Suriye’yi zor günler bekliyor

Savaş, salgın ve ABD'nin yaptırımları karşısında Suriye ekonomisi zor günlerden geçerken, halkın yoksulluğu ve zenginlerin servetlerinden taviz vermemesi siyasi kırılganlığı arttırıyor.

Dış Haberler

Perşembe günü Suriye Devlet Başkanı Esad’ın aldığı başbakanı değiştirme kararının ardından ABD yaptırımları, salgının ekonomik etkisi ve emperyalist ülkeler arasındaki siyasi pazarlıklar yeniden gündeme geldi. Geçici hükümet, Esad tarafından iki kez ertelenen parlamento seçimlerine kadar görevde kalacak. ABD yaptırımlarının 17 Haziran’da yürürlüğe girmesi beklenirken Halk Meclisi için öngörülen seçim tarihi 19 Temmuz. Önümüzdeki bir ay Suriye için kritik olacak.

Ekonomik daralma yaptırımlardan önce başladı

Mayıs ayında Maliye Bakanı tarafından söylendiği ileri sürülen “Suriye’de ücretler yeterlidir, yeter ki nereye harcayacağı iyi bilinsin” ifadesi yaygın tepkiye neden olmuş, Maliye Bakanlığı bu ifadeyi reddeden bir dizi açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Geçen ay itibariyle Suriye’de ortalama gelirin 60 Suriye lirasını geçmediği ancak 5 kişilik bir ailenin 300 Suriye lirasından az bir gelirle geçinemeyeceği bildiriliyordu. Henüz ABD yatırımları gündeme gelmeden Lübnan’daki ekonomik krizin Suriye’nin döviz kaynaklarını kısıtlayarak liranın düşmesine sebep olduğu öngörüleri vardı. Suriye, Batılı ülkelerin ablukası karşısında hem Lübnan bankalarındaki Suriye varlıkları sayesinde hem de temel ihtiyaçları Lübnan sınırdan kaçak olarak tedarik edebildiği için nefes alabiliyordu. Ne var ki bugün Suriye lirasının yaşadığı aşırı değer kaybıyla bir ailenin gıda sepeti (et olmadığı halde) 5 bin liraya çıkmış durumda ve ABD yaptırımları Suriye ekonomisini daha büyük bir darboğaza sokacak gibi görünüyor.

Meclis sorguladı, Esad değiştirdi

Savaşın yarattığı yoksulluk, salgında kapanan işyerleriyle katmerlenip üstüne bir de Suriye lirasının değer kaybı eklendi. Esad tarafından dün Başbakan’ın görevden alınması, önceki günlerde Halk Meclisi’nin hükümeti bu gidişatla ilgili sorgulamasının ardından geldi. Meclis’te milletvekilleri halkın kötüleşen yaşam koşulları karşısında hükümete şeffaf davranması çağrısı yapmış, bu çağrı üzerine Maliye Bakanı liradaki düşüşün ekonominin işleyiş yasalarından değil spekülatif müdahalelerden kaynaklandığı savunmasında bulunmuştu. Bakan, Suriye’de yurttaşlara akıllı kartla verilen şeker, pirinç gibi ürünlerin sübvanse fiyatlarının kurdan etkilenmediğini söyleyerek yıl sonuna kadar bu ürünlerin fiyatlarının yükselmeyeceği ve başka ürünlerin de akıllı karta ekleneceği vaadinde bulunmuştu. Geçtiğimiz hafta yeni buğday mahsul alım fiyatının 2019 fiyatı ile sabitlenmesinin doğurduğu tepki üzerine, çiftçiden alım fiyatının 225 Suriye Lirasından 400 Suriye lirasına yükseltilmesi kararı Meclis’te kabul edilmişti. Nisan’dan Temmuz’a ertelenen Meclis seçimlerine kadar görev yapmak üzere Esad’ın geçici bir başbakan ataması bu tartışmalar üzerine gerçekleşti.

