Dijital toplumu ve bu toplumda emekçilerin gerçekliklerini anlayabilmek ancak burjuva olmayan bir teoriyle mümkün: Marksizm.

Dijital toplumda emekçilerin gündüz ve geceleri

21. yüzyılda dijitalleşme nasıl yürüyor ve işçi sınıfı nasıl şekilleniyor? Emekçiler dijital toplumda gündüzü ve geceyi nasıl yaşıyor?  

Bu sorular tartışılırken, bir kez daha, burjuva sosyal bilimlerin bakış açısının oldukça baskın olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakış açısına teknolojik determinizm diyoruz. Teknolojik determinizme göre teknoloji kendine özgü bir mantık içerisinde doğrusal olarak gelişir, bununla da kalmaz toplumu da kendi suretinde biçimlendirir. İnsanın insanla ve doğayla olan ilişkilerinin dışında bir yerde duran bu varlığın (teknolojinin) değiştirme potansiyeli her şeyin üzerindedir. O “engellenemez bir güç”tür.

Teknolojik determinist bakış açısı, bugünü değerlendirirken, dijitalleşmeyle işçi sınıfının yok olacağını söylüyor. Üretimden tüketime hayatın her alanını robotların, yapay zekanın, insansız fabrikaların ve siborgların (yarı insan yarı makine yaratıklar) kaplayacağını seslendiriyor. Bahsi geçen iddia burjuvazinin organik aydınları için apaçık bir gerçeklik düzeyindedir. Üzerine düşünülmesi gereken sol liberallerden yükselen seslerdir. 

Sol liberalizmde de dijitalleşme ve toplum ilişkisi teknolojik determinizmin gölgesi altında tartışılıyor: “Robotlar geleceği şekillendirecek”, “İşçilerin yaptıklarını robotlar yapacak”, “Proletaryanın olmadığı bir geleceğe ilerliyoruz!” Dijitalleşmeyi tarihsiz, sınıfsız ve tarafsız bir kavram olarak ele almak mümkün mü? Esas olan burjuva sosyal bilimlerin epistemolojisini ve yöntemini aynen kabul edip “sol” olduğunu iddia etmemektir. Walter Benjamin’in de dediği gibi, “hakim sınıfın aleti durumuna düşmemek” ve “onların günahlarına ortak olmamak” gerekir.

Dijital toplumu ve bu toplumda emekçilerin gerçekliklerini anlayabilmek ancak burjuva olmayan bir teoriyle mümkün: Marksizm. Marksist bakışa göre teknoloji taraflıdır. Teknoloji toplumsal yaşamın ve sınıf ilişkilerin içinde şekillenir ve yapılanır. Teknolojik gelişme sermayenin iktisadi, siyasal ve ideolojik çıkarlarına göre sınıf mücadelesi içerisinde yönlendirilir ve kapitalist teknoloji bu çıkarlara göre biçimlenir. 

Son dönemde dijitalleşme süreçlerini anlama ve açıklama çabası Marksizm içi tartışmalara da yol açtı. Yaşanılanları açıklamak üzere iki yaklaşım ortaya çıktı: bilişsel kapitalizm ve dijital kapitalizm. Bu yaklaşımlar Marksizmden uzaklaşmalara yol açacak bazı bulanıklıklar içeriyor. “Marx tarafından kullanılan ‘sınıf', ‘proletarya’, ‘değer teorisi’ ve 'üretken emek-üretken olmayan emek' gibi kavramlara yeni tanımlar bulmak gerekiyor” tespitini bu tartışmalarda sıklıkla duyuyoruz. Tam da bu noktada tekrar hatırlamak ve hatırlatmak önemli: Kapitalizmi açıklayan kavramlar “bulanıklaştırıldığında”, bugünü ve geleceği açıklama gücü de bulanıklaşır. 

Teorinin gücü sahip olduğu kavramların toplumsal gerçekliği açıklamasında yatar. Kavramlar farklı zaman ve mekanlardaki görünümlere göre değişmezler, bilakis bu görünümleri açıklamak için oradadırlar. Marksizm dijitalleşme ve işçi sınıfı ilişkisini emek değer teorisi ve göreli artı nüfus kavramlarıyla anlama, açıklama ve değiştirme gücüne sahiptir.

