"Hakları için, inandıkları için omuz omuza mücadele edecek örgütlü binlerce Defneli var, bu kazanımdır."

Önünde sonunda

Son dönemlerde "Kazanım siyaseti" çok telaffuz edildi, ilk bakıldığında pek iddialı gibi görünüyor. Ama daha dikkatli bakıldığında aslında sosyalizm, devrim hedefini silikleştirmeyi, düzen partileri ile girilen pazarlıkları, ilkesiz ittifakları, tam boy düzen içileşmeyi örten sihirli bir örtü olduğunu, ciddi bir iddia yitimi olduğunu görüyoruz.

Bu yanlış kimi değerlendirmeler ya da dünyayı ve ülkeyi yanlış okumayla ilgili değil. Oldukça bilinçli bir yönelim, dünyada ve Türkiye'de taşlar yerinden oynuyor, devrim ve sosyalizm iddiasını, inancını büyük oranda yitiren sol yeni kurulacak işin, içinde olacak şekilde kendini konumlandırıyor, oynanacak oyunda rol arıyor.

Devrimci mücadelede kazanmak da vardır kaybetmek de, başarı da vardır başarısızlık da, hatta bazen ağır yenilgiler. Ama son yerel seçim süreci de gösterdi ki; Türkiye'de sol devrimci bir mücadelenin, bir kavganın parçası olmak istemiyor. Bunun yerine "başarının" bir parçası olmak istiyor. Üstelik "başarının" ne olduğunun çok da bir önemi yok.

Bu Syriza'nın seçim sonucu da olabilir, Piro'nun bir iki puan önde olması ya da bir yalancı bahar da olabilir. Oysa bir devrimci, komünist yapının, Parti'nin başarısı esasında devrim ve işçi sınıfı iktidarı hedefini gerçekleştirmesi ile ve buna kadar da bu doğrultudaki bu hedefi silikleştirmeyen, bu hedefi merkeze koyan çalışma ve kararlı duruşuyla ve işçi sınıfının örgütlülüğünü artırmak ile sınanır. Bunun için belli planlamalar yaparsınız, bazı hedefler belirlersiniz. Bu bir sektörde yaygınlaşma, derinleşme de olabilir, bir bölgede hegemonik güç olmak da olabilir. Ya da seçimde bazı belediyeleri kazanmak olabilir. Bu hedeflere ulaşılabilir veya ulaşılamaz ama önemli ve kalıcı mevziler elde edilir, kazanım denilecek kalıcı bir örgütlenme sağlanabilir. 

***

Bu yerel seçim sürecinde de Defne tartışmalarında kazanım, başarı, başarısızlık üstünden 10 yıl öncesine kadar gidildi. Belli ki bir moral bozukluğu, karamsarlık, bir umutsuzluk oluşturmak ve yaymak için 10 yıl önce TKP'nin Defne'de aldığı seçim sonucu yazıldı, çizildi, dillendirildi. Hatta "ben o dönem bağış yapmıştım ama parti Defne'yi kazanamadı" diyen bile çıktı. Oysa biz o süreçte umut görüyoruz, çünkü o süreçte de tıpkı bugün Defne'de olduğu gibi gerçek bir kavga ve mücadele vardı. Çünkü devrimciler, komünistler İmamoğlu'nun, CHP'nin aldığı oyda, düzen partileri ile kurulan ittifaklarda değil, gerçek bir kavgada gerçek bir mücadele umut görürler. 

İlk olarak; TKP 2014 seçimlerinde Defne'de ilkesiz ittifaklarla, kimsenin kanatları altına girmeden, "Olanağımız çoktur, verin vekillik başkanlık" diyen güçlere yaslanmadan, CHP'nin lütfu ile değil kendi öz gücü ve çalışmasıyla, oldukça kısıtlı imkanlarla %7,63 oy almıştır, değerlidir. 

Ama asıl değerli olan başkadır, bugüne tekrar dönmek üzere, biz de 10 yıl öncesine hatta daha öncesine gidelim. 

***

Emperyalizm cihatçı barbarlar eliyle Suriye'de büyük bir kıyım yapıyordu, kadınlar kafeslere koyulup pazarlarda satılıyordu, Suriye kan gölüne dönmüştü, bir benzetme değil gerçekten nehirler kırmızı akıyordu. AKP Hatay'ı adeta, bu vahşi cihatçı çetelerin üssü haline getirmişti. Hatay'da her tarafta batılı ülkelerin ajanları ve cihatçı barbarlar dolaşıyordu. 

Tüm bunlar yaşanırken; kadın deyince mangalda kül bırakmayanlar, barış denince hemen bir güvercine dönüşenler, sorsan solculuğu bin okka gelenler AKP ile bir koro, bir ittifak olmuş, bu katliama Arap Baharı, hatta devrim diyordu. İlerleyen zamanlarda pek barış "minnoşu" bulunacak biri "Lazkiye alınırsa, denize ulaşılabilir" bile demişti. 

TKP ise "Ne baharı, ne devrimi Suriye'de emperyalizmin, cihatçı barbarların katliamı var" diyerek, mücadele bayrağını çekmişti. İttifak ve koro hemen atıldı "ulusalcı TKP, sekter TKP, Esad'çı TKP" diye. Ne derseler desinlerdi. Hatay'da Uluslararası Barış Konferansları düzenlendi, on binlerce Hataylının katıldığı mitingler, yürüyüşler düzenlendi. Cihatçı yapılar Hatay'daki TKP'lileri hedef gösteriyordu, AKP ve cihatçılar Hatay halkına meydan okuyordu, Armutlu Mahallesi'ne bile cihatçıların propagandası yapan afişler, pankartlar asılıyordu, buna cevap verilmesi gerekiyordu.

