Erdoğan-Özel görüşmesi ve karşılıklı 'notlar': 'Dış güçler' kozu mu, antikomünizm gözlüğü mü?

Erdoğan ve Özel görüştü, Uçum ve Tan'dan karşılıklı "notlar" geldi. Biri Haziran Direnişi'ni emperyalist güçlerin planladığını öne sürdü, diğeri dünyaya ABD gözlüğüyle baktığını ilan etti.

yalçın cuğ

Her şey geçtiğimiz perşembe günü AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in basına kapalı gerçekleştirdiği ve kamuoyunun içeriğini hâlâ bilmediği görüşmeyle başladı.

Görüşmede Erdoğan'ın yeni Anayasa gündemini masaya getirdiği, Özel'in de buna karşılık Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmamasına dair konuştuğu iddia edildi.

Görüşmeden üç gün sonra Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum, "Bir pazar notu" başlığıyla sosyal medya üzerinden açıklamada bulundu. Bundan bir gün sonra ise görüşmede Özel'e eşlik eden eski Washington Büyükelçisi ve CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan'dan "Bir pazartesi notu" geldi.

Biri Haziran Direnişi'nin emperyalist güçlerin planlamasıyla yapıldığını öne sürdü, diğeri dünyaya ABD ve antikomünizm gözlüğüyle baktığını ilan etti...

Karşılıklı adımlar ve görüşme: İçeriği kimse bilmiyor

Bir süredir devam eden yeni Anayasa tartışması, seçimin ardından tekrar gündeme geldi. AKP'li TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un neredeyse her konuşmasının ana ekseni yeni Anayasa oldu ve konu hakkında siyasi partilerin genel başkanlarıyla görüşmeler gerçekleştireceğini duyurdu.

Benzer bir dönemde AKP'ye yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesine konuşan Özel ise ilk adımı atarak bayramda Erdoğan'ı arayacağını ve "Nezaketten ve makamlara saygıdan asla taviz vermeyeceklerini" açıkladı. Telefon görüşmesi gerçekleştirildi, açıklamalar yapıldı, karşılıklı adımlar atıldı... Sürecin sonunda Erdoğan ve Özel, geçtiğimiz perşembe günü bir araya geldi.

Görüşmenin ardından günler geçti ancak kamuoyu o gün ne konuşulduğunu hâlâ bilmiyor. Öncesinde yapılan karşılıklı açıklamalardan yola çıkılarak, ana gündemin yeni Anayasa ve uygulanmayan Anayasa Mahkemesi kararları olduğu tahmin ediliyor.

Bir pazar notu: 'Emperyalist bir planlamayla yapılan işbirlikçi gezi eylemi'

Görüşmeden üç gün sonra Erdoğan'ın başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya üzerinden görüşmeyle ilişkili olduğu düşünülen bir açıklamada bulundu. 

Uçum, "Bir pazar notu" başlıklı açıklamasında, 19. yüzyılda ABD'de ortaya çıkan sivil itaatsizliğin şiddete başvurmayan, yasaya aykırı ama vicdana uygun ve suç olmayan eylem kapsamında ortaya çıktığını anlattı. Ancak Soğuk Savaş döneminin ardından sivil itaatsizlik kavramına başka bir anlam ve misyon yüklendiğini ifade eden Uçum, söz konusu dönemde devlet karşıtı ve gayri meşru her türlü eylemin sivil itaatsizlik ve sivil direniş olarak tanımlandığı öne sürdü.

Uçum açıklamasına şöyle devam etti:

"Hak ve adalet talepli sivil eylemlerin meşruiyetini örtü olarak kullanıp 'sivil itaatsizlik' ayaklanmaları yaptırarak emperyalist yayılmacılık için uygun ortamlar oluşturmak amaçlandı. Yani 'sivil itaatsizlik' soğuk savaştan sonra emperyalizmin ideolojik kavramlarından biri haline dönüştürüldü."

"Turuncu devrimler" ve "Arap Baharları"nın bahse konu amaçla teşvik ve tahrik edildiğini yazan Uçum, Haziran Direnişi'ni hedef alarak, "Türkiye’de emperyalist bir planlamayla yapılan işbirlikçi gezi eylemi kaos hedefli yıkıcı sivil itaatsizlik eylemlerinin tipik örneğidir" dedi.

'Bir pazartesi notu': Antikomünizm

Uçum'un "Bir pazar notu"na yanıt ise Özel'le birlikte Erdoğan ziyaretine katılan eski Washington Büyükelçisi ve CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan'dan geldi. Namık Tan'ın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamanın başlığı da "Bir pazartesi notu" oldu.

Yazına Uçum'un değindiği Soğuk Savaş dönemiyle başlayan Tan, antikomünist bir bakış açısıyla Soğuk Savaş sırasında yaşananlara örnekler verdi. Tan, yazısında Sovyetler Birliği'ne yönelik sıkça "işgalci", "özgürlük karşıtı", "anti-demokratik" gibi ithamlarda bulundu.

Yazısını muhafazakâr liberalizm önemli isimlerinden Raymond Aron'un çizdiği çerçeve üzerinden ilerleten Tan, açıklamasına Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından değişen dünyayı değerlendirerek devam etti. Tan, değerlendirmesini AKP-MHP ittifakının AYM ve AİHM kararlarını uygulamaması üzerinden açtığı tartışma ile noktaladı.

