Öğrenciler, veliler kara kara düşünüyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı normalleşme takvimine göre LGS ve YKS tarihlerinin haziran ayına alınmasına tepkiler sürüyor. Yaşanan durumdan dolayı endişeleri her geçen gün artan öğrenciler, öğretmenler ve veliler, tepkilerini özellikle sosyal medyadan dile getiriyorlar.

Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günü yapılan kabine toplantısının ardından normalleşme takvimini açıkladı.

Açıklanan takvime göre, LGS ve YKS sınavlarının tarihleri yeniden değiştirildi. Liseye Geçiş Sınavı 20 Haziran’da, Yükseköğretime Geçiş Sınavı ise 27-28 Haziran’da yapılacak.

Kararın alındığı gün sosyal medyadan tepkilerini dile getiren öğrenciler, Erdoğan’ı ek bir açıklama yapmak zorunda bıraktı. Erdoğan açıklamasında tepkileri azaltmak için sınav barajının düşürüldüğünü, kontenjanların artırıldığını, müfredattan muaf olunacak derslerin olduğunu söyledi. Ancak bu açıklama da pek işe yaramış görünmüyor. Hem öğrenciler ve veliler, hem de öğretmenler tepkili olmaya devam ediyor.

Öğrenciler, hazırladıkları çalışma takviminin bir anda kısalmasına, dershanelerin, okulların ve okul kursların kapalı olması nedeniyle sınav konularını yetiştirememe ihtimallerine, uzaktan eğitime herkesin erişme şansının olmamasına tepkili. Ve elbette ki gelecekleri üzerindeki belirsizliğe…

Öğretmenler ise öğrencilerini yeteri kadar sınavlara hazırlayamadıklarını düşünüyorlar.

Veliler de çocuklarının hem geleceklerinden hem de psikolojik durumlarından endişeliler.

Bizde alınan bu kararların mağduru öğrenci, öğretmen ve veliler ile alınan kararın etkilerini konuştuk.

'Bir anda hepsi çöpe gitti'

YKS’nın Temmuz ayında değil Haziran ayında yapılacak olmasının senin ders çalışmanı, sınava hazırlığını nasıl etkileri olabilir?

Olumsuz etkiledi. Sonuçta her öğrenci gibi program hazırlıyorum. Dersleri günlere bölüp o takvime göre hazırlıyorum. Bir anda bunlar çöpe gitti. Ne moral kalıyor ne motivasyon; oyuncak gibi oynuyorlar benim gibi öğrencilerle. Zaten eşitsizliklerle dolu bir eğitim sistemi içinde sınava hazırlanmaya çalışıyoruz.

Salgından beri doğru düzgün ders de göremiyoruz. Müfredatın belli bölümlerinden muaf olsak ne olacak? Tekrar, soru çözümü… Bunları yapacak olanağı bulamıyoruz. Bir de sınavı erkene aldılar.

Barajın aşağı çekilmesi ya da ek süre vermesi asla lütuf olarak kabul edilemez çünkü yapılan şeyler bir kere sınava hazırlığımı olumsuz bir şekilde etkiledi. Mesela bir ay meselesi değil sadece. Sınava hazırlanmak sadece ders çalışmak değil ki. Belki de daha fazla psikolojik. Kendimizi buna göre hazırlanıyoruz. Bazı arkadaşlarımız sınava girmeyeceğini söylüyor. Karardan sonra sabah akşam ders çalışmaya başladık. Bu da sağlıklı değil ki. Ama çaresizlik var, zaman sıkıştırıyor, sürekli çalışmak zorundaymışız gibi hissediyoruz.

Sınav tarihinin öne çekilmesini bir veli olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Tabii ki maddi ve manevi olarak büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Tek maaşla çocuğumuzu iyi bir şekilde okutmak istiyoruz. İlk hedefimiz devlet üniversitesini kazanması. Biz de her aile gibi bu olumsuzluk karşısında yapılabilecek alternatifler düşünüyoruz mecburen, özel üniversiteler gibi… Herkesin bildiği gibi tek bir maaşla ve bu pahalılıkta özel üniversitede çocuk okutmak kolay değil. Ama boynumuz kıldan ince gerekirse ek mesai yapıp, daha az yiyeceğiz, daha az kitap okuyacağız ve daha az nefes alacağız.

Alınan kararın senin hayat idealine, geleceğine olumsuz etkileri olacağını düşünüyor musun?

Tabii ki olumsuz bir şekilde etkileyecek, hele ki üniversite hayatımı. Sınava hazırlığımı olumsuz etkileyecek. Belki istemediğim bir bölüme gitmek ya da bir yıl daha sınava hazırlanmak zorunda kalacağım. Tüm öğrenciler geleceğinden endişeliydi zaten, şimdi bir de bu çıktı.

Peki siz çocuğunuz geleceğinden endişe duyuyor musunuz?

Tabii ki en büyük endişelerimden biri bu. Zaten yaşadığımız bu malum süreçte bütün düzenimiz bozuldu. Uyku, beslenme, psikoloji vs. Böyle bir durumda en dipleri yaşarken, bir de sınavların tarih değişiklikleri psikolojimizi tamamen yerle bir etti.

'Başarılı öğrenciler bile kötü etkileniyor’

Öğrenciler ve veliler kadar öğretmenler de durumdan şikayetçi. Biri özel okul, diğeri meslek lisesi öğretmeni yaşanan süreci şöