Komünistler ve robotlar

Önce Antalya'da düzenlenen bilişim zirvesinde dans etmek için çıktığı sahneden düştü, sonra başka robotların onu hastanede ziyaret ettiği, çiçek getirip pide ikram ettiği bir video çekildi. Hastalandığı iddia edilen bu robot uyanır uyanmaz Konyaspor'u sordu.

Tüm mizanseni fazlasıyla Türk işi bulanlar da oldu tabii. Ama bu tür gösteriler her ülkede nasıl ilgi çekecekse o şekilde sürekli planlanıyor. Japon geleneklerine göre servis yapan robot neyse bizim Konyalı robot da o. Satış pazarlama ekipleri mühendisin önüne ne koyarsa, mühendis de onu hayata geçiriyor.

Uyanır uyanmaz futbol konuşmak ya da pide ikram etmek gibi basitliklerle konunun hiç alakası olmasa da fiziksel ve mantıksal açıdan insansı özellikler sergilemek robot teknolojisinde bir tür gelişkinlik göstergesi. Ayağı kaydığında veya ittirildiğinde dengesini sağlayabilen ya da futbol gibi bir takım sporunu yapabilen robotun teknolojik seviyesi aslında başka durumlarda karşılaşabileceği sorunları çözme becerisine dair bir kanıt ya da ipucu. Yoksa bir robot neden insan gibi üretilsin ve kolları veya ayakları olsun... Ya da neden görünümünü tamamlamak için bir kafaya ihtiyaç duysun... Bir robot yapacağı iş için en uygun ve verimli fiziksel yapı ile inşa edilmeli. Evet yapacağı işe göre insanı andırabilir, ama işlevine göre paletli veya tekerlekli, kısa ya da uzun, gerektiği kadar kola ve uzva sahip gelişkin bir makine olmalı robot. Zaten endüstride ve hizmet sektöründe, ya da tıp ve uzay çalışmalarında kullanılan pek çok robot bu şekilde tasarlanıyor.

Ama robotlara kazandırılan insansı özellikler teknolojik seviyeyi test etmenin ötesinde bir tür reklam ve pazarlama taktiği olarak kullanılıyor. Antalya Konya hattında sergilenen beceriksizliğin tersi örneklerinde robotlara duyulan hayranlığın ölçüsüz şekilde artırılması teknolojiyi insana yaklaştırmıyor. Tam tersine teknolojiyi insandan uzaklaştırırken anlaşılmaz bir olgu haline getiriyor. Bu anlaşılmazlık teknolojiye dair efsanelerin etkisini şiddetlendiriyor.

Oysa robotlar da bu toplumsal düzenin teknolojiyle yaşadığı problemli ilişkinin somut kanıtları.

Öncelikle robotları insanlar üretiyor. Robotların fiziksel ve mantıksal becerileri insan emeğinin ürünü. Yazılımları mühendisler geliştiriyor, formlarına tasarımcılar karar veriyor, üretimlerini hassas koşullarda becerikli işçiler yapıyor. Robotların kullanıldığı alanlarda insan emeği ortadan kalkmıyor, emek nitelik değiştiriyor ve üretim sürecinde daha önceden harcanan ve birikmiş emeğin ağırlığı artıyor.

İkincisi, bu düzendeki her üretim sürecinde olduğu gibi üretilen robotun da bir sahibi var. Robotu emekçiler üretiyor ama patron sahipleniyor. Robot hakkındaki tüm kararı da her teknoloji ürününde olduğu gibi kendisine ezberletilen repliği ile ürününü pazarlamak üzere sahneye çıkıp soytarılık yapan patron ya da patron yerine geçen üst düzey yönetici veriyor. Mesela o şov sırasında bir aksilik çıkacak diye arkada duran ve üstelik aksilik çıktığında hesap verecek olan mühendis değil...

Üçüncüsü, kararları patron verdiği için robotların kullanım alanları da bu şirketlerin çıkarları doğrultusunda belirleniyor. Kullanım alanları en temelde kâr güdüsüyle saptandığı için de robot teknolojisinin gelişimine de insanlığın ve toplumun çıkarlarının aksine piyasa, şirketler veya devletlerin askeri ve siyasi stratejileri yön veriyor.

Şirketlerin ve devletlerin arasındaki rekabetin belirlediği bir teknolojik gelişim de hep iddia edildiği gibi aslında yeterince hızlı değil. Paranın hakim olduğu bu toplumsal düzende düşünülenin tersine teknoloji insanlığa faydalı bir doğrultuda verimli ilerlemiyor. Tam tersine, bu düzen bu bağlamda teknolojik gelişimi yavaşlatıyor.

Kanıt mı? O kadar çok var ki...

Teknoloji insanlığın ve toplumun genel çıkarları ve iyiliği için kullanılmadığı ve geliştirilmediği için futbol oynayabilen, jimnastik hareketleri yapabilen robotların çağında madenlerde, atölyelerde, fabrikalarda insanlar çalışırken katlediliyor. Yine örneğin böyle bir çağda önlenebilir tren kazalarında onlarca insan ölüyor.

Teknoloji istihdam yaratacak bir olgu olabilecekken, emekçilere dönük bir tehdit şeklinde kullanılıyor. Üretim herkesin ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde örgütlenebilecekken insanlar açlık ve barınma problemiyle karşılaşıyor, önlenebilir veya çözülebilir sağlık problemleriyle cebelleşiyor.

Tüm bunlar ve daha verilebilecek sayısız örnek gerçekten büyük saçmalık. Hepsiyle başa çıkabilecekken bunları yaşıyor olmamız akıl dışı...

Bu sorunları çözme kararlılığı taşıyan komünistler işte bu nedenle teknolojinin gelişiminden korkmuyor, tam tersine, robotları ve elbette tüm teknolojiyi patronların oyuncağı olmaktan kurtarmak istiyor. Komünistler, bu düzende teknolojik gelişimi yavaş ve verimsiz buluyor ve daha fazla teknoloji diyor. İnsanların hayatını kolaylaştıracak, yaşam kalitesini artıracak insan odaklı daha fazla teknoloji...