''AKP, saman altından seçim hazırlıkları yürütüyor. Yapılanları kamuoyu önünde ifşa etmek, direniş odakları örgütlemek gerekiyor.''

Aynı şeyi defalarca yineliyor farklı sonuçlar bekliyoruz 

Yerel seçime 3 aydan az süre kaldı. Muhalefet partilerinin belirleyecekleri adayların adları/kimlikleri üzerine kilitlendik. Bu yıl da aynı işi yapıyoruz. Gündemimize gene siyaset giremedi… En azından 50 yıldır aynı deneyi yineliyor; farklı sonuçlar bekliyoruz. Böyle giderse bizim kuşak tarihe geçer.

Ülke topraklarında hemen her yıl trilyonlarca lira tutarında zenginlik paylaşılıyor. Hiçbir örgüt, kendisinden birkaç puan fazla oy aldı diye eline geçirdiği rant olanaklarını bir başka partiye, altın tepside sunmaz. Sermaye düzeni yerlisiyle-yabancısıyla, çıkarını koruyacak, kollayacak-güvenceye alacak örgütünü çok sağlam kurdu. Her gün yeni kaleler yapıyor; var olanlarını tahkim ediyor. Giderek güçleniyorlar. AKP eliyle tarikatlar, cemaatler holding büyüklüğüne eriştirildi. Her birinin on binlerce müridi var. Bugüne değin milyonlarca çocuğumuz tarikat yurtlarında, Diyanet ocaklarında, Kuran kursu, değerler eğitimi vb. gerekçelerle din içerikli eğitimlerden geçirildi.

Alabildiğine güçlenmiş bu örgütler, ülkenin dağını, taşını, ormanını, deresini, kıyısını yönetiyor. Emirlerine sunulmuş, trilyonlarca lira üzerindeki egemenliklerinden neden vazgeçsinler? Öyle bir lüksleri olamaz. Razı olsalar bile tabanlarını ikna edemezler.

Muhalefet partilerinin “oylarımızı bölmeyin!” doğrultusunda en az 60 yıldır sürdürdükleri uyarılara da itibar etmeyelim. Ülkeyi adaletle yönetme sözü veren günümüzün muhalefet partilerinin söylemlerine aldanmayalım. Parti, örgüt demektir. Gücünü örgütlemeyi başardığı halktan alır. Güçlü örgütler kuramayanlar zaten sözlerini tutamaz. Muhalefet payesi verdiğimiz partilerin belirleyecekleri adayların adlarına, kimliklerine, dürüstlüklerine, sevimliliklerine kapılır gidersek; ülke zenginliklerinin adaletle dağıtılmasından ne anladıklarını merak etmezsek; düzene karşı çıkacak gücü nereden almayı düşündüklerini öğrenip ona göre tavır almazsak, siyaset yapmış sayılmayız.

Siyaset yapalım. Yapmak zorundayız üstelik. Ancak günün siyasal içerikli konularını tartışırken ihtiyatı elden bırakmamalıyız. AYM’nin Can Atalay kararı üzerine açılan tartışmalarda bolca “hukuk devleti bitti” sözlerini işittik. Oysa çok gecikmiştik, hukuk devleti zaten kalmamıştı. Yargıçlarının emir-komuta zinciri içinde görev yaptığı bir ortamda hukuk devletinden nasıl söz edilebilir? Cumhuriyet de bitirildi.

Dahası, devletin var olup olmadığından da kuşku duymalıyız. TBMM işlevsiz bırakıldı. Patron örgütlerince hazırlanan Cumhurbaşkanlığı ofislerinde/mutfağında son biçimi verilen sermaye dostu düzenlemeler, yasa olarak kabul edilmek üzere Meclis'e gönderiliyor. Birkaç gün içinde kabul edilip “mevzuat” kitabına alınıyor.

Parlamento hukuku denilebilecek bir kavram bırakılmadı. Meclis İç Tüzüğüne uyulmuyor. Gelenek de oluşmadı. Uzmanlık komisyonları çalıştırılmıyor. İncelemelerine ve rapor yazmalarına zaman bırakılmıyor. Yasalar, uzmanlık kurullarında görüşülmeden kabul ediliyor.

Basında, AKP’nin oy yitirmeye başladığı; böyle giderse yakın bir gelecekte iktidardan olacağı yazılıyor. Görüntüye baktığımızda çok da yanlış olmadığını düşünebiliriz. Ancak, sırf kadrolarının bilgisizliği-yetersizliği gerekçesine dayanarak yapılacak yorumlarla bir yere varılamayacağını kabul etmeliyiz. Yargı, eğitim, sağlık ve kolluk gücüne baktığımızda AKP’nin henüz “sözlerini geçirebilecek” güçlerini yitirmediğini görüyoruz.

Ülkeyi iyi yönetip yönetemediklerini bir yana bırakalım. Sözlerini geçirebilecek güçlerini yitirinceye değin böyle sürecek.

AKP, seçimlere hazırlanıyor. Son hazırlığını 28.12.2023 Günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Ocak/2024 ayında yürürlüğe giren 7491 sayılı yasayla yaptı.

Biz o yasayı, Demirören’i kurtarmak amacıyla şans oyunlarından alınan verginin %50 azaltılmasından biliyoruz.

2024 Ocak ayında yürürlüğe giren 86 maddelik 7491 sayılı Yasanın 40.maddesi, vergi yasalarında yapılan düzenlemelerle ilgili. Bu değişikliklerle sermaye çıkarına çok çeşitli düzenlemeler öngörülüyor.

Osmanlı’nın kapitülasyonlarına benzetilen KOİ projelerine uygulanan KDV bağışıklığının süresi 2028 yılına uzatıldı. Kurumlar vergisi indirimi % 80’e çekildi. İnternet gelirleri üzerinden RTÜK’e verilmek üzere %1,5 kesilmesi öngörüldü. İş sağlığı ve işçi güvenliği kurallarının uygulaması zorunluluğu 2024 yılı sonuna ertelendi. Firmalar 2024 yılı sonuna değin, iş güvenliği uzmanı ve işyeri doktoru çalıştırmak zorunda kalmayacak.

Yasayla yapılan değişikliklerin hepsini sıralarsak yazı, mevzuat kitabına döner. AKP, sermaye çıkarına yaptığı düzenlemeleri, kamu önünde yüksek seslerle dillendirmekten kaçınıyor. Herkesin bilmesinin gerekmeyeceğini düşünüyor olmalı. Haksız da değil! Yasayla, mesaj veriliyor. Alıcıları, mesajda yazılanlara göre siyasal tavırlarını belirliyor. Dağıtılan çıkarları yeterli bulurlarsa yöneten kadrolara toz kondurmuyor, destekliyorlar; az beğendiklerinde, kısık sesle de olsa eleştiren cümleler kuruyorlar.

Son söz olarak şunu söyleyelim: AKP, saman altından seçim hazırlıkları yürütüyor. Yapılanları kamuoyu önünde ifşa etmek, direniş odakları örgütlemek gerekiyor. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi böyle bir amaçla kuruldu. Yazıyı, 60 yıldan uzun süredir dilimizden düşmeyen bir sözümüz ile bitirelim:

“Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.”