Özel okul öğretmenleri anlatıyor: Çocuğuna ulaşamayıp öğretmeni arayan veli var

Bugüne kadar tekstil, banka, otomotiv ve turizm sektörlerini, emekçilerin pandemi sürecinde yaşadıklarını merkeze alarak hazırladığımız dosyalarla inceledik. Bu hafta özel okullarda çalışan eğitimcilerin salgın sürecindeki çalışma koşullarını, yaşadıklarını onların ağzından dinleyeceğiz.

Haber Merkezi

Bir tarafta eğitimcilik görevini yerine getirmeye çalışan, en zor koşullarda dahi görevini yapma gayretinde olan eğitim emekçileri; diğer tarafta giderek bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılan, piyasanın acımasız kurallarına terk edilen bir sektörün zorunlulukları.

İşte özel okul eğitimcilerinin anlattıkları:

Bir öğretmen özel okul öğretmenlerinin zaten normal kabul edilen mesailerinin de hayli yıpratıcı olduğunu belirterek mevcut durumu şöyle anlatıyor:

“Pandemi öncesi de özel okullarda çalışan öğretmenlerin mesaileri hayli yıpratıcıydı. Öğretmenlerden derslerden arta kalan zamanlarda okul idaresince verilen görevlendirmelerin; tiyatro, pano, yarışma hazırlıklarının; veli arama ve yüzyüze görüşmelerinin; resmi evrak işlerinin; ödev kontrollerinin… yapılması bekleniyordu. Ancak öğretmenlerin mesaisi hiçbir zaman bu sürelerle sınırlı kalmıyordu. Okullarda yürütülen rehberlik, danışman öğretmenlik, eğitim koçluğu vs gibi kavramlarla adlandırılan uygulamalar mesai saati bittikten sonra da öğrenci problemlerine zaman ayırmayı gerektirebiliyordu. Çocuğun okulda yaşadığı bir sorunu işten gelince öğrenen veli, saat gözetmeksizin öğretmene ulaşmaktan geri durmuyordu. Hafta sonu arkadaşı ile dışarı çıkan çocuğuna telefonla ulaşamadığı için öğretmeni arayan veliye şahit olmuşluğum var.

“Pandemi sonrasında da bu durum pek değişmiş sayılmaz. Online eğitim sürecine hızlıca geçen özel okullarda öğrenci ve velilerle iletişim kurmanın tek yolu telefon aramaları ve mesajlar haline geldi. Canlı ders yapılmayan zamanlarda Whatsapp gruplarında çocuklardan gelen herhangi bir konudaki soruyu yanıtlamak, çocukların günlük, haftalık ödevlerinin takibini yapmak, ödev yapmayan öğrencilerin velisini bilgilendirmek, çocukların online eğitimden maksimum yararlanmasını sağlamak için sürekli motive etmek gibi beklentiler var. Ve bu beklentiler mesai saatleri dışında kalıyor. Ödev yaparken karşılaştığı sorunu akşam saatinde gruptan ya da özelden yazmak normalleşti. Günün hemen her saati telefon elimizde mesai yürütüyoruz. Kısacası normal zamanda da mesai dışına taşan öğretmenlik mesleği, pandemi ile daha da yoğunlaştı ve adeta bir işkenceye dönüştürüldü.”

Fatura hemen öğretmene kesildi

Bir diğer öğretmense daha pandeminin başında okul yönetiminin sürecin faturasını öğretmenlere kesmek için hızla adım attığını anlatıyor:

Okulumuzda pandemi süreci çok sert başladı. Öğretmenlerin tamamına ücretsiz izne çıkmaları istendi. Hem ücretsiz izne çıkıp hem de uzaktan eğitim verilmesi gerektiği söylendi. Ancak herhangi bir ücret için söz verilemeyeceği, ödeme gelirse bir şeyler yapılabileceği şeklinde oyalayıcı cevaplar verildi. Öğretmenlerin arasında maalesef bunu sorgulamadan kabul edenler oldu. Kabul etmeyenler üstü kapalı olarak işten çıkarılma ile tehdit edildi.