Komünistler hükümeti uyarmıştı

Suriye’de halkın yaşadığı ekonomik sorunlar uzun süreden beri Suriyeli komünistlerin gündeminde. Halk Meclisi’nin 13. olağan oturumunda Suriye Komünist Partisi (Birleşik) milletvekili Mevlana El Hüseyin, hükümetin savaş koşullarına karşı yoksulları nasıl korumayı planladığını derhal açıklaması gerektiğini belirten bir konuşma yaptı. Ekonomi politikalarının hesap verebilir hale gelmesi, aksi durumda halkın hesap sormak için daha fazla beklemeyeceği konusunda hükümeti uyaran El Hüseyin, “Halk artık sermaye sınıfına mensup bir avuç insanın savaş koşullarında bile kazançlarından taviz vermediğinin farkında” dedi. Suriye Komünist Partisi (Bektaş) ise son gelişmeler üzerine sosyal medya sayfasında bir metin yayınlayarak hükümeti büyük tüccarların vergi kaçırmasına göz yummakla eleştirdi. Metinde halkı tekellerin ve spekülatörlerin vurgunculuğundan korumaktan hükümetin sorumlu olduğu hatırlatıldı. Komünistlerin yaptığı analizlere göre Suriye ordusunun ülke topraklarında egemen hale geldikten sonra halkın refaha kavuşacağı vaadi inandırıcılığını yitiriyor ve bu emperyalizmle mücadelede zafiyet yaratıyor. Çünkü ülkede ekonomik krizin tek nedeni savaş değil, sermaye sınıfının gelirlerinden taviz vermemesi.

ABD Suriye’yi tecrit edebilecek mi?

ABD önümüzdeki günlerde yürürlüğe girecek Sezar Yasası’yla Suriye’yi müttefik ve komşularından tecrit etmek ederek köşeye sıkıştırmak istiyor. Bunun için en başta Lübnan’dan siyasi ve ekonomik olarak koparmayı hedeflediği bir sır değil. Lübnan’da hükümet ortağı kabul edilen Hizbullah’ın Suriye devletine ciddi askeri destekte bulunduğu biliniyor. Öte yandan Suriyeli zenginler, varlıklarının önemli bir bölümünü Lübnan bankalarında muhafaza ediyorlar ve bu varlıklar ABD yaptırımlarının tehdidi altında. Buna karşılık geçtiğimiz günlerde Lübnan Başbakanı Diyab’ın ofisinden ABD baskısına meydan okuyan açıklamalar yapıldı. Yaptırımlara karşı kimi yorumcular Suriye’nin kendine yeterlilikle bunu aşacağını söylerken Suriye’nin İran’ın sağlayacağı finansmana güvendiği görüşü baskın. Önceki gün ABD Suriye özel temsilcisi James Jeffrey “Suriye müttefiklerine artık güvenmemeli” mesajı vererek Rusya’nın ve İran’ın Suriye’yi ekonomik olarak kurtaramayacağını ifade etti. Ancak Suriye’nin geçen yıl Arap Birliği’ne yeniden davet edildiği, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerini bu süreçte normalleştirdiği hatırlandığında ABD’nin ekonomik yaptırımla Suriye’yi tecrit etmesinin güç olacağı tahmin edilebilir.

