AKP’nin profesyonel ordusu

AKP iktidarındaki Türkiye, 2002 öncesine göre çok değişti. AKP’nin yönettiği Türkiye’nin silahlı kuvvetleri de bu süreçle uyumlu bir şekilde bambaşka bir ordu oldu.

Tersi de mümkün değildi zaten. Tüm işleyişi ve yapısıyla değişen bir ülkenin en önemli kurumlarından birisi olan ordunun bu dönüşümün dışında kalması düşünülemezdi. Hatta, silahlı kuvvetlerde yaşanan dönüşüm, ülke olarak Türkiye’nin dönüştürülmesinde önemli bir rol üstlendi. Çünkü ordu Türkiye’deki düzenin temel aktörlerinden biriydi.

Hâlâ da öyle.

Türkiye’de ordunun toplumsal düzen içindeki ağırlığı tersi yöndeki tüm iddialara rağmen değişmedi. AKP’ye başlangıçta büyük destek verenlerin dediği gibi Türkiye’de “askeri vesayet” etkisini yitirmedi.

Kürt sorunundan sınır ötesi operasyonlara kadar Türkiye’nin en ciddi meselelerinde ordunun üstlendiği role bakın, bu ağırlığın hiç azalmadığını göreceksiniz.

Tam tersine, AKP liderliğindeki Türkiye’nin sınır ötesine dönük iştahı arttıkça, ordu siyasette daha çok kullanılan bir aktör haline geldi. İktisadi olarak da, savunma sanayiine dönük yapılan bilinçli müdahaleler ve bu sektörün düzenli büyümesi siyasetteki askeri unsurun güçlenmesini destekledi.

AKP, siyasette askeri vesayeti tasfiye etmedi, aslında buna hiç niyetlenmedi bile. AKP, ordunun ağırlığını azaltmaya değil, askerleri tarafına çekerek kendisine bağlı bir orduyla siyasete müdahale etmeye çalışıyordu. Fethullahçılarla araları bozulmadan önce bunun için cemaat işlevli bir araçtı, şimdi ise farklı ama daha yapısal bir yol deneniyor.

Bu süreçte komuta kademesine dönük müdahaleler, büyük davaların konusu olduğu için, kamuoyunda ilgiyle takip edilse de, orduda yaşanan başka bir değişim aynı ölçüde dikkat çekmedi. Oysa AKP adım adım kendi ordusunu oluştururken, silahlı kuvvetlerin gövdesini oluşturan er ve erbaşlığın yapısını da kökten değiştirdi. 2019 yazında yasalaşan yeni askerlik sistemi ile bu dönüşüm önemli ölçüde tamamlanmış oldu.
Bugün ordu on yıl öncesiyle kıyaslandığında bambaşka bir personel yapısına sahip.

Kesin güncel sayıları bulmak elbette zor. Ancak zaman zaman çeşitli vesilelerle Milli Savunma Bakanlığı ve komuta kademesinin yaptığı açıklamalar geriye dönük olarak incelendiğinde birtakım verilere ulaşmak mümkün.

Bu veriler orduda büyük bir dönüşümün yaşandığını gösteriyor. Türk ordusunda maaşlı eleman sayısı ile yükümlü personel sayısı neredeyse eşit artık.

Şu anda silah altında 200-230 bin civarında yükümlü er ve erbaş var. Bir diğer deyişle bu insanlar hepimizin alışık olduğu gibi askerliğini yapan yurttaşlar.

Bunların yanında ise 90 bin civarında uzman ve sözleşmeli er ve erbaş görev yapıyor. Bu askerler tıpkı subay ve astsubaylar gibi silahlı kuvvetlerin maaşlı elemanları. Profesyonel er ve erbaşların sayısına yaklaşık 80 bin subay ve astsubayı eklediğimizde 170 bin sayısına ulaşıyoruz.

Ancak bu sayı savunma bakanı Hulusi Akar’ın açıklamasına göre arzu edilenin oldukça gerisinde. Akar, profesyonel er ve erbaş için 126 bin 500 kişilik bir kadronun ayrıldığını ve bu boş kadronun aşamalı bir şekilde doldurulacağını belirtiyor. Bu sayıyı esas alır ve kadronun tamamen doldurulduğunu varsayarsak, Türk ordusunda her bir profesyonel personele karşılık bir yükümlü askerin olduğu bir yapının hedeflendiği görülüyor.

