Futbolda yeni dönem: Kulüp emekçilerini ve futbolcuları boşver, imajımıza zarar gelmesin...

Milletvekilleri dışında her hafta test yaptırma olanağına sahip tek kesim futbol kulüpleri. Ancak görülüyor ki manzara yeşil sahalarda da pek parlak değil. Üstelik 'gizleme' ve filyasyonu devre dışı bırakma futbolda da insan sağlığından daha önce geliyor.

İsmail Sarp Aykurt

Koronavirüsün futbol üzerindeki etkisi devam ediyor. Ancak her gün yeni vakalar tespit edilse de, maçlar seyircisiz sürdürülüyor ve profesyonel futbolun sürdürülmesi için ekstra efor sarf ediliyor. Futbol takımlarının sağlık çalışanlarından çok daha el üstünde tutulduğu ve koronavirüs testlerini hızlıca yaptırabildiği de düşünüldüğünde futbol piyasasının sistem açısından sürdürülmesinin halk sağlığından daha önemli olduğu kolayca anlaşılabiliyor.

Öte yandan, son dönem artan korona haberleri futbolun işlerliğini kimi açılardan bozacak bir grafik de sergiliyor. Özellikle Ümraniyespor’un 14 pozitif vaka ile haber olması ve buna TFF Başkanı Nihat Özdemir’in Önemli sıkıntılar oldu. Kulüp başkanına ‘Ne olur ilk haftadır. Liglere zarar vermeyelim’ dedim. Takımını hazırladı. Sahaya çıktı. Onlara teşekkür ediyorum” demeci ile karşılık vermesi, liglerin başlamasının her şeyden öncelikli olduğunu ortaya koymuş oldu. 

Özdemir’in açıklama tarihine bakıldığında bunlar çok şaşkınlıkla karşılanacak ifadeler olmaktan uzak. Ancak tam 14 pozitif vakanın olduğu bir takımın lige devam ettiriliyor olmasının da olabilirliği ve olası riskleri kafaları kurcalıyor. İnsan sağlığı artık bu ülkede rakamlara dönüşmüş durumda.

Rakamlar ve ağzımızın tadı kaçmasın

Türkiye’de test avantajına sahip iki grup bulunuyor. Bunlardan birisi ‘istikrarlı test yapan’ kimi milletvekilleri ile rutin test pratiğine sahip profesyonel spor kulüpleri. Kimi eşitsizlikler olsa da özellikle futbolda testlere erişimin kolaylıkla gerçekleşmesi ve vakaların hızlıca tespit edilmesi bir avantaj gibi görülse de merak edilenler arasında kulüp uygulamalarının nasıl gerçekleştiği, pozitif vakalar çıktığında duruma ne tür yöntemlerle yaklaşıldığı ve TFF yönetmelikleri geliyor. 

Ama sonuç değişmiyor. Çünkü örneğin 14 futbolcusunun pozitif çıktığı tespit edilen bir takımda, virüsün diğerlerine değmemesi pek olası değilken, her şey o bıktıran tekerlemeye ‘maske, mesafe ve hijyen’e havale edilmiş bulunuyor. Ya da bulaşıcılığı çok çabuk gerçekleştiği bilinen bir virüsten diğerlerinin etkilenmediğini söylemek muhtemelen Nihat Özdemir’in ricası ile mümkün oluyor.

Son deneyimler de bunu kanıtlıyor. Ümraniyespor’un ardından ciddi bir pozitif vaka hadisesi de Beşiktaş Futbol Akademisi’nde, Antalyaspor’da ve Gençlerbirliği’nde yaşandı. Antalyaspor’un Beşiktaş ile yapacağı maç için İstanbul yolculuğuna çıkmak üzere olan takımda yapılan testler sonucunda çok sayıda oyuncunun pozitif çıkması yolculuğun ertelenmesine yol açtı. İlginç olan şeylerden birisi ise kafilenin İstanbul’a gelememesinden sonra iddiaya göre futbolcular ve teknik ekip dâhil toplamda ‘50 kişinin’ pozitif vaka çıkması oldu. 

Sonuçta onlarca kişiden bahsediliyor olsa da son tahlilde bu bir sayıydı.

Yine de vaka sayısının gerçekten bu olup olmadığının belirlenmesi için ‘testlerde hata olabileceği’ iddiası ile yenilenmesi gündeme geldi, tavsiye edildi. Özel bir laboratuarda yapılan testlerin tutarsızlığı açıklandı ve diğer riskli durumlara ya da tutarsızlıkların kaynağına hiç değinilmedi. Son gelen haberler ise Antalyaspor kafilesinde yenilenen testler sonucunda bir futbolcu ve bir kulüp personelinde korona bulgusuna rastlandığını gösterdi ve hızlıca açıklama geldi: “Takımımız, Beşiktaş maçı için planlandığı şekilde İstanbul’a hareket edecektir”… 

Onlarca kişi, bir anda ‘ihmal edilebilir’ bir rakama dönüşmüş oldu.

Kulüpler test kiti bulmada, bunların yenilenmesinde hiçbir sorun ile karşılaşmıyor. “Mümkünse çok test yapalım, sporcular ve çevreleri risk altında olsa da yeter ki şu maçlarda bir aksama olmasın”! Şu anda geçerli olan yaklaşım buna benziyor. Üzerinden çok geçmedi, Beşiktaş Futbol Akademisi’nde 7 sporcu ve 5 teknik personelde virüse rastlanmıştı. Akıbeti kamuoyu ile paylaşılmaz oldu. Teknik direktör Sergen Yalçın haricinde…

Her yerden benzer haberler geliyor. Gençlerbirliği’nden gelen, 2 personelin pozitif olduğu yönünde. Bu personellerin çevreleriyle temasına dair şu evrede her hangi bir güncelleme bulunmuyor. Önemli olan vaka çıkması değil, futbolun devam etmesinin önündeki bariyerlerin kaldırılması. Temaslılar pek önem taşımıyor.

