'7500 işçi karantinada, 1500'ü hasta'

7500’ü bulan Türk, Kürt, Özbek, Kazak, Türkmen, Kırgız, Rus kökenli işçinin çalıştığı Yamata kampında yaşanan Covid-19 salgını hakkında Patronların Ensesindeyiz ağı yetkilileri ile görüştük.

Haber Merkezi

Rusya’daki dev şantiyede 1500 işçinin Covid-19 teşhisiyle karantinaya alındıkları kampta Türkiyeli Yamata Yatırım şirketi bünyesinde çalışan işçiler kalıyor. Sayıları 7500’ü bulan Türk, Kürt, Özbek, Kazak, Türkmen, Kırgız, Rus kökenli işçinin çalıştığı Yamata kampında olup bitenler hakkında Patronların Ensesindeyiz Dayanışma, Haberleşme ve Mücadele Ağı yetkilileri ile görüştük. 

İşçilerin öncelikli duygusu kaygı. Evin geçimi ne olacak, iş devam etmezse borçlar nasıl ödenecek? İş böyle devam ederse virüse yakalanıp hasta olmak hatta ölmek var. Ölmek sorun değil de geride kalanlar nasıl geçinecek.

Amur’da neler oldu? 

Amur şantiyesinde 2 hafta kadar bazı işçilerde hastalık belirtileri görülmeye başladı. Şantiye alanındaki doktorlar bu vakaları genelde gribal enfeksiyon olarak değerlendirdi. Bütün dünyada Covid-19 dalgası eserken şantiyede bunun görmezden gelinmesinin tek nedeni işin sürmesinin istenmesiydi. Vakalardan bazıları bu iki hafta içinde ağırlaştı. Ağırlaşan vakalara bile şantiye yönetimi tarafından müdahale edilmedi.

İşçilerin öncelikli duygusu kaygı. Evin geçimi ne olacak, iş devam etmezse borçlar nasıl ödenecek? İş böyle devam ederse virüse yakalanıp hasta olmak hatta ölmek var. Ölmek sorun değil de geride kalanlar nasıl geçinecek.

Türkiye’den bazı işçilerin ailelerinin duruma müdahale etmesiyle sorun yetkili kurumların gündemine girdi. Sonrasında firma belirti gösteren vakalar olduğunu Rus yetkililere bildirmek zorunda kaldı. Bu bildirim sonrası Rusya tarafından kamp alanındaki tüm işçilere test yapıldı ve 1500 işçinin test sonuçları pozitif çıktı.

Rus hükümeti bu tablodan sonra işletmedeki çalışmayı durdurarak işçilerin kamp alanından çıkmasını yasakladı. Tüm kamp alanında karantina ilan edildi. Kamp alanın içindeki sorumluluk ise Yamata Yatırım’a bırakıldı.

Kamp alanı geçtiğmiz günlerde paylaştığımız fotoraflarda da görüldüğü gibi hijyen adına hiçbir şeyin olmadığı bir yer. İnsani olarak da oldukça kötü koşullarda yaşıyor işçiler. Yatakhaneler, banyolar ve tuvaletler oldukça pis durumda. Kamp alanı içindeki yaşam salgının yayılması için fazlasıyla uygun.

Dolayısıyla 1500 kişiye virüs bulaşmış olmasından daha doğal bir sey yok. Ancak sorun şu ki 1500 vaka tespit edildikten sonra da kamp alanında yeni bir düzenleme yapılış değil. 7500 kişi 1500’ü covid-19 taşıdığı halde iç içe yaşamaya devam ediyor. 

7500 işçinin ne kadarı Türkiye vatandaşı?

Bir arada kalan 7500 işçinin yarısına yakınını Türkiye vatandaşı.

Peki onların gelişmelere tepkisi ne oluyor? Kalabalık bir gurbetçi işçi topluluğundan söz ediyorsunuz.

Bu sorunun cevabı aynı zamanda işçilerin neye ihtiyacı olduğunu da bize anlatıyor.

İşçilerin öncelikli duygusu kaygı. Evin geçimi ne olacak, iş devam etmezse borçlar nasıl ödenecek? İş böyle devam ederse virüse yakalanıp hasta olmak hatta ölmek var. Ölmek sorun değil de geride kalanlar nasıl geçinecek. Amursky’deki işçiler yaşadıkları durum karşısında tepkisiz değiller, öfkeliler de ama kaygı tüm bunların önünde geliyor. Çünkü örgütsüzler. Yalnızlar. Kendilerini yalnız hissediyorlar.