Ama rakamların daha ötesi de var. Bu personelin nasıl ve nerede kullanıldığı da ordunun karakteri açısından belirleyici önem taşıyor.

Bu dağılıma dair net sayısal verilere de ulaşmak elbette mümkün değil. Ancak buna dair fikir yürütmek için illa sayılara ihtiyaç yok.

Öncelikle, profesyonel kadronun eğitim ve tecrübeleri nedeniyle sahada operasyonel görevlerde ağırlıklı bir şekilde kullanılacağını söylemek için askeri uzman olmak şart değil.

MSB’nin internet sayfasından ulaşılan başka bir veri de bu yaklaşımı destekliyor.

MSB internet sayfasından son bir yıl içinde hayatını kaybeden askerlerin kimlik ve görev bilgilerini yayınlıyor. Bu veri teker teker incelendiğinde ulaşılan sonuçlar oldukça çarpıcı.

MSB’nin verilerine göre 11 Şubat 2019 tarihinden itibaren orduda görev yaparken 125 kişi hayatını kaybetmiş. Bunlardan yalnızca 10’u askeri yükümlülüklerini yerine getiren yurttaşlarımız. 115 kişi ise 17’si subay ve astsubay, 98’i sözleşmeli veya uzman er ve erbaş olmak üzere profesyonel personel…

Demek ki toplam mevcut içinde profesyoneller ile yükümlüler hemen hemen eşit olsa da, operasyonel bölgelerde ağırlık ezici biçimde profesyonellerde.

Türk ordusu sahada profesyonel elemanlarıyla çarpışıyor ve bu anlamda somut olarak silahlı kuvvetlerin profesyonel karakteri ağır basıyor.

Operasyonel bölgelerde maaş karşılığı görev yapan bu insanların orada olmak için ne denli gönüllü oldukları elbette bir tartışma konusu. Genç işsizliğin rekor üzerine rekor kırdığı bir ülkede bu tartışmayı dikkatli yapmakta ve pek çok insanın maaşlı askerliği son çare olarak gördüğünü akılda bulundurmakta yarar var. Bu insanlar hakkında yapılan haberler incelendiğinde de sınıfsal kimlikleri ve yoksulluklarına dair kolayca fikir edinmek mümkün.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi profesyonel askerlik Türkiye’de de yoksul insanların bir mesleği… Bu insanların maaş alıyor olmaları, yoksulluklarından faydalanarak onları asker olarak devşirip kendi çıkarları için çatışma bölgesine gönderenlerin insani ve siyasi sorumluluklarını azaltmıyor.

Ancak yaygın profesyonellik, bugün orduyu AKP’nin ideolojik girdilerine de açık hale getiriyor. Profesyonellik olgusu ve AKP Türkiyesi’nin fikirleri birbirini tamamlıyor. Sosyal medyada yayınlanan gerici videolar, bombaların üzerine yazılan milliyetçi sloganlar bunun açık göstergesi… Dahası, aynı profesyonellik nedeniyle, ordu sınır ötesi operasyonlarda, AKP’nin istekleri doğrultusunda, sahada cihatçı militanlarla uyum içinde hareket edebiliyor.

Personel yapısı profesyonelleşen bir ordu, patronların kâr arayışı doğrultusunda AKP’nin giriştiği maceralarda eskiye nazaran sınır ötesinde daha rahat kullanılıyor.

Profesyonelliğin sahadaki askeri yetenekleri nasıl etkilediği ayrı bir tartışma ama kayıplar düşünüldüğünde kamuoyu nezdindeki tepkileri kontrol etmek için de daha kullanışlı bir yapı bu.

Silahlı kuvvetlerdeki dönüşümün gayet bilinçli ve hedefe yönelik gerçekleştirildiği açık. Yeni haliyle bu ordu, AKP ve Türkiye kapitalizminin hedefleriyle daha uyumlu bir ordu.