SÖYLEŞİ | Arap ülkelerinin İsrail'le 'normalleşmesi'nin Filistin'e yansıması

Filistin Halk Partisi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü ve Dünya Barış Konseyi Başkan Yardımcısı Aqel Taqz bazı Arap ülkelerinin İsrail ile "normalleşmesi"nin Filistin'e yansımasını anlattı.

Haber Merkezi

Filistin Barış ve Dayanışma Komitesi Genel Sekreteri ve Filistin Halk Partisi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Aqel Taqz aynı zamanda Dünya Barış Konseyi Başkan Yardımcısı.

Filistin'de bir yerleşimde yönetici, muhtar eşdeğeri bir görev yapıyor. Aynı zamanda göz hastalıkları uzman doktoru ve halen çalışıyor. Yugoslavya'da tıp okumuş, Atina'da göz hastalıkları ihtisasını yapmış, Filistin'de devrimci mücadeleye devam eden, çok yönlü birisi. 

Daha önce de çeşitli toplantılar vesilesiyle Türkiye'ye gelen Taqz soL TV'de iki haftada bir perşembe günleri yayınlanan Dünyanın Politikası programında soruları yanıtladı ve Arap ülkelerinin İsrail ile "normalleşmesi"nin Filistin'e yansımasını anlattı.

Her ülke için geçerli olduğu gibi, Filistin'de de koronavirüs pandemisine bağlı zor bir dönem yaşanıyor. Elbette Filistin'in güncel durumu nedeniyle, sağlık tedbirleri olağanüstü güç koşullarda uygulanmaya çalışılıyor. Buna aşıyı da dahil edebiliriz. Ve geçtiğimiz günlerde çok talihsiz bir haber daha aldık, öğrendik ki İsrail, hapishanelerindeki Filistinli mahkumları aşı hakkından men edecekmiş. Nedir son durum, biraz bahsedebilir misiniz?

Bildiğiniz gibi Filistin iki taraftan ablukaya alınmış durumda. Öncelikle İsrail’in işgali devam ediyor ve bu durum Filistin’in durumunu epey zora sokuyor. Ve Covid19 ile beraber durum daha da zor bir hal aldı. Filistin’in özerkliği olasılığı halihazırda oldukça düşük. Var olduğu topraklar üzerinde herhangi bir denetimi yok. İsrail, Batı Şeria’nın %60’tan fazlasını kontrol altında tutuyor ve Gazze kuşatması devam ediyor. Ayrıca İsrail, Filistin köylerine saldırmaya devam ediyor, Filistin vatandaşlarını tutukluyor ve öldürüyor. Bu yüzden durum çok iyi değil. Bunun yanında Filistin’in ekonomik durumunu da göz önünde bulundurursak, özellikle Trump’ın Beyaz Saray’a gelmesinden sonra ABD tarafından uygulanan yaptırımlarla Filistin’e yapılan yardım durduruldu. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Washington’daki ofisi kapatıldı. Ayrıca Trump birçok Arap ülkesine, Filistin’e yardımı kesmeleri konusunda baskı yaptı. Bu, durumu daha da zorlaştırdı. Fakat Filistin hükümeti, fraksiyonlar ve Filistin güçleri, pandemiyi en iyi şekilde atlatmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Aşıların Filistin’e geleceğini ve Filistin’in bu süreci en az kayıpla atlatacağını umuyoruz. 

Uzun bir aradan sonra, Türkiye'de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesini ipuçlarını verdi, yeniden bir elçi atanması da dahil olmak üzere, ki bu bekleniyordu da... Böyle bir normalleşme size ne düşündürüyor? Bu yöndeki gelişmeler sizce Filistin sorununu nasıl etkileyecek? 

Son yıllarda İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkinin iyi gittiğini düşünüyoruz, özellikle askeri alanda. Erdoğan’ın Filistin sorununu iç ve dış siyasette kullandığını görüyoruz. Bölgedeki İslamcı güçlere destek oluyor, Katar’la iyi ilişkileri var. Katar’ın İsrail’le iyi ilişkileri var. Türkiye NATO’ya üye, NATO’nun İsrail’le iyi ilişkileri var. Türkiye’nin ekonomi ve turizm alanında da İsrail ile iyi ilişkiler içinde olduğunu düşünüyoruz. Erdoğan, Filistin sorununu Arap ülkelerinden destek almak için kullanıyor. Fakat Filistin halkı biliyor ki bu normalleşme Filistin sorununa bir çözüm olmayacak. Aksine Filistin üstündeki İsrail işgali, tüm uluslararası anlaşmaları ve insan haklarını çiğneyerek devam edecek. 

