'19 Ocak 2023 tarihinde CHP'den istifamı kesinleştirmiştim. Aslında bu istifa benim açımdan bir bakıma oldukça (veya 'yıllarca') gecikmişti.'

CHP ve kopuş

Başlık benim açımdan birden çok anlam ifade ediyor. En azından benim CHP'den kopuşum ile CHP'nin kendi kurucu ilkelerinden kopuşunu birlikte içeriyor. İkisinin birbirinden tamamen bağlantısız olmadığını düşünenler de olabilir elbette.

Bu yazıyı yazmamın artık kaçınılmaz olduğu günlerden geçiliyor. CHP, bir siyasi yenilenmenin/değişimin arifesinde bulunuyor; bunun, Parti'nin eksen kaymasına çözüm olup olmayacağı, hatta böyle bir hedefin bile olup olmayacağı şu an için belirsiz. Ancak CHP yönetimine talip olan oluşumların kadrolaşmaya yönelik nabız yoklamalarının arttığı bir konjonktürde benim de CHP ile üyelik bağımın kalmadığını açıklamamın artık beklememesi gerekiyor.

Gerçi bu netleştirmeyi epey önce hukuken ve siyaseten gerçekleştirmiş bulunmaktayım. 19 Ocak 2023 tarihinde CHP'den istifamı kesinleştirmiştim. Aslında bu istifa benim açımdan bir bakıma oldukça (veya "yıllarca") gecikmişti. Ama bir bakıma da, daha fazla gecikmediği ve Mayıs seçimlerinden aylar önce gerçekleştiği için oldukça iyi bir zamanlamaydı. Seçimler öncesinde kamuoyu ile paylaşmak istemediğim istifamı CHP Genel Başkanlığı'na şu kısa metinle iletmiştim:

"SHP döneminden itibaren son 40 yıldır çeşitli düzeylerde katkı vermeye çalıştığım, 2001 sonrasında da resmen üyesi olduğum Cumhuriyet Halk Partisi ile yollarımı ayırma kararı vermiş bulunuyorum.

Uzun süredir gündemimde olan bu kararımı, son yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi ile ideolojik ve politik ayrılığımın giderek büyümesi ve daha önemlisi, bir süredir Sosyalist Güç Birliği hareketinin Yürütme Üyesi olarak taşıdığım yeni siyasi sorumluluğun benim açımdan zorunlu kıldığı etik değerler gereğince aldığımı ve Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğinden bugün itibariyle istifa etmiş olduğumu bilgilerinize sunuyorum."

Şimdi bunun üzerinden yedi ay geçti. Ama asıl önemlisi, yenilgiyle biten iki seçim süreci yaşandı, ama etkileri geçmedi. Etkileri geçemezdi çünkü yenilgi sadece belirli siyasi hedeflere ulaşamamanın yenilgisi değildi. Yenilgi, CHP'nin kendi değerlerinden koparak iyice sağa savrulması üzerinden oynanan riskli bir siyasi stratejinin çöküşüydü. Dolayısıyla bunun bir siyasi bedeli olmak zorundaydı ve bu bedel sadece bazı MYK üyeleri değiştirilerek savuşturulamazdı. Genel Başkan dahil tüm yönetici kadroların ilk Kurultayda istifa/aday olmama veya diğer yollarla tasfiye edilmesini ve Parti'nin kendi geleceğini yeniden tartışmasının yollarının açılmasını zorunlu kılıyordu.

Bunun bir başka nedeni de, son seçimlerde durumunu iyice konsolide eden dinci-milliyetçi ittifakın Türkiye'yi sürüklediği dinci-faşist bir rejim inşasının önünde durabilecek yeni bir sol siyasi yapılanmanın önünün açılmasıydı. CHP'nin üye, delege ve kadro yapısının buna ne derece uygun olduğu ayrı meseledir; ama sermayeden bağımsız düşünme yeteneği kazanıldığında ve tabanın sesine kulak verildiğinde, ihtiyaçlar kendi çözümünü yaratabilir. Tabii öncelikle sermayenin temsilcisi gibi davranan kadroların temizlenmesi kaydıyla... (Şimdi onların bir bölümünün CHP-içi iktidardan yana, bir bölümünün de sözde muhalif kanattan yana olduğunu görmek hüzün vericidir).

Sosyal-demokrasiden CHP'ye hayır gelmez

Burada kastettiğim "sol siyasi yapılanma" asla Avrupa'nın "sosyal-demokrasi" geleneğinin CHP'ye monte edilmesi değildir. "Sosyal-demokrasi" tarihi olarak Avrupa solunun sağ kanadını temsil etmiş, kapitalist sistemin emekçi sınıflar açısından kabulünü sağlayarak sermayenin egemenliğinin meşrulaştırılmasına hizmet etmiş, iktidar deneyimi yaşadığında da emperyalist sistemin yöneticiliğini hiç duraksamadan yapabilmiş ve dış sömürünün kırıntıları ve Keynesci birikim modelinin etkileriyle emekçilerin refah taleplerini konjonktürel olarak karşılayabilmiş bir siyasi harakettir. Bu siyasi hareket, neoliberal birikim modeline tam teslim olduktan sonraki onyıllarda artık eski ağırlığını yitirmiş ve yerini liberal-sağ ve ırkçı-sağ hareketlere bırakarak siyasi sahneden silinmeye yüz tutmuştur.

Dolayısıyla, şimdiki CHP Genel Başkanının 13 yıllık iktidarının sonunda -kendi siyasi ömrünü uzatmak için- Batı tipi sosyal demokrasiyi inceleme ve bunu CHP'ye adapte etme hevesine kapılması, kesinlikle anakroniktir yani tarih dışıdır. CHP buradan kendisine yeni bir yön bulamaz; yeni-sağ/ yeni-liberal ve dışa bağımlı bir çizginin dışına çıkamaz. Oysa CHP, emperyalizme karşı kurtuluş savaşı vermiş bir partinin adıdır. O emperyalizm ki asıl yüzünü 100 yıl önce Lozan Konferansı'nda bütün çıplaklığıyla göstermiştir. Emperyalizme karşı askeri ve siyasi zafer kazanan ve aydınlanmanın öncüsü olan bir siyasi hareketten, emperyalizmle en azından her zaman barışık olan bir sosyal-demokrat çizgiye geçmeyi hiç kimse CHP'ye ilericilik diye yutturmaya kalkışmamalıdır.

Ben bu konudaki görüşlerimi henüz 1969 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültüsi'nde "sosyal-demokrasi" üzerine yazdığım bir lisansüstü seminer ödevinde oluşturmuştum ve CHP'nin de buradan dersler çıkarmasını savunmuştum. Şimdi 2023 yılında benzer bir sapmayla uğraşmak, CHP ve Türkiye adına anakroniktir. CHP'nin ilham alacağı siyasi çizgi, öncelikle kendi tarihsel deneyimleri, aydınlanma mücadelesi ve devrimci ilkeleridir; buradan da, kararlı bir anti-emperyalist çizgiden başka bir yere geçiş yoktur. Eğer yüzünü emeğe dönmeyi de başarırsa, Batı'nın mevcut sosyal-demokrat hareketlerinin tümünün soluna yerleşmesi işten bile değildir. CHP hiç olmazsa bu kadarını yapabilmelidir. Yoksa şanlı tarihini hazin bir biçimde noktalayacaktır.

***

Şimdi Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile yaptığı gizli protokolün bile yerinden etmesi gereken bir CHP Genel Başkanının, son olarak, "CHP'yi bilen ve bagajı olmayan birini getirin, hemen istifa ederim" diyebilmiş olmasını da doğrusu hayretle ve üzüntüyle karşılamamak mümkün değil. Bu ifadenin Parti kadrolarına hakaret sayılması gereken niteliğini bir yana bırakalım; eğer 13 yıldır CHP Genel Başkanlığı yapıp da çevresinde Parti'yi "emanet" edebileceği hiç kimseyi bırakmamak bir meziyetse veya emanetçi aramak CHP'nin siyasi kültürüne uygunsa bu ifadenin belki bir anlamı olabilirdi!

Sonsöz: CHP'nin genel başkanlık koltuğunu bırakmamak bundan böyle CHP'nin tasfiye memuru (likidatörü) anlamına gelmeye başlamışsa, bir tercih yapılmak zorundadır. Aksi durumda bu tercih ergeç kendisine dayatılır.