“Kısa Çalışma Ödeneğinin tüm sektörlere açılmasından sonra şartları uyan öğretmenler için ödeneğe başvuruldu ama bu da herhangi bir yerde ilan edilmedi. Şartı uymayan öğretmenlere yeniden ücretsiz izin teklifi yapıldı. Kabul etmedikleri için ihtarla işten çıkarıldılar. Devam eden günlerde yasada değişiklik yapılıp patronlara işçilerini ücretsiz izne çıkarma hakkı verilince bu arkadaşların da işten çıkarılmaları yine ihtarla iptal edildi. Kısa çalışma ödeneğine başvurulan öğretmenler için de uzaktan eğitim süreci başladı. Ödenek çıkana kadar öğretmenlere herhangi bir açıklama yapılmadı ve dersler devam etti. Söylenen tek şey İŞKUR’dan arandığı takdirde “çalışmıyoruz” denmesiydi. Ödenek çıktıktan sonra da okul arandığında ödenekle yetinmesi gerektiği, okuldan herhangi bir ödeme gelmeyeceği ifade edildi."

Sözleşmeler imzalanamadı, süreç belirsiz

Bir diğer öğretmense neredeyse tüm özel okul öğretmenlerini ilgilendiren önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor. Zaten senelik sözleşmelerle ve güvencesiz çalışan özel okul öğretmenlerinin, salgın nedeniyle normalde bahar aylarında yenilenmesi gereken sözleşmelerinin hala yenilenmediğini belirten özel okul öğretmeni, herkeste tedirgin bir bekleyiş olduğunu söylüyor:

“Özel okullarda çalışan öğretmenler yıllık süreli sözleşmeler ile çalışıyorlar. Sözleşmeler çoğunlukla 1 Eylül-31 Ağustos tarih aralığını kapsıyor ancak yalnızca eğitim öğretimin devam ettiği zaman aralığında, Eylül-Haziran arası sözleşme yaparak öğretmene yaz maaşı vermeyen okulların sayısı da azımsanacak miktarda değil. Sözleşmeler çoğunlukla 2. Yarıyıl tatilin başında öğretmenlerin önüne imzalanması için koyuluyor ve öğretmen kurumda devam etmeyecek ise diğer okulların sözleşme dönemi bitmeden iş bulma olanağı oluyordu. 15 Martta eğitim öğretime ara verilmesiyle beraber birçok öğretmen sözleşme imzalama fırsatını bulamadı. Önümüzdeki yıl mevcut okulunda devam etme durumu belirsizliğini koruyan sayısız öğretmen var. MEB’in yaptığı açıklamaya istinaden okulların Eylül ayında açılacağı söylense de ikinci bir dalga karşısında özel okullarda öğretmenlerin sözleşme başlangıç tarihlerinin ne olacağına dair herhangi bir emare yok. Normal zamanda dahi bir sonraki yıl işsiz kalma riski ile karşı karşıya olan öğretmen için pandemi dönemi başkaca belirsizlikleri de beraberinde getirmiş oluyor."

Veliler bir yandan, okul yönetimi diğer taraftan

Öğretmenlerin en çok şikayetçi olduğu konulardan biri de çocuklarını okutmak için tüm olanaklarını seferber edip karşılığını almayı bekleyen velilerle, okullara bir ticarethane gibi bankan patronlar arasına sıkışmış olmak:

"Velilerde haklı olarak verdikleri paranın karşılığını alma isteği var. Okul ve öğretmenler üzerinde sürekli olarak baskı kurmaya çalışıyorlar. Verilen eğitim süresinin azlığından şikâyet ediyorlar. Ayrıca derse katılmayan öğrencilerin de öğretmenler tarafından katılıma zorlanmasını istiyorlar. Öğretmenler bu süreçte öğretmenliğin dışında farklı görevler de yapmak durumunda kaldılar. Bunları yaparken de kurumdan herhangi bir garanti almadan, sadece vicdani olarak öğrencileri mağdur etmeme düşüncesi ile hareket ettiler.

