Yeni futbol darbesi: Covid-19 olduğu için yenik sayılmak

Ligleri tamamlamanın yolu, gerçek ve bilimsel önlemler almaktan değil; gizlemekten ve daha çok mağdur etmekten geçiyor.

İsmail Sarp Aykurt

Son birkaç gündür dönüp dolaşan bir iddia, kafaları karıştırmış durumda. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından önerilen bir ‘tez’, futbol kulüplerinin gündemine girmişe benziyor. Daha önceden Türkiye Kupası statüsünde uygulandığı gibi, vakalar sebebiyle maçın oynanmadığı durumda, oynamayan takımı hükmen mağlup etme girişimine hız kazandırma egzersizleri artıyor. 

Özetle, TFF ve kulüpler, bugüne dek sadece Ziraat Türkiye Kupası maçlarında uygulanan "A takım listesindeki oyuncu sayısı Covid-19 nedeniyle 14’ün altına inerse müsabaka ertelenmeyecek; karşılaşmaya çıkamayan takım hükmen mağlup sayılacak" maddesinden hareketle Süper Lig maçları için de aynı kuralı uygulamaya hazırlanıyor.

Pandemi nedeniyle maça çıkamamak suç oldu

Bunun Süper Lig dışında kalan bir örneği ile karşılaşmıştık. Ziraat Türkiye Kupası 3. turunda Düzcespor, Pendikspor ile oynaması gereken karşılaşmaya Covid-19 vakaları nedeniyle çıkamadığı için 3-0 hükmen mağlup sayılmıştı. “Çıkamadığı” ifadesinin altını çizmek lazım. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve sayısız insanın ölümüne neden olan bir pandemik hastalığın etkisine giren bir futbol takımı, “sırf bu gerekçe ile” kriminalize edilmiş oldu.

Buradan çıkan ve Süper Lig’de de uygulanırsa ortaya çıkacak sonucu baştan söyleyelim. Kadrosu geniş olmayan/olamayan, futbol endüstrisinde dezavantajlı tabakaya dâhil olan, masraflarını karşılamaktan yoksun olan/bırakılan, ekonomisi büyük takımlar gibi istikrarlı test olanağı olmayan, kısacası imkânları daha sınırlı olan kulüpleri, Covid-19’dan sonra bir ‘TFF Darbesi’ bekliyor olacak.

Ancak bu ‘darbe’nin etkileri de çok önceden başlamıştı, denebilir. Amatör takımların yalnız, cevapsız ve çaresiz bırakılması, kadın futbolunun bileşenlerinin artan sahipsizliği zaten futbol kapitalizminin olumsuz etkisine maruz kalan kesimleri, hem futbolsuz hem de ücretsiz bırakmıştı. Yeni başlamıyoruz, ancak başka bir evreye geçtiğimiz doğrudur. Şimdiki evrede ise şu var. Artık artan vakalar, iki yöntem içeren fakat tek paket hâlinde sunulan bir strateji ile baypas edilmeye çalışılacak.

Galatasaraylı oyuncunun pozitif çıktığını, Norveç Futbol Federasyonu’ndan öğreniyoruz!

TFF’nin “ne yapabiliriz” sorusuna ürettiği cevaplar şu şekilde. Bunlardan ilki, hali hazırda uygulanmaya konan paket içinde var. Vakalar çıkmasına, takımlar içinde ciddi boyutlara ulaşmasına rağmen, başta Nihat Özdemir’in söylediği yöntem geçerliliğini koruyor. “Vakaları ayırıp, geri kalanlarla devam edeceğiz” yöntemi sürdürülüyor. Buna ilave edilen, ‘vakaları açıklamama seremonisi’ de gayet normalleştirilmiş bir şekilde ve anlaşılıyor ki medya ile de sıkı bir konsensüs içerisinde sunulmaya devam ediyor. Covid-19 teşhisi almak artık “devlet sırrı” olarak kabul ediliyor ki, ne isimler açıklanıyor ne de bu konuda bilgi sızdırılıyor. Pozitif çıkan futbolcuların mevkileri ve kulüpleri haberlerde yansıtılmasına, futbolcu ya da personelin karantinaya alınmasına karşın, ne akıbetleri ne de isimleri yayımlanıyor…

Son örneklerden olan ve 8 futbolcusu pozitif çıkan Beşiktaş’ın futbolcularının kim olabileceği adeta bir bulmacaya konu oluyor; Galatasaray ise son yaptığı açıklamada “Ülkesinde milli takımında kampta olan bir oyuncumuzun…” diye başladığı vaka açıklamasında başka bir bilgi paylaşmamayı yeğliyor. Sonra da sağlık protokolünün uygulanmasına geçildiğini anlıyoruz. Ancak sağlık protokolünde ‘bilgi saklamak’ diye bir ibare yer alıyor mu, bunu bilmekten uzağız. Biz, Galatasaraylı oyuncu Omar Elabdellaoui’nin, Norveç milli takımında pozitif çıktığını, Norveç Futbol Federasyonu’ndan öğreniyoruz!

