllarca işçilerin sırtlarından servet kazandılar. İşçiler güvencesiz, sendikasız, düşük ücretlerle çalıştı. Üstüne üç yıllık YHK sözleşmesi golü atıldı. Şimdi işçiler kayıplarını bir nebze telafi etmek istiyorlar.  

Yine de siz Mine Hanım (Kırıkkanat) gibi millet işsizlikten kırılırken verilen paraya burun kıvırıp grev yapmak şımarıklıktır diye düşünüyorsanız, sokağınızdan geçen ilk çöp kamyonunu durdurup onlarla kamyonun askısında sadece iki sokak dolaşarak çöp toplamayı deneyin. Böyle ağır ve salgında sağlık riski katlanarak artmış bu iş için patronunuzdan ne kadar maaş isterdiniz?