Buradan aslında diğer ülkelere de bakabiliriz, zira bu normalleşme yalnızca Türkiye - İsrail arasında gerçekleşmiyor. ABD'nin de güdümüyle, İsrail birçok başka Arap ülkesiyle de ilişkilerini ilerletiyor, anlaşmalar imzalanıyor. Bu yakınlaşma Filistin'in bölgedeki durumunu nasıl değiştirecek? Son olarak Fas ile İsrail arasında bir anlaşma imzalandı, hatta bu anlaşmanın hemen akabinde İsrail Batı Sahra'nın Fas'a ait olduğunu ilan etti. Fas ve diğer Arap ülkeleri, sırtını Filistin'e dönebilir mi?

Maalesef İsrail ve bazı Arap ülkeleri arasındaki normalleşme, Filistin sorununu olumsuz yönde etkiliyor. Bildiğiniz gibi bazı Arap ülkeleri ABD’nin ve özellikle de Trump’ın basıncıyla İsrail’le ilişkilerini normalleştirdiler ve bunu Arap Birliği Zirvesi’nin, özellikle de Beyrut’ta 2002’de Arap Barış İnisiyatifi olarak yapılan zirvenin kararlarını ihlal ederek yaptılar. Bu kararlar normalleşmenin ancak ve ancak Filistin sorununun çözümünden sonra olabileceğini söylüyordu. Yani ancak Filistin halkına kendi kaderini tayin hakkı verilmesinden, 1967’deki sınırlara dönülmesinden, Kudüs’ün başkent olmasından ve mülteci sorununun çözülmesinden sonra…

Bazı Arap ülkeleri ABD’nin baskısı altında ve İsrail’le normalleşebilmek için Trump’ın tekrar seçilmesine yardımcı olacaklarını düşündüler. Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan ve son olarak da Fas. İsrailli kimi gazeteler bunun bir işgal takası olduğunu yazdılar. ABD’nin Fas’ın Batı Sahra üzerindeki işgalini tanıması ile Fas’ın İsrail’in Filistin üzerindeki işgalini tanıması arasında bir takas. Bunu her zaman Ortadoğu barışı için yaptıklarını söylüyorlar, fakat biz bunun ABD ve İsrail arasında, sadece İsrail’in karşısındaki Arap ülkelerine değil, İran’a da karşı olan yeni bir koalisyon olduğunu düşünüyoruz. Bunu Körfez ülkelerine ve Ortadoğu’ya savaş getirebilecek, halklarımızın zarar görebileceği bir tehlike olarak görüyoruz. Maalesef halklarımız bir bedel ödeyecekler, bu durum Ortadoğu’ya barış getirmeyecek. 

Peki, siz de Filistin'de siyasi mücadele veren bir örgütü temsil ediyorsunuz. Genel olarak, Filistin'deki siyasi özneler arasına nasıl bir ilişki bulunuyor? Bu ilişki Filistin'in geleceğini nasıl etkiliyor? Filistin halkının tarihsel hak ve taleplerine ulaşmasının yolu nedir?

Maalesef Filistin içindeki durum çok iyi değil. El Fetih ve Hamas arasındaki ayrılıklar, yani Batı Şeria ve Gazze arasındaki… Çünkü biliyorsunuz ki 1990’dan 2007’ye kadar El Fetih Batı Şeria’yı, Hamas ise Gazze’yi kontrol altında tutuyordu. Bu durum, Filistin sorununa yardımcı olmuyor. Biz tüm Filistin güçlerinin Filistin işgaline karşı birleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu, hedeflerimize ulaşmak için gerekli. Ulusal birliğin sağlanması önemli. İsrail’deki demokratik güçlerin Filistin işgalini sonlandırmada yardımcı olması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca Filistin hareketiyle Arap ülkelerindeki ulusal kurtuluş hareketleri arasındaki ilişkinin de tekrar canlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Arap rejimlerinin bu konuda yardımcı olmadığını görüyoruz ve biliyoruz. Öte yandan, dünya barış hareketinin üyeleri, bölge açısından Türkiye, diğer Arap ülkeleri, demokratik kitle örgütleri ve insan hakları savunucuları geniş bir cephe olarak düşünüldüğünde Filistin’deki İsrail işgalinin sonlandırılması için oldukça önemliler. Bu yüzden mevcut durumu değiştirip Filistin halkının hedeflerine ulaşması, Filistin halkının özgürleşerek bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulabilmesi için çok çalışmamız gerekiyor. Ayrıca uluslararası kamuoyunun İsrail işgaline karşı sorumluluk alması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü İsrail tüm uluslararası hukuku ve insan haklarını çiğnemeye ve Birleşmiş Milletler kararlarına saygı duymamaya devam ediyor. Bu yüzden uluslararası kamuoyu bu konuda büyük sorumluluk taşıyor.