'Soğuk Savaş kalıntısı bir zihniyetin ürünü'

Siyaset Bilimci Doç. Dr. Cangül Örnek, Tan'ın "Bir pazartesi notu"nu soL'a değerlendirdi.

Soğuk Savaş üzerine çalışanlar olarak bazen kendi aralarında "Soğuk Savaş bitti mi" diye konuştuklarını aktaran Örnek, "Namık Tan bitmediğini gösteriyor, çünkü bu açıklama Soğuk Savaş kalıntısı bir zihniyetin ürünü" diyerek sözlerine başladı.

Örnek, Tan'ın yazısında referans verdiği Raymond Aron'un Soğuk Savaş'ta muhafazakâr liberalizmin önemli temsilcilerinden olduğunu ifade etti ve yazıda, Soğuk Savaş sırasında Batı Bloğunun sosyalist rejimleri çerçevelemek için kullandığı totaliterizm kavram setine yapılan vurguya dikkat çekti.

Örnek, güncel değerlendirmelere bakıldığında bir tür yenik Soğuk Savaş çerçevesine uyum sağlandığını aktararak, "Bundan kastım Çin ve Rusya'nın direkt hedef gösterilmesi ve her türlü baskıcı uygulamanın bu ülkelere atfedilmesi. Ki bu tamamen yanlış değil ama şu an batıdaki kapitalist ülkelerde de, başka coğrafyalardaki kapitalist ülkelerde de zaten totaliterleşme yükseliyor" dedi.

'20. yüzyıl okuması da yanlış'

Tan'ın 20. ve 21. yüzyıl tarihlerine dair okuması hakkında değerlendirmede bulunan Örnek, şu ifadeleri kullandı:

"Dünya böyle bir noktaya giderken hala Soğuk Savaş çerçevesinde sanki demokrasiler ve totaliter rejimler varmış gibi konuşmak gerçekten CHP'nin nasıl bir entelektüel önderlikle ve nasıl bir siyasi yorumla hareket ettiğini gösteriyor.

Dünyadaki gelişmelerin çok daha karmaşık olduğunu, çok daha dikkatli okunması gerektiğini söylemek gerekiyor, eski bir büyükelçi olan Namık Tan’a böyle uyarılarda bulunmak zorunda kalıyoruz. Dünya şu an onun 20. yüzyılda okuduğu gibi işlemiyor, ki 20. yüzyıl okuması da yanlış."

Laikliğe saldırı: 'Tan'ın sergilediği antikomünizmin bir sonucudur'

Tan'ın "laiklikten uzaklaşma girişimlerine karşı da külhanbeyi üsluplu kahvehane filozoflarına asla boyun eğmeyeceğiz" vurgusundan hareketle açıklamada yer alan laiklik vurgusuna değinen Örnek, "Ben de laikliği çok önemsiyorum ve laikliğin savunulması gereken en önemli ilkelerden biri olduğunu düşünüyorum" dedi.

Ancak Örnek'in, laiklik vurgusu Tan'ınkinden oldukça farklı. Örnek, laikliğin geriletilmesinin nedeni olarak, Türkiye'nin NATO politikaları kapsamında benimsediği antikomünizmi işaret ediyor:

"Türkiye bugün laiklik ve siyasal İslam konusunda bu noktaya gelmişse bunun en büyük nedeni, Türkiye'nin Soğuk Savaş boyunca bir NATO ülkesi olarak benimsediği politikalardır. Siyasal İslamın yükselişi sadece 'yerli ve milli' bir süreç değildir, siyasal İslamın Türkiye'de yükselişi tam da Namık Tan’ın sergilediği antikomünizmin bir sonucudur. Eğer bu kadar soğuk savaşçı, bu kadar NATO'cu, bu kadar antikomünist bir tarihsel süreç yaşamış olmasaydık, bugün laiklik konusunda da çok daha ileri bir noktada olurduk.

Artık bu bağlantıları kurmamız gerekiyor. Dolayısıyla bu Soğuk Savaş kuşağının Türkiye tarihini yanlış okuduğunu ve hala bağlantıları kuramadıklarını görüyoruz. Yaratılan antikomünist donanım zaten Türkiye'nin çok temel meselelerde hızla gerilemesine ve laikliğin de bu kadar yıpranmasına yol açtı."

'Süreci yürütenler bize demokrasi dersi falan vermesin'

Örnek, sözlerini sonlandırmadan önce Uçum ve Tan'ın bu "notları" yazmasına neden olan Erdoğan-Özel görüşmene de değindi.

Tan'ın yazısında "demokrasi" ve çeşitli değerlerden bahsedildiğine dikkat çeken Örnek, ancak yurttaşların o görüşmede ne konuşulduğunu hala bilmediğini vurguladı.

Örnek, sözlerini şöyle noktaladı:

"Eğer demokrasi bu kadar önemliyse önce o görüşmede nelerin konuşulduğunu yurttaşlara açıklamakla mükellefler. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar sürdükçe, bu süreci yürütenler kalkıp da bize demokrasi dersi falan vermesin."