"Pandemi süreci özellikle sınav grubu öğrencilerini olumsuz etkiledi. Sürekli değişen sınav tarihleri, konuların belirsizliği gibi durumlar zaten psikolojik baskı altında olan çocukları iyice karmaşık bir duruma soktu. Ara sınıf öğrencileri de tam tersi olarak, okul bitti mantığıyla hareket etmeye başladılar. Çünkü daha ilk günden bakanın yaptığı açıklamalar, online eğitimin bağlayıcılığını ortadan kaldırdı. Öğrenciler nasıl olsa not verilmeyecek düşüncesiyle tamamen boş vermiş durumdaydı. Online eğitim ile onları derslerden koparmamak için uğraşırken “hocam not da vermeyeceksiniz neden ders yapıyoruz, ödev şart mı?” tarzı tepkilerle karşılaştık sürekli. Teknoloji ile arası iyi olmayan öğretmenler için de online eğitime alışma süreci zorlu geçti."

'Karmaşa içine sürükleniyoruz'

Eğitim sistemimizde yapılan değişiklikler maalesef uzun vadeli planlamalarla değil, günlük planlar ile yapıldığı için her değişiklik öğrencileri ve bizleri daha büyük bir karmaşanın içine sürüklüyor. Pandemiden dolayı şu anda online eğitim veriyoruz. Açıkçası okulda verdiğimiz eğitimi düşündüğümüzde bize tek artısı öğrencilerin dersi kaynatma şansının çok az olması. Onun dışında örgün eğitimle kıyaslandığında bu yöntemin verimlilik açısından çok düşük olduğunu söyleyebilirim. Tabii bunda sistemsiz olarak geçişin de etkileri vardır. Online eğitim, eğitimin farklı noktalarında yardımcı olarak kullanılabilir ama örgün eğitimin tamamen yerini alması mevcut eğitim sisteminde söz konusu olamaz. Bakanlık zaten EBA Sistemi ile bu süreçte eğitim-öğretim olmayacağını açıkça gösterdi. Sistemdeki altyapı eksikliği yüzünden bağlantı problemleri yaşandı. Televizyondaki dersler, ders aralarında yapılan yayınları konuşmaya bile gerek yok sanırım.

Bu süreçte bir de açıkça dolandırıldıklarını anlatan öğretmenler var. İstanbul’daki Nazmi Arıkan Fen Bilimleri’nde görev yapan öğretmenler yaşadıkları mağduriyetlere karşı bir araya gelerek, uğradıkları hukuksuzluklarla mücadele etmeye çalışıyorlar. Komite kurarak haklarını arayan öğretmenler yaşadıklarını şöyle anlatıyorlar:

“Özel kurumlarda çoğu zaman problemler yaşanıyor ne yazık ki. Genelde öğretmenden değil işverenden kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bizim kurumumuzda da bazı sıkıntılar vardı. İşe girerken bizlerle bir ön sözleşme yapıldı, tek sayfalık. Asıl sözleşmenin daha sonra yapılacağı söylendi fakat yapılmadı. İşe başladığımız tarihte sigorta girişimiz yapılmadı, biz bunu farkedip işverene söylediğimizde sigorta girişimiz yapıldı, bu sebeple 28 gün eksik prim yatırılmış oldu. İlk maaşımız 30 gün sonunda verilmedi, net bir maaş günü söylenmedi. İşveren tarafından "10 günlük paranız bizde kalacak, işten çıkarken hesaplayıp vereceğiz" denildi. Yalnızca öğretmenlere değil, öğrencilere de büyük haksızlıklar yapıldı. Verileceği söylenen kitapları haftalarca, aylarca verilmedi. Denemeler düzenli yapılmadı. Sürekli ders programı değiştirildi. Aksaklıklar nedeniyle birçok öğretmen işten ayrıldı. Bazılarının ödemeleri hala yapılmadı.