Dijitalleşme sürecinde de değerin kaynağı emektir. Robotların, yalnızca robotların işlettiği bir fabrika hayal edelim. Bu fabrikanın ürünleri, robotları üreten fabrikaların işçilerinin ürettiği değer dışında bir değeri içermeyecek, cansız emek cansız emeği biçimlendirecektir. Bu süreçte de yalnız kendi içerdiği değeri aktaracaktır. Artı-değer nerededir? Bir başka deyişle işçisiz bir fabrika sömürü işlevini yerine getiremeyecektir. Robotu da, yapay zekayı da, süper otomatı da, siborgları da yaratanlar işçilerdir. Ve bu işçilerin emeği değer üretmektedir. Bütünüyle kapitalistleşmiş bir toplumda, değere emekten başka bir kaynak önerilememiştir. Ne sermaye ne de kapitalizm bundan vazgeçemez. 

“Dijitalleşmeyle işçi sınıfında ne gibi değişiklikler olacak?” sorusu için Marx’ın göreli artı nüfus kavramı oldukça açıklayıcıdır. Göreli artı nüfus kapitalist birikim sürecinde sermayenin genişlemesi için gerekli olandan daha fazla emekçi nüfusla kendisini durmadan üretmesidir. Her an sömürülmeye hazır bu artı nüfus kapitalist üretimin kaldıracıdır. Dijitalleşmeyle emek verimliliğinin artması daha az işçiye ihtiyaç duyulması anlamına geliyor. Bu da göreli artı nüfusun artmasıdır.

Göreli artı nüfusun iki bileşeni var: yedek işgücü ordusu ve çalışamayacak durumda olanlar. Dijitalleşme yeni istihdam olanakları yaratıyor ama aynı zamanda büyük bir işsizler ordusu, diğer bir deyişle yedek işgücü ordusu yaratıyor. Emekçiler dijitalleşmeyle ve değişen yatırım alanlarıyla kah işten atılacak kah tekrar işe alınacaklar. Son dönemde yaşanan dönüşüm düşünüldüğünde işçi sınıfının özellikle vasıflı kesiminin yedek işçi ordusunda daha uzun süreli ve daha artan sayılarda yer alacağı belirtilebilir. Emekçiler istihdamın dışına daha kolay çıkabilecek ve görece daha uzun dönemler yedek işçi ordusu içerisinde yer alacaklardır. 

Göreli artı nüfus içinde yer alan diğer bileşen ise çalışamayacak durumda olanlar. Dijitalleşme gerektirdiği yeni vasıflarla, bir çok emekçiyi yedek işçi ordusuna dahi dahil olamayacak duruma getirecektir. Dijitalleşmenin hem daha az emeğe hem de belirli vasıflara ihtiyaç duyması, çalışamayacak durumda olanların da artacağına işaret ediyor.
 
Kapitalizmde dün olduğu gibi bugün de emek değer üretiyor, göreli artı nüfus sermayenin yatırım kararlarına göre varoluyor. Dijital toplumda emekçilerin gündüz ve geceleri de buna göre şekilleniyor. Dolayısıyla kapitalizmde sömürünün dijital yüzüne son verecek olan yine işçi sınıfıdır. Emek verimliliğinin aşırı arttığı, emekçilerin tümünün geçim imkanlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bu dönemde, bu sınıf, toplumun neredeyse bütününü kapsayacak kadar kalabalıktır. Dolayısıyla bu sınıf topluma dönüşmeye ve bir ulus olarak örgütlenmeye her zamankinden daha fazla muhtaçtır.

Açıkça ve yüksek sesle söyleyebiliriz ki dijital toplumda itirazlar ve talepler sınıf mücadelesi olarak örüldüğünde gündüzler güneşlenecek, geceler ışıklanacaktır. Ve işte o zaman dijital toplumda “Devrim internetten yayınlanacaktır.”