Türkiye’de şu anda “ağzımızın tadı kaçmasın” yöntemi uygulanıyor.

Otorite mi var?

Üzerinden atlamak mümkün değil. Bir küçük parantez 1. Lig ve amatör futbol kulüpleri için açılmalı. 1. Lig kulüplerinden başlanırsa, ciddi maddi sıkıntılar içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu takımlar, ciddi maliyeti olan PCR testlerinin ücretsiz olarak sağlanmasını talep ediyor. Çok değinilmiyor ama Süper Lig’den kuşbakışı bakıldığında da iyi bir manzara görülmüyor. Örnek olsun, 3. Lig 2. Grupta mücadele verecek olan Yozgatspor 1959 FK’da 12 futbolcu, 3 antrenör ve 1 masörde koronavirüse rastlanmıştı. 

Amatör futbol için diyecek pek de bir şey yok. Zaten amatör sporcuları kaale alan da çıkmıyor. Virüsten çok geçim sıkıntısı ile uğraşılıyor ve futbolcular isyan ediyor: Bütün ligler oynanıyor ama amatör ligler oynanmıyor. Neden? Virüs var. Bu virüs sadece amatör liglere mi var? 8 aydır para alamıyoruz. O zaman sizler de para almayın, nasıl ev geçindiriyorsunuz görelim!

TFF’den tek bir açıklama yok…

Her şey bir yana, gerçekten tüm futbol takımlarında geçerliliği olan bir yönetmelik ya da yöntem var mı? Geçen sene yarıda kalan ligin tamamlandığı seyircisiz dönemde liglerin devamı için en az 8 koronavirüs testi zorunluluğu getirilmişti. Anlaşılan o ki şimdi de takımlar 14 kişiden az kişiye daraldıklarında maçlar ertelenecek. 

Burada sadece maçların devamının önemsendiği görülüyor.

Pozitif vakaların kimlere temas ettiği, konu gündemden düştüğünde sürecin nasıl yürütüldüğü ya da halka yapılmayan filyasyonun futbol kulüplerinde nasıl işlediği koca bir soru işareti olmayı sürdürüyor. Mayıs ayında açıklanan protokole göre kontrol testleri, izolasyon süresi, semptom takibi gibi uygulamaların nasıl yapıldığının da anlaşılır olması gerekmiyor muydu?

Galiba, gerekmiyor.

Belirsizlikler içerisinde olsak da, federasyonun buna dair bir yönetmeliği kâğıt üstünde de olsa var olmayı sürdürüyor. Burada bazı hususlardan bahsedilmiş gibi görünüyor. Örneklendirmek mümkün. “Covid-19 Salgını Nedeniyle Müsabakalarda Uygulanacak Tedbirlere İlişkin Talimat” başlıklı içerikte madde 17, TFF ya da devletin ne işle meşgul olduğunu sorgulatıp, tüm sorumluluğu ev sahibi kulübe yüklerken, ‘İlave Sağlık Tedbirleri’ kısmında madde 8 ise aslında önemli bir meseleye eğiliyor: 

Takımların A Takım Listesinde bulunan futbolculardan test sonuçlarına göre müsabakalarda görev alacak olanların sayısı 14 futbolcunun altına inmesi halinde, müsabaka oynatılmayarak TFF tarafından ileri bir tarihe ertelenir”. 

Bu, takım kadrolarının 14 kişinin altına inene kadar maçlara çıkmaya devam edebileceğini söylüyor. Madde, Nihat Özdemir’in daha önce söylediği “Pozitif vakaları ayırıp, kalanlarla devam edeceğiz” ifadesiyle uyumlu görünüyor.

İyi de, temaslılar ne oluyor? Futbol takımlarında herkes sosyal mesafeli mi yaşıyor?

Ama ne hikmetse, vakalar zaten belirli bir sayının üzerine çıkamıyor, sadece haberi geliyor ve dediği gibi ‘kalanlarla’ devam ediliyor. Belki de çıkanlar yansıtılmıyor, önemsizleştiriliyor ve kamuoyundan saklanıyor. Talimatın kâğıt üzerindeki varlığı yeterli görünüyor, ne de olsa sayılar 14’ün aşağısına indirilmeyecek!

Zaten mühim olan, tam kadro olmasa da top oynayacak yeterli sayıda insan bulunması değil mi?

Yanlış anlaşılmasın, vaka sayıları çoğalsın ve kadro toplamı 14’ün altına düşşün istenmiyor. Bilinçli ve sistemli bir şekilde, vaka sayısının fazla görünmesine müsaade edilmiyor olabileceği ve bu vesileyle, hastalık riskinin ve bulaşının önünün açıldığı iddia ediliyor. 

Çok açık ki TFF ve futbolun diğer paydaşları buradan bir başarı hikâyesi çıkartmak için koşulları zorluyor. Ancak bu hikâyede gerçek olan tek şey, ülkenin yönetilemediği gibi futbolun da bir otorite ve denetimden yoksun olduğu, başıboş bırakıldığı olsa gerek.