PE olarak nasıl hareket ediyorsunuz? Daha doğrusu öncelikle, PE nasıl müdahil oldu Amur’a?

Amur Doğal Gaz İşletmesi şantiye alanında daha önce farklı şantiyelerde çalışırken Patronların Ensesindeyiz Ağı’na ulaşmış ve böylece ağımızın parçası haline gelen işçiler var.

Bilindiği gibi Patronların Ensesindeyiz ağı tüm ülke ve sektörlere seslenen ve oralarla bağ kurmaya çalışan bir girişim. Şikayetleri, ihbarları değerlendirebilmek için de bir ihbar hattı bulunuyor. İhbar hattı arandıktan sonra ilişki başlamış oluyor. Patronların Ensesindeyiz ağı işçilerle doğru bağlar kurarak ilerledikçe ve sonuç aldıkça daha fazla görünür ve bilinir hale geldi. Tüm sektörlerin ve her yerin şikayetlerini bir hat üzerinden toplamanın bu anlamda bir sınırı var. İşte biraz bu ihtiyaç, biraz da her sektörün kendine özgü yanları gözetildiğinde şikayeti bekleyen değil, sorunun yaşandığı yerlerde kök salan bir iletişim ağı esas istediğimiz. 

Bu mücadele yılının başında Patronların Ensesindeyiz İnşaat İşçileri Ağı kendi iletişim ağını kurmaya karar verdi. Birikmiş olan ilişkilerle hem haberleşilen hem de kimi içeriklerin paylaşıldığı birkaç değişik araç ile bir iletişim ağı kurulmuş oldu. Amur Doğal Gaz İşletmesi şantiyesi de bu ağın bir parçasıydı. 

Amur’a dönersek. Şu anda durum ne peki?

İşçilerin şuan en yakıcı sorunu hijyen olmayan koşullarda yaşamak ve virüs taşıyanlarla taşımayanların bir arada kalması. Ancak tek sorun bu değil. Bu tür büyük şantiyelerde iş sürerken işçilerin ücretleri genellikle geriden ödenir. Yani patronlar bir kaç aylık maaşları içerde tutarak geçikmeli olarak öderler. Bunun birkaç nedeni vardır. Bir neden işçinin çalışma koşullarına itiraz edip işi bırakmak istediğinde içerdeki alacağını düsünerek hareket etmesini sağlamak diğer nedeni de iş sürdükçe yapılan hakedişler ve alınan ödemelerin hemen işçiye dağıtılmak yerine başka şekillerde değerlendirilmesi ve işletilmesidir. Amur’da salgın baş gösterdiğinde işçilerin 3 ay ile 5 ay arasında değişen alacakları henüz ödenmiş değildi.

Salgın ile birlikte çalışma durunca işçiler alacaklarının akıbeti konusunda da endişeli. Yamata Yatırım ise bu konuda bir açıklama yapmış değil.

İşçiler endişe etmekte haklılar. Çünkü Yamata Yatırım işçilere karşı kötü niyetli olduğunu çoktan göstermiş durumda. Vakaların görülmesiyle birlikte firma yetkilileri üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmek yerine işçilere çözüm olarak ülkeye dönmek iseyenler dilekçe yazabilirler, dilekçe yazanları geri yollayacağız açıklaması yaptılar. Ancak bir taraftan da formenler ve ustabaşıları aracılığıyla dilekçe yazıp ülkeye dönmek isteyen işçilerin Yamata Yatırım tarafından listeleneceği ve bu listedeki işçilere bundan sonra hiçbir şekilde hiçbir Yamata şantiyesinde iş verilmeyeceğini söylediler. Yamata Yatırımın Proje Müdürü ise işçilere yazılı olarak yolladığı mesajda, “Sizlerden ricamız bize inanmanız ve güvenmenizdir. Bilin ki, bazı provakatif eylemler yapmaya yeltenen arkadaşların olduğunu da biliyoruz. Kimse unutmasın ki onlarda bu firmanın ekmeğini yediler yiyorlar” diyordu. Ekmeği veren Yamata, muhtaç olan işçiler. Ya dönün işsizliğin kol gezdiği memlekete ya da çalışmaya devam edin hastalanma ve ölme pahasına.