Ne büyük bir utançtır ki pandemiye karşın hiçbir kamusal önlemin alınmadığı ve her şeyin “saldım çayıra, mevlam kayıra” stratejisi ile uygulandığı bir ülkede pozitif çıkmak!

Pozitif çıkıp, önemsenmeyen, kendi hâline terk edilen ve haber değeri olmayanlar da bunların cabası, tabii.

'Vakalar çıkmasına rağmen maça çıkma' ihtimali artacak

İkinci şeye gelelim. “Vakaları ayırıp, yola devam etme” stratejisi biraz sekteye uğramış ve TFF’yi sıkıştırmış durumda gözüküyor. Çünkü artık vakalar ayrılamayacak kadar çoğalmış durumda. Süper Lig'de Covid-19 vakalarının artması ve maçların ertelenmesi ihtimali son derece güçlendiği için TFF, hükmen mağlubiyet kararı üzerinde duruyor. Hükmen mağlubiyet alma olasılığının, her kulüpte kurumsallaşacak bir Covid-19 vakası açıklamama/gizleme bürosunun oluşturulmasını teşvik edeceği kadar, ‘vakalar çıkmasına rağmen maça çıkma’ ihtimalini de arttırmış olacak. Buna, ‘asla olmaz’ diyemiyoruz, çünkü futbolumuzda bir karmaşa ve ne yazık ki ahlaksızlık hâli uzun zamandır baskın durumda. 

Peki, burada kulüpleri böyle davranmaya yönlendirecek itki nedir? Ekonomisi küçük kulüpler, zaten bir girdap içerisindeyken sorunların katmerlenmesi onları felaketin eşiğine getirmiş olacak.

Devam edelim. Gerek Avrupa kupaları mesaisinin yoğunlukları, gerekse de milli maç ve takvimdeki diğer maçların trafiği, TFF’yi köşeye sıkıştırdığından ve kurumun bu trafiği yönetecek birikimden pekâlâ yoksun olmasından dolayı böyle sert bir opsiyona gidiliyor. Bu sert opsiyonun cevapsız kalmayacağı da açık. Bu sertlik, gelir durumu iyi olan takımlara bir şey yüklemeyecek. Dışında kalanlar ise hastalandıkları için yenik sayılacaklar!

Maç trafiği konusunda ise Kulüpler Birliği başkanı Sepil’in yaptığı, “İnanılmaz bir maç trafiği var. Opsiyonlardan biri, maçın oynanmadığı durumda oynamayan takımı hükmen yenik saymak. TFF, bunun Süper Lig kulüpleri tarafından görüşülmesini istedi” açıklaması, kamuoyuna şimdiden servis edilmiş durumda.

Daha yayıncı kuruluş ile anlaşıp anlaşmadığı bir muamma olan TFF, ligin araya gireceği 24 Ocak’tan sonra uygulamaya koymak istediği bu “yenik sayılma” kuralının maliyetini düşük bütçeli, kadrosu ve imkânı dar kulüplere yüklemenin derdinde. Beşiktaş başkanının açıklaması ise durumun vahametini ortaya koyuyor. “Sağlık Bakanlığı'nın karantina uygulaması 10 gün, bizim de bu uygulamaya geçmemiz lazım. Çünkü bu sayılar artarak devam ederse maçlar oynanmaz ve ligler bitmez".

Fatura zaten bu oyuna dezavantajlı devam eden kulüplere yıkılıyor

Ligleri tamamlamanın yolu, gerçek ve bilimsel önlemler almaktan değil; gizlemekten ve daha çok mağdur etmekten geçiyor. Maçların ertelenmesinin bile gündemden çıkması, Sağlık Bakanlığı verilerinin yanlışlığını teyit etmekten, TFF politikasının iflasını onaylamaktan öteye gitmiyor. ‘Kontrol bizde’ diyerek patronların kârını sağlıktan önceleyen politika, artık iş çığrından çıkınca faturayı zaten bu oyuna dezavantajlı devam eden kulüplere yıkıyor. 

Tartışılmayan ve akla getirilmeyenler arasında ise bu futbol trafiğinden çoktandır haberdar olup, tedbir alamayan ve üstüne üstlük, futbolun bu kez siyaseti bükmesiyle ortaya çıkan, ‘kümede tutulan’ kulüpler de yer alıyor. Trafiği bizzat arttırma yoluna gidenler, artık trafik polisliği yapamayacak hâldeler…

Maç trafiğini gündeme getirenler, kendi hatalarına kılıf bulmakta pek marifetli davranmayı sürdürüyorlar.

Görünüyor ki, hala kendilerini ‘kral’ zannedip, kural koyucu ve amiyane tabirle ‘bodoslama’ bir misyonla hareket eden TFF ve diğer futbol elitleri, yepyeni tartışma başlıkları açmaya zemin arıyor. 

Marx’a atıfla, “Bir insanı kral yapan tek sebep, diğerlerinin kendilerini tebaa konumuna yerleştirmesidir” ya, vaziyet o ki, krala kral olmadığını göstermenin vakti yaklaşıyor demektir.