'Skandal rekoru kırmış bir hükümete öğüt vermek bir muhalefet skandalıdır'

Kılıçdaroğlu 'iktidar programımız saklı kalmak kaydıyla' sözleriyle 16 maddelik Buhrandan Çıkış Çağrısı'nı açıkladı. TKP'nin çağrıyla ilgili görüşlerini MK üyesi Mehmet Kuzulugil'e sorduk.

Haber Merkezi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Merkezi'nde yapılan MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamayla 16 maddelik Buhrandan Çıkış Çağrısı'nı duyurdu.

TKP Merkez Komite üyesi Mehmet Kuzulugil'e, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını ve 16 maddelik çağrıyı parti olarak nasıl değerlendirdiklerini sorduk.

Kılıçdaroğlu'nun bugünkü açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 16 maddelik bir program açıkladı. Bir iktidar programı mı oluşturuyor CHP?

Düzen muhalefetinin sermayeye ve emperyalizme kendini beğendirmekten başka bir çabası olmadığını hep söylüyoruz. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarında da bir parça somutluk taşıyan her şey buna dönük.

Siyasi ahlak yasası, liyakatın esas alınması gibi somut unsurlarıyla konuşulmadığında bir şey ifade etmeyen soyut şeyleri bir kenara koyarsak Kılıçdaroğlu'nun önerileri bütünüyle sermayenin ve emperyalizmin önüne konulan öneriler.

Daha da kötüsü, Kılıçdaroğlu'nun "seçimlere dönük adımı" olarak yorumlanan bu program, hükümetten rica edilenler listesi olarak formüle edilmiş. "İktidar programımız saklı kalmak kaydıyla, mevcut iktidar koşullarında buhrandan çıkış için önerilerimizi paylaşmayı siyasal ve tarihsel bir görev olarak görüyoruz ve kabul ediyoruz" seslenişi belli ki CHP'nin ne kadar yapıcı bir muhalefet yaptığını gösterme fikriyle sarf ediliyor ama yapıcı muhalefetin sadece sermayeye yaradığını ve AKP iktidarını da ayakta tutan şey olduğunu unutamayız.

"Hükümet kamuda israfa son vereceğini millete kanıtlamalıdır" gibi bir ifade ülkemiz yakın tarihinin gördüğü en gayrimeşru uygulamaların altında imzası olan bir hükümet hakkında kullanılabilecek bir ifade değil.

Üstelik Kılıçdaroğlu maddeler halinde açıkladığı bu programla sadece artık alıştığımız "gitmeyeceğini kabullendiği iktidarı terbiye etme" çabasında da değil. Yaptığı açıklama, yine artık alıştığımız "hükümetin elini rahatlatma" çabasını gösteriyor.

"IMF ile yeni düzen netleştirilmelidir" ifadesini başka türlü yorumlamak mümkün değil.

IMF'yle ortaklıktan çekilme ve IMF'deki sermaye payının Türkiye'ye getirilmesini öneriyor Kılıçdaroğlu. Bu hükümetin elini nasıl rahatlatıyor?

Kılıçdaroğlu, belki de Erdoğan'ın en demagojik saldırı alanlarından birisinde onu sıkıştırdığını, slogan ve hamaset araçlarını onun elinden aldığını düşünüyor. Öte yandan Türkiye'nin dış borç sorununun IMF sembolleri üzerinden karikatürleştirilmesi AKP'nin asıl silahı. Sonuçta dikkati yine buraya çekmek AKP'nin istediği şey. Emperyalist tefecilerle ilişkilerimizi sorgulamadan da ancak bu kadar muhalefet yapılabiliyor tabii.

Muhalefetin "sermayeye kendini beğendirme gayretinde" olduğunu söylüyorsunuz? Kılıçdaroğlu'nun açıklamasında bu nasıl varlık gösteriyor?

Örneğin özel kurumların bağımsızlığından söz ediliyor. Bunun somut karşılığı biliyoruz ki Merkez Bankası. Sermayenin ve emperyalistlerin sık sık hatırlattıkları bir şey bu: Merkez Bankası'nın özerkliğinin korunması. Bunun halk yararına bir ekonomik tercih olduğunu kimse zannetmemelidir. İktidarın kendi politik çıkarlarına göre, kısa vadeli çözümler üretmek adına uzun vadede büyük sorunlar yaratan adımlar attığı, Merkez Bankası'nı da bu şekilde kullandığı doğrudur.

Fakat sermayenin istediği "MB özerkliği" ülkenin değil uluslararası sermayenin çıkarlarını gözeten, "oyunun kurallarını" halk yararına değil, sermaye yararına kuran bir yaklaşımdır.

Üstelik, sermayenin hükümete Merkez Bankası'nın özerkliğini tanımayan uygulama ve yönlendirmeleri için bir alan tanıdığı da bilinmez değildir.

Seçim barajının kaldırılması talebi var. Bu da mı hükümetin elini rahatlatmaya dönük bir talep?

Bakın Kılıçdaroğlu'nun seçim barajının kaldırılması önerisinin hemen ardından dile getirdiği bir başka öneri siyasi ahlak yasasının çıkarılması! Siyasi ahlakın yasası olur mu bilmem ama gerçekten siyasi ahlak kuralları konulup uygulanırsa, önce parlamentodaki düzen muhalefetinin baraj konusundaki ikiyüzlülüğü nedeniyle mahkum edilmesi gerekir. CHP'nin siyasi stratejisinde hatta kendi yakın tarihinde belirleyici bir unsur seçim barajı. Sadece bu konudaki samimiyetlerine inanmıyor değilim. Seçim barajının kaldırılması (eğer ittifaklar vs. formülleriyle örtülü biçimde uygulamayı gözetmeyeceklerse) CHP'nin elinden en büyük kozlarından birini alır.

"Tatava yapma bas geç" diyenlerin seçim barajının kaldırılması konusunda samimi olduklarını düşünemeyiz.

Yine de dile getirilen taleplerin, ülkenin birikmiş sorunlarına ilişkin olduğunu düşünmüyor musunuz? Düşünce özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, kamu ihale yasalarının gözden geçirilmesi?

CHP Genel Başkanlığı, bu konularda "talepler" dile getirmekle yetinilebilecek bir konum mudur? Yanlış anlaşılmasın, bir "ifade biçimi" meselesi değil söylediğim. Yani bir "talepler" manzumesi oluşturmak, uygun bir siyasal deklarasyon yöntemi olabilir. Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı taleplerse hem biçim hem içerik olarak hükümete verilen öğütler olarak ortaya çıkıyor. Skandal rekoru kırmış bir hükümete öğüt vermek bir muhalefet skandalıdır. Üstelik dikkatinizi çekmek istiyorum, yapılan konuşmada yine en kritik yere çivi gibi çakılıyor: Normalleşme! AKP'nin normali haline gelmiş olan şeyleri değiştirecekseniz "normalleşme" kelimesinden uzak duracaksınız. 15 Temmuz'u izleyen dönemde bu kelimenin kullanıldığı anlara ilişkin o kadar kötü anı birikmişken! Sadece Yenikapı rezaletini hatırlatmamak için bile bir süre "normalleşme" konusunu hiç açmaması lazım Kılıçdaroğlu'nun. Kim bilir belki, Koronavirüs normalleşmesinin o günleri unutturduğunu düşünüyordur.