AVM patronları normalleşmek için bugünü bile bekleyemedi. Amaçsızca dolanmayı, paramızın yetmediği giysilere, çantalara, ayakkabılara bakınmayı özlemiştik, sağolsunlar. Restoranlar, kafeler, spor merkezleri açık ama okullar kapalı, bizim de yeni normalimiz bu olacak, olsun…

Normaliniz sizin olsun!

Bugün 1 Haziran “normalleşme” günü, kutlu olsun! Üç gün önce gencecik bir hemşire yakalandığı korona virüsten yaşamını yitirdi, gebeydi, 34 haftalıkken zorunlu olarak doğurtulan bebeği annesiz kaldı, olsun…O bebek için yaşam artık hiç “normal” olmayacak ama olsun, normalleşme iyidir…

Sayılarla takip ediyoruz ölümleri, zaten bu da yeni bir “normal” bizim için, çoktan alıştık.
Haftalardır salgın hiç yokmuşçasına çalışmaya devam eden, toplu taşımaları kullanmak zorunda kalan işçiler, artık yaşamın normalleşmesiyle daha da tıka basa gider gelirler işlerine, olsun, normalleşme iyidir.

AVM patronları normalleşmek için bugünü bile bekleyemedi. Amaçsızca dolanmayı, paramızın yetmediği giysilere, çantalara, ayakkabılara bakınmayı özlemiştik, sağolsunlar. Restoranlar, kafeler, spor merkezleri açık ama okullar kapalı, bizim de yeni normalimiz bu olacak, olsun…

Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yapmış, 1 Haziran itibariyle cuma namazları okulların bahçelerinde, meydanlarda, parklarda kılınabilecekmiş. Çocukların giremediği okullarda, sarıklı adamlar namaz kılabilecek, olsun…

Oysa iyi kötü normallerine dönmeye en çok ihtiyaç duyan çocuklardı. Belki de adını ilk kez duydukları “virüs” diye bir şey geldi ve tüm yaşamlarını alt üst etti. Okullarından, öğretmenlerinden, arkadaşlarından, parklarından, oyunlarından oldular. Her türlü mekanı açan, namaz kılmak gibi toplu yapılan etkinliklere çare bulan devlet, okullar için kılını kıpırdatmıyor. Televizyon izlemekten hiç bir farkı olmayan, etkileşimsiz , faydasız bir uzaktan eğitim yalanıyla oyalıyorlar çocukları. Telefonsuz, bilgisayarsız ya da anne baba çalışmak zorunda olduğu için küçüklerin en büyük çocuğa emanet edildiği evlerdeki çocuklar ne yapıyor soran yok, olsun normalleşiyoruz…

Bugün, sadece sadece çocuklar ve yaşlıların normalleşme hakkı yok. Çünkü onlar, bu düzenin temsilcilerinin umurunda bile değil. Sadece işletme sahibiyse 65 yaş üstü normalleşebilecek mesela, kişinin değeri piyasaya sunduğu katkı kadar. Ruh sağlığıymış, ihtiyaçlarıymış, eğitimiymiş, geleceğiymiş bekleyebilir, hiç bir zaman kapitalizmin öncelikli derdi olmadılar zaten.

Oysa mümkündü. Bilim insanları ilk günden beri geçmişten ve bugün dünyadaki örneklerden sundukları verilerle bas bas bağırıyor. Salgının hemen başında zorunlu çalışma alanları dışında yaşamın ve üretimin tamamen duracağı bir karantina süreciyle,  salgın önelenebilirdi, yapmadılar. Bile bile göze aldılar daha fazla insanın ölümünü…

Biliyoruz ki gelinen noktada normalleşme artık kaçınılmaz. Sadece düzenin çarkının dönmesi açısından değil, yaşamını sürdürmek için çalışmak dışında seçeceği olmayan emekçiler için de… Evine ekmek götürmek, faturalarını, kirasını ödemek zorunda olan insanlar, daha ne kadar bekleyebilir ki? Hastalanmayı da ölmeyi de göze alacak, çaresiz. Bu gerçek ortadayken, sanki bir başarıymışçasına normalleşme müjdesi vermek ise en hafif tabirle riyakarlık.

Normaliniz de, salgına yönelik planlarınız, programlarınız da sizin olsun! Beceremediniz…Kafanızı kaldırıp sosyalist Küba’ya bakın ve tüm dünya kıvranırken çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla nasıl topyekün yaşamı ayakta tuttuklarını görün. Biz görüyoruz ve bu yüzden biliyoruz. Bir gün biz de kendi ülkemizde, huzur ve umutla uyanacağız sıradan ve normal bir güne!