Müjde ile piyasalaşmaya gaz

Müjdenin üzerinden bir hafta geçti. Hamaset yerini piyasa gerçeklerine bırakıyor. Petrol ve doğalgazda AKP hükümetinin asıl ajandası yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Önce TPAO ve BOTAŞ’ın halka arz yoluyla özelleştirilmesi duyuruldu. Daha sonra keşfin açtığı yeni yatırım olanaklarına yabancılar davet ediliyor.

Kerem Aydın

21 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından duyurulan Batı Karadeniz’deki doğalgaz keşfinin  hükümet tarafından öncelikle dış politikayı da kapsayan siyasal amaçlarla kullanıldı. Bu amacın, keşfin kamuoyuna duyurulma tarihinden, duyurulma biçimine ve hangi argümanlarla destekleneceğine kadar her noktayı belirlediği açıkça görülüyor. Sürecin böyle işletilmesi, doğalgaz rezervinin yoktan var edildiği ya da  zayıf bulgular üzerinden pazarlandığı anlamına elbette gelmiyor.

Karadenizin Türkiye açısından petrol ve doğalgaz çıkabilecek en olası bölge olduğu zaten biliniyordu. Temel soru, bu gerçek ortadayken bunca yıl aramalara niye ağırlık verilmediği olmalıdır. Üstelik devletin elinde, 1954 yılında kurulmuş ve sektörde birçok ilke imza atmış TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) adlı bir kuruluş varken...

Ancak yıllardır petrol sektöründe hükümetlerin tercihi piyasalaşmadan yana oldu. TPAO çatısı altındaki entegre yapı parçalandı, geçmişte TPAO’ya bağlı hale getirilen Tüpraş, Petkim özelleştirildi. BOTAŞ bu yapıdan koparıldı. Serbestleşme hızlandırıldı, özellikle sosyal demokrat Kemal Derviş programı ile sektöre ağır bir darbe indirildi. Mevzuat değişiklikleri hem sektörde özelleştirmeleri kolaylaştırdı hem de halkın kullandığı akaryakıt daha pahalı hale geldi.

Doğalgaz faturalarının bugün kabarık olması buna rağmen BOTAŞ’ın zarar etmesi de, yine sektörde izlenen piyasacı uygulamaların sonucu.

Entegre yapısı dağıtılmış TPAO’ya bir darbe de 2013 yılında çıkarılan Türk Petrol Kanunu ile vuruldu. Kanundaki en önemli değişikliklerden birisi “Petrol ile ilgili; müsaade, arama ve işletme ruhsatnamesi alma hakkı devlet adına Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) aittir,” ifadesinin kanundan çıkarılması oldu. Sadece bu değişiklik bile, mevzuatın TPAO’nun kamusal niteliğini zayıflatma ve imtiyazlarını ortadan kaldırma amacını taşıdığını gösteriyordu. 2013 yılında çıkarılan kanun temel olarak, sektörde özel sermayenin yatırımlarının artmasını ve özellikle yabancıların Türkiye’deki sahalarda arama ve üretim yapmasını teşvik etmeyi amaçlıyordu. Bunun için TPAO’nun devlet adına hareket etmesi “haksız rekabet” yaratacağından bu konumu tasfiye edildi.

Bugün “milli ve yerli” enerji stratejisi izlediğini iddia eden AKP hükümetinin, 2013 yılında yasalaştırdığı Türk Petrol Kanunu birçok ayrıntısıyla ayrıca değerlendirilmeyi hak ediyor.

Çizdiğimiz bu çerçeveyi şu tespitle kapatabiliriz. Söz konusu rezerv keşfi, sektör yıllar içerisinde serbestleştirildiği için yapıldı ve duyuruldu. Beraberinde petrolde ve doğalgaz sektöründe yeni bir serbestleştirme dalgası getirecek.

Hamaset yerini piyasa gerçeklerine bırakırken

Müjdenin yarattığı hava ve hamaset yerini yavaş yavaş, önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in açıklamaları ile sektörün ve piyasanın şartlarını gözeten bir yaklaşıma bırakıyor.

Bakanların yaptığı açıklamalar, AKP hükümetinin sektörde yıllardır uyguladığı serbestleştirme ve özelleştirme ajandasını hızlandırmak için keşfin kullanılacağına işaret ediyor. Ayrıca, özellikle yabancı sermayeye keşfin sunduğu potansiyeli ve yeni yatırım olanaklarını pazarlamaya başladılar. Enerji Bakanı Dönmez’in son açıklamalarında yabancı sermayeye açık davet çıkarılıyor.

Enerji Bakanı, önceki gün CNN Türk’te katıldığı programda, “Bir keşif yapıldıktan sonra üretim aşamasına geçildiğinde boru hatlarının yapımı ve kıyı terminallerinin yapımında uzmanlaşmış şirketler var. Bunlar önemli ama bu konularda uzmanlaşmış firmalar var. Uluslararası bu işe istekli olanlar ihalelere girebilir.” dedi.

Sondaj gemisinde hizmet alınan yabancı şirket tartışma yaratmışken yabancıların şimdiden üretimden sonraki aşamalara davet edilmesi, hamasi açıklamalara rağmen AKP hükümetinin oyunu piyasanın kurallarına göre oynayacağını ilan etmesi anlamına geliyor. Aksi zaten düşünülemezdi.

Bakan Dönmez’in açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta ise keşfin Türkiye’nin doğalgaz ithalatını ortadan kaldırmayacağını söylemesiydi. Oysa aynı tespiti birkaç gün önce çeşitli programlarda yapmış olanlar ve keşif ile ilgili daha temkinli olunması gerektiğini söyleyenler “vatan hainliği” ile suçlanmışlardı.

Üstelik Enerji Bakanı, keşif ile verilen gazı kademeli olarak söndürme göreviyle hareket edercesine “Bu keşifle yanlış algı olmasını istemem. Kademeli olarak ithalatımız azalacak.” diyerek enerjide dışa bağımlılığın biteceğini söyleyen Berat Albayrak’ı ince biçimde düzeltiyordu.

Halka arz açıklaması şaşırtmadı

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ise NTV’ye yaptığı açıklamalarda, sektörde faaliyet gösteren iki kamu kuruluşu TPAO ve BOTAŞ’ın halka arz edileceğini söyledi. Türkiye Varlık Fonu’na özelleştirmeye hazırlamak ve kamusal niteliklerini zayıflatmak için devredildikleri belli olan bu kuruluşlar tahminen THY modeliyle yeniden yapılandırılacaklar.

KİT nitelikleri tamamen ortadan kaldırılacak. Bir özelleştirme metodu olan halka arz işleminden sonra bu şirketlerin, sektörün özellikleri gereği uluslararası petrol tekelleri ile ortak projelerle faaliyet göstermek zorunda kalacakları gün gibi açık.

Öte yandan, BOTAŞ’ın doğalgaz ithalat anlaşmalarından bazıları 2021 yılında sona erecek. Doğalgaz Piyasası Kanunu’nda BOTAŞ’ın ithalattaki payının düşürülmesi hedefi bulunuyor. Ayrıca mevzuatta serbestleşme yönünde yeni düzenlemeler de yapılabilir. Önümüzdeki yıl doğalgaz piyasasında hareketli bir yıl olacak.

Kısacası, hükümet keşif ile kendisine siyasi yarar devşirmeye çalışırken, asıl müjdeyi yerli ve yabancı sermayeye veriyor.