Rusya’ya yönelik şüpheler artıyor

Suriye iç savaşında ABD müdahalesini frenleyen en önemli güç olan Rusya’nın bu süreçteki pozisyonu şüphe uyandırıyor. Suriye devleti yanlısı olarak bilinen Suriye Ekonomik Merkezi’nin resmi yayın organı Syria News sitesi, Rusya’nın Suriye üzerindeki etkisini sorgulayan haberciliğiyle dikkat çekiyor. ABD’nin Suriye’yi köşeye sıkıştırmaya çalıştığı bir dönemde Rusya’nın ABD’yle daha uzlaşmacı bir çizgiye girdiğine işaret eden site editörü Nidal Maluf, Rusya’nın Suriye’de bir “truva atı” rolü oynadığını söylüyor. Maluf’a göre Rus askeri desteği Suriye’yi Rusya’ya bağımlı hale getirerek şimdi Rusya’nın işgalci ABD ve Türkiye güçleriyle Suriye’yi ‘pazarlık’ konusu edebilmesine imkan tanıdı. Maluf, Rusya’nın egemenliği zayıflamış bir Suriye devleti görmek istediğini ve Rus medyasındaki Esad karşıtı kampanyaların tesadüf olmadığını ifade ediyor. ABD Suriye’yi yaptırımlarla sıkboğaz etmişken Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşin’in ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’le Suriye toprakları üzerine bir diyalog kurması bu öngörüleri doğruluyor. Öte yandan Maluf’a göre Suriye halkının ekonomik sıkıntı içinde olması ve Süveyde kentindeki gibi protestolar da Rusya’nın işine geliyor.

Halkın ekonomik sorunları siyasi kırılganlığı artırıyor

Dürzilerin çoğunluğunu oluşturduğu Süveyde kentinde geçen hafta sonu liranın aşırı değer kaybetmesi ve yaşam koşullarının ağırlaşmasına karşı sokak eylemleri başladı. Eylemler kısa sürede Esad karşıtı gösterilere dönüştü ve birkaç gün boyunca sürdü. Suriye’de “muhalif” olarak bilinen gerici güçlerin eylemlerde inisiyatif aldığı görünür hale gelse de devletin şiddetli bir müdahalede bulunmadığı fark ediliyor. Gözlemcilere göre eylemlerde atılan sloganlar 2011’de yine kente damga vuran hükümet karşıtı eylemleri hatırlatıyor. Fakat kentin Dürzi karakteri nedeniyle 2011’de Suriye’de silahlanan İslamcı muhalefete katılmadığı ve Suriye devleti kontrolünde kaldığı biliniyor. Nitekim söz konusu eylemlerden ayrı olarak dün Süveyde valiliği önünde ABD’nin yaptırım yasasına karşı Suriye devletine sahip çıkan bir halk eylemi düzenlenmesi dikkat çekti.

Sermaye yeniden yapılandırılırken

Suriye’de Baas Partisi’nin zengin bir kesimi koruduğu, hatta 2011 öncesi Erdoğan’la yakınlaşmasına paralel olarak ekonomik liberalleşmeye gidildiği biliniyordu. Savaş döneminde bu değişmedi ve şimdi de örneğin ülkenin salgınla mücadele ettiği bir dönemde liranın dolar karşısında değer kaybetmesi üzerine eczacılık firmaları ithalatı kısıp kârlarını korurken halkın ilaçtan mahrum kalmasına sebep olabiliyorlar. Ülkede karne sistemi toplumun en yoksul kesimini belli ölçüde korusa da serbest piyasa ekonomisi savaş vurgunculuğuna imkan sağlıyor. Geçen hafta Esad’ın medya danışmanı Buseyna Şaban ABD’nin yaptırımlarının yarattığı ekonomik zorluklara halkın göğüs germesi gerektiğini söylediğinde sosyal medyada devlet görevlilerin çocuklarının lüks araçlar önündeki çektikleri “selfie” fotoğrafları paylaşılarak tepki gösterilmişti. Geçtiğimiz aylarda Suriye’nin önde gelen patronlarından Rami Mahluf’a ait Syriatel adlı ülkenin en büyük GSM şirketine devletin el koyması bu koşullarda kimse tarafından kamucu bir adım olarak yorumlanmadı. Şu dönemde Suriye’deki zengin kesimler arasında bir hesaplaşmanın Suriye’nin savaş sonrası uluslararası ekonomik entegrasyonu doğrultusunda atılmış bir ön adım olması daha muhtemel.