'Devletin, teknik olarak iflas etmesinden söz edilemez. AKP’nin imkânsızı gerçekleştirmek konusunda çok başarılı olduğu gerçeğini unutmayalım.'

Türkiye Varlık Fonu AŞ bilmecesi

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi (TVF A.Ş)  eski başkanı Mehmet Bostan, adının karıştığı bir yolsuzluğun ortaya çıkması üzerine tutuklandı. Yabancı finans piyasalarından 75 milyar dolar fon getirmeye söz veren bir patrona 25 milyon dolar komisyon verilmiş; para gelmediği gibi 25 milyon da buharlaşmış.

Mehmet Bostan’ı dönemin Başbakanı Binali Yıldırım Kasım/2016’da başkan olarak atamış; 11 ay sonra Eylül/2017’de görevden alınmıştı. Bu tür yolsuzlukların ortaya çıkarılması alışılmış bir durum değil. Belki iç hesaplaşmadır: Bilemeyiz.

Bundan böyle TVF konulu haberleri daha sık görebiliriz. Sağlıklı değerlendirebilmemiz için ülkeyi yerli-yabancı sermayeye pazarlamak görev ve yetkileriyle donatılan örgütü yakından tanımalıyız.

Bu yazıda, TVF’ni tanıma çabalarına küçük de olsa katkı vermeyi amaçlıyorum.

Cumhurbaşkanı, yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütüyor. Yönetim kurulu, başkanla birlikte 7 üyeden oluşuyor. Üyelerini CB seçiyor. Üyeler arasında TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu; Tosyalı Holding kurucusu ve MÜSİAD, DEİK yönetim kurulu üyesi unvanlarını taşıyan Fuat Tosyalı dikkat çekiyor.

TVF bilmece gibi bir örgüt. Her şey kapalı kapılar ardında kotarılıyor. Kırıntı bilgilere ulaşmak için bile kaf dağını aşmak gerekiyor. Faaliyet raporlarında işe yarar bilgiye rastlanamıyor. Denetim raporları, halktan gizleniyor. Üstelik Fonu yönetenler, denetçilerini de kendileri seçiyor. Dünyada çok sayıda “bağımsız denetim” yapan şirket var. Onlardan biriyle anlaşıyorlar. TVF Yönetim A.Ş. İngiltere merkezli PWC Şirketi ile sözleşme yapmış. Şirketin yazdığı raporlar, yasa uyarınca, DDK denetçileri ile SPK ve KGK uzmanlarından oluşan 7 kişilik bir kurulda elekten geçiriliyor. Mali tablolar doğruluk, güvenilirlik; hata ve hile kaynaklı önemli bir yanlışlık içerip içermediği gibi konular üzerinden değerlendirilerek bir rapor yazılıyor ve parlamentoya gönderiliyor. Plan Bütçe Komisyonunda alelacele görüşülüyor. Milletvekilleri neye uğradıklarını anlayamadan iş bitiyor.

TVF AŞ, garip bir örgüt. Ne fona ne de şirkete benziyor. Doğru adlandırma; “Şirketler topluluğu” olmalı. Portföyünde 26 şirket 3 tatil köyü; 42 otel var. Fon büyüklüğünün bütün olarak görülebilmesi için 110 şirket ile 46 iş ortaklığı-iştirak şirketlerinin mali tablolarının Muhasebe Standartlarında öngörülen tekniklerle birleştirilmesi gerekiyor.

TVF AŞ, devredilen şirketleri yönetmek üzere kurulmadı. Devredilen şirketlerin genel kurul-yönetim kurulu gibi karar ve yönetim organları duruyor. Önceden olduğu gibi Sayıştay denetliyor. Ancak ortada bir gerçek var: trajik biçimde zarar etmeye başlıyorlar. Demek ki görünmez bir el yönetimi alıyor.

TVF AŞ’nin asıl işi para bulmak. Kuruluş Yasasında, para piyasası işlemleri yapmak; kamuya ait taşınmazları değerlendirmek, ekonomiye kazandırmak; yatırım projelerine kaynak yaratmak; dış proje kredisi sağlamak gibi görevler verilmiş. Para bulma yöntemlerini sınırlamamak amacıyla olsa gerek, yukarıda sayılanlara; “diğer yöntemlerle kaynak temin etmek” cümlesi eklemişler.

TVF AŞ küçük bir örgüt. 2016 yılında Özelleştirme İdaresinden alınan 50 milyon lira ile kuruldu. Paylarının yüzde 100’ü Özelleştirme İdaresinin. Aralık/2020’da, 1 Genel Müdür; 4 Genel Müdür yardımcısı; 11 Müdür; 14 müdür yardımcısı; 16 uzman; 9 direktör; 22 çaycı-şoför-temizlik görevlisi ile uzman ve benzeri unvanları taşıyan toplam 93 personel çalışıyordu. 2022 yılında personel sayısı 106 oldu.

TVF AŞ’nin önemi, kamu kaynakları üzerinde vurucu kararlar alabilme yetkileriyle donatılmasından kaynaklanıyor. Yasaya uygunluk, kural, ilke ölçüt aranmaksızın gizlilik içinde alınan Yönetim Kurulu kararlarıyla, şirketler parçalanıyor, yeni şirketler, alt fonlar kurulabiliyor.

Yeni kurulan şirket ve alt fonlara Türkiye Cumhuriyet yasaları işlemiyor. Kamu kuruluşları bu yöntemle bir anda buharlaştırılabilir. Dahası, gizlilik ortamında Osmanlı’dan beter yükümlülükler altına sokulmuş olabiliriz.

Para bulmak için şirketleri karşılık gösteriyorlar. Belki de ipotek ediliyordur. Devletin, teknik olarak iflas etmesinden söz edilemez. Ancak ne gibi yükümlülükler altına sokulduğumuzu bilemiyoruz. AKP’nin imkânsızı gerçekleştirmek konusunda çok başarılı olduğu gerçeğini unutmayalım.