**

“Okullar tatil edilmeden hemen öncesinde öğretmenlerin şubat ayı maaş ödemeleri yapılmamıştı. Öğretmenler kurumda son derslerini 14 Mart tarihinde gerçekleştirdi. Tatilden sonra da öğretmenlere maaşlar hakkında bilgi verilmedi. Genel merkez denilen yerden cevap beklendiği söylendi. Biz kurumdan birilerine ulaşmaya çalıştık. Bizim muhattabımız kurum müdürümüz. Kendisine her sorduğumuzda tabiri caizse bizi oyaladı. Kendisini de oyaladıkları için olabilir tabii, bilemiyoruz. “Kısa çalışma ödeneğine başvuruldu” denildi bize. Ama onunla ilgili bir sonuç da görmedik. Bir süre sonra bizleri telefondan engelledi ve uzun bir süredir kendisine ulaşamıyoruz. Yani alacağımızı sormak için bile kimseyi bulamıyoruz şu an.

**

“Şimdi hiç muhattap yok. Bize en küçük bilgilendirme mesajı dahi atılmadı. Bizden devletin vereceği ödenek için SGK kaydımız istendi. Daha sonra oradan da bir sonuç çıkmadı. Bu insanların ellerini kollarını sallayarak hiçbir şey olmamış gibi nasıl kurs açtıklarına anlam veremiyoruz. Daha önceden birçok mağduriyet yaşatmış olmasına rağmen.

**

“Patronun adını öğrenip Google'a yazdığımızda kendisinin daha önce de kurumlarında öğretmenlerinin maaşlarını ödemediğini, birçok veli ve öğrenciyi mağdur ettiğini gördük. Bundan önce farklı illerde farklı okul isimleriyle okullar kurmuş. Sonra kapatıp gitmiş.

**

“Kaç okulu olduğunu bilemiyoruz çünkü muhtemelen isimlerini değiştirip aynı vukuatlara devam ediyor kendisi. İnternette araştırma yaptığımızda birçok farklı kurumda mağduriyet yaşandığı görülüyor. Biz şu an iki farklı okul öğretmenleri olarak yan yana geldik mesela. Nazmi Arıkan Fen Bilimleri Özel Eğitim Kursu ve Fen Bilimleri Özel Eğitim Kursu. Daha Final Okulları da var. Patron aynı. Onlarda da salgın sonrası aynı şeyler yaşandı. Kimseye ulaşılamıyor. Şu an eşi ve kendisi ortadan kayboldu. Kaç okulu varsa hepsi aynı durumda. Bildiğim Altunizade, Üsküdar, Ümraniye, Beylikdüzü, Bakırköy’deki kurumlar. Aynı durum orada da yaşandı.

**

“İlgili yerlere şikayetlerde bulunduk. Pandemi süreci dolayısıyla bazı süreçler durduruldu veya yavaşlatıldı. Ancak bu bizi durdurmayacak, hukuki yollardan hakkımızı arayacağız bir yandan da öğretmen arkadaşlarla yan yana gelerek Patronların Ensesindeyiz (PE) bünyesinde bir komite oluşturduk. Hep birlikte hareket ediyoruz. PE Ağından avukatlar da, daha önce benzer süreçleri yaşamış arkadaşlar da yanımızda oluyorlar. Birlikte çözüm arıyoruz. Bir yandan da velilerle ve öğrencilerle de iletişim halindeyiz. Her gün, her saatte öğrencilerimizin sorularını çözüyoruz, anlamadıkları şeyleri anlatıyoruz.

**

“Bu tarz insanlar bu işleri ‘arkam sağlam, bana bir şey olmaz’ kafasıyla yapıyor. Ancak unutuyorlar ki karşılarında hakkını aramayı bilen insanlar var. Çalışanın emeğinin karşılığı alnının teri kurumadan verilir. Biz böyle gördük böyle öğrendik. Emeğimizin karşılığını bu kişilere bırakmayacağız. Gerekirse 10 yıl mücadele edeceğiz. Hukuki süreç de işleyecek. Hak yemenin o kadar kolay olmadığını öğrenecekler.