TKP Şam'da Suriye Haber Ajansının sunucusunu Defne belediye başkan adayı yaptı. Bu AKP ve cihatçıların meydan okumasına karşı büyük bir devrimci meydan okumaydı, Sevra onlarca cihatçı çetenin tehdidine karşın büyük bir özveri ve yüreklilikle bu meydan okumanın parçası ve taşıyıcısı oldu. Ayrıca bu dönemde TKP Armutlu direnişinin en etkin unsurlarındandı. Tüm bu süreçte halk ayağa kalktı, birlikte büyük bir dayanışma gösterildi, ciddi bir örgütlülük oluşturuldu. Ve AKP'nin birçok hedefi, provokasyonu halkın duvarına çarpıp darmadağın oldu. Cihatçılar Hatay'dan gitti, geride ayağa kalkmış Hatay halkı kaldı.

Bu kazanım mıdır? Kazanımdır!

Başarı mıdır? Başarıdır! 

Başarıyı, önlerine atılan birkaç vekillik koltuğunu kapmak, CHP'li belediyelerin şirketlerinde 3-5 kadro ayarlamak, bayramlıklarını giyip düzen siyasetçilerinin şatafatlı odalarında ağırlanmak olarak görenlerin ne dediğinin önemi yoktur.

***

Gelelim bugüne. 

Deprem öncesinde tanışılmıştı Hizam Hasırcı'yla. Depremden sonra arabasına doldurduğu dayanışma malzemeleriyle mahalleden mahalleye, çadırdan çadıra, insandan insana yetişmeye çalıştığı sırada epeyce kesişti yollarımız. Sonrasında epeyce konuşuldu, "Madem, Defne için, halkımız için bir görev tamam, kabul" dedi.

Çalışmaya başlandı hep birlikte, ilk önce önemsenmedi, küçümsendi. "3-5 puan oy alırlar" dendi.

Bir süre sonra bakıldı ki iş ciddi, bir araya gelmeyenler bir araya geldi. Kaçakçısı, rantçısı, mafyasıyla TKP ve Hizam Hasırcı kazanmasın diye harami ittifakı kuruldu. Ne söylerlerse söylesinler SOL Parti ve TİP adayları da objektif olarak bu ittifakın parçası oldu.

Mesele aday olmak ya da olmamak, destek vermek ya da vermemek değil.

Mesele Hizam'a karşı "Sanki 10 yıldır Defne'yi biz yönetiyoruz" dedirtecek kadar, bahsi geçen parti ve adaylarının, seçimin son gününe kadar Hizam'ı ve TKP'yi hedef almalarıydı. Aylar boyunca TKP'nin kullandığı sloganın nerdeyse aynısının kullanılmasıydı. Genel başkanı bir önceki seçimde CHP'den belediye başkan adayı olan adayın, "bunların içinde CHP'liler var" diye kapı kapı dolaşmasıydı. Çıktıkları TV programında, CHP adayını övüp Hizam'ı hedef almalarıydı. Yalanlar ve iftiralardı. Seçim gününe kadar, genel başkanın dâhi katılımıyla süren, olmayan ya da sahte anketler üzerinde yürütülen organize manipülasyondu.

Alacaklarını aldılar, vereceklerini verdiler ne diyelim aynılar aynı yere. 

Harami ittifakı ise AKP güçlü olduğu yerlerde ne yapıyorsa onu yaptı. Depremzede insanları işiyle ekmeği ile tehdit etti. Tehditler, takipler, göz dağı girişimleri, destekçilerin evlerinin önünde silah ateşlemeler, mezhepsel istismarlar, yalanlar, iftiralar... Belki de en ahlaksızca olanı da muhtemelen binlerce insana verilmiş işe alma sözleri, depremzedeliğin, yokluğun, yoksulluğun, çaresizliğin yalanla istismar edilmesiydi. 

Tüm bunlara rağmen Defne halkının önemli bir bölümü boyun eğmedi bunlara! Umudu örgütledi, sokak sokak, ev ev.

Yapılabileceği, olabileceği görüldü. Kendine inandı halk ve o harami ittifakına karşı kendisi bir ittifak oldu. Eğilmeden, bükülmeden, birilerinin kanadı altına girmeden, pazarlıksız, ilkelerden taviz vermeden de yapılabilir olanı gösterdi. Hatay'ın kodamanlarının eteğinde solculuk oynayıp, "burası bizden sorulur, biz ne dersek o olur" diyen siyaset sosyetesinin niyetlerini ifşa, kendilerini darma duman etti. İhalecisini, tefecisini, rantçısını, mafyasını tir tir titretti bu çalışma. 

Başarı mıdır? Başarıdır! 

Kazanım mıdır? Elbette bundan sonraki mücadelenin de konusu bu ama hakları için, inandıkları için omuz omuza mücadele edecek örgütlü binlerce Defneli var. Bu bir kazanımdır.

Pazarlıklarla alınmış olan her şeyden değerlidir, çünkü birilerinin lütfu ile değil halkın umudu, emeği ile alınmıştır.

Bu süreçte de, bu yazıda da başarı ne, kazanım ne çok yazıldı.

Ama aslolan sözümüz ve hedefimizdir. İşte o zaman için söz verdik: "Rantın çocukları değil, halkın çocukları yönetecek"

Önünde sonunda!

YAZARIN DİĞER YAZILARI