Mutluluk endüstrisinde Z Raporu: Futbola ne lazım?

Futbol, son dönemde bazı karın ağrıları çekiyor. Çıkış yolu gövdesindeki çelişkilerin başka bir düzleme taşınması ve ona müdahale edilmesiyle bulunacak.

İsmail Sarp Aykurt

Özellikle ‘Türkiye’deki futbola ne lazım?’ diye daraltmıyorum. Ancak yine de bir iki cümle ile açıklamak gerekli. Türkiye’deki futbola daralan bir tartışma anlayışının yaşama şansı kalmamış görünüyor. Futbol, Türkiye’yi çoktan terk etti. Bunun ‘yerli ve milli takımın’ küme düşmesi ile bir ilgisi yok, küme düşme sadece bir sonuç ve erozyon çok daha derinlerde. Durumlar değiştiğinde ve bir üst lige terfi alınca futbolumuzun değişeceği falan yok. Türkiye’de futbol, bir siyasi aparat olarak organize edilen, hayal pazarlama dünyasına dönüştürüldü ve bu devam ediyor.

Gerçeği kabul edelim ki önce oynamak değil, kabul etmek ve anlamak gerekiyor. Bu yüzden erozyonun yanına illüzyonu da ekliyoruz.

Dünyada da durum pek farklı sayılmaz. Ancak her coğrafyadaki dinamik farklı işliyor ve futbolun da pekâlâ eşitsiz geliştiği söylenebilir. Bir süredir, futbolun bir endüstri olarak sıkışan grafiği olduğunu, ekonominin daralma yaşadığını, pandeminin bunu daha belirginleştirdiğini herkes söylüyor. Çelişkiler fazlasıyla birikmiş, kulüpler arası eşitsizlik artmış durumda ve herkes bir değişim kokusu alıyor. 

Değişimin niteliği nasıl olacak sorusunu fazlasıyla ‘indirgemeci’ bulan ve konuya böyle yaklaşanlar da var. Futbolun pastasından pay kapma ve/veya bunu sürdürme telaşını taşıyanlar ise başka şeyler tartışıyor. Yeni gündem, futbolun işleyişine eklenecek yeni bir istihdam paketinde gizli: Robot yardımcı hakemler.

VAR, Türkiye’de ne durumda diye sormanın anlamı yok. Türkiye’de VAR’ın son kullanma tarihine yaklaşıyoruz ama Avrupa’da 2021’in hemen başında bir ‘robot deneme süreci’ planlanıyor. Bunun VAR başarısız olduğundan mı yoksa VAR’ı geliştirmek için mi yapıldığı ise ayrı bir tartışma başlığını oluşturuyor.

FIFA Teknoloji Başkanı J. Holzmuller, yaşanan bu gelişmeyi ‘umut verici’ buluyor ve sistemin iskelet modelleme ve yapay zekâ temelli top izleme teknolojisini kullanacağını müjdeliyor. Robot yardımcı hakemden ofsayt pozisyonlarına ilişkin görselleştirmeyi iyileştirmesi bekleniyor. Ve asıl müjde ise sona saklanmış durumda: Bu projenin 2022 yılında Katar’ın ev sahipliğinde düzenlenecek Dünya Kupası’yla beraber hayata geçirilmesi amaçlanıyor. 

Bizde Katar deyince, akan sular duruyor…

İşin bu tarafında robot teknolojisine ister ‘teknolojik indirgemecilik’ deyin, ister bir kurtarıcı olarak rol biçin, futbolun eşitsizliklerinin üstünü örtmenin yeni bir yolu yapılıyor.

Eşitsizlik olarak, futbolun bir ‘sonuç oyunu’ olmasından hareket ederek hakem hatalarından ya da yeşil sahalar içerisinde gerçekleşen skora dönük olaylardan bahsetmiyorum. Burada mesele, emperyalizm çağındaki futbolun edindiği işlev ile alakalıdır. Amatör olan her şeyin başta kulüp ve futbolcular olmak üzere tükenmenin eşiğine gelmesi ve kadın futbolunun dezavantajlı pozisyona itilmesi bununla ilişkili. Türkiye’de olanın, dünyada hiç olmadığını düşünmek ise biraz ezbercilik ve ‘yabancı hayranlığı’na çıkıyor. 

Futboldaki sömürü, ırkçılık ve eşitsizliğin kıvrımlarının ulaşmadığı bir coğrafya yok. Futbolun evrensel bir spor oluşu, sömürünün de evrensel niteliğine destek atıyor.

Örneğin, İtalyan futbol kulübü Lazio'da forma giyen Luis Alberto, kulübünün futbolcu alacaklarını ödemek yerine yeni bir uçak yatırımı yapmasını eleştiriyor. İspanyol futbolcu, “Kulüp kendisine uçak satın alıyor ama bize ödeme yapmıyor.” diyerek tepki gösteriyor. Fransa Ligue 1'de ise Nice takımında forma giyen Dante, futboldaki ırkçılık sorunu üzerine yaptığı açıklamada, “Irkçılık, futbolda yeterince ciddiye alınmıyor ve büyük cezalar verilmiyor. Daha net cezalara ihtiyacımız var” diyerek, futbolda bir türlü sonu gelmeyen ırkçılığı eleştiriyor. Her coğrafyadan kadın futbolcular ise erkek futbolcularla ‘eşit ücret almak’ için mücadele veriyor.

Ancak belki de en ilginç çıkışı, Real Madrid’in Alman futbolcusu Toni Kroos yapıyor. “Futbolcuların fikirlerine değer verilmiyor, hiçbir şeye biz karar vermiyoruz. Sanki UEFA ve FIFA'nın kuklalarıyız. Futbolcular Birliği gibi bir topluluk olsaydı, ne Uluslar Ligi'ni oynardık ne de İspanya Süper Kupası maçı için Suudi Arabistan'a giderdik” diyen Kroos, sanki rüyasında bir ‘sendikanın’ hayalini kuruyor…

Gelecekte futbolda verilecek ‘savaşımın’ yer ve yön değiştirme ihtimali artıyor. Ama bilmek gerekiyor; gerçeğin tanınması için onun ortaya çıkması yetmiyor.

İşte, futbola lazım olan bunun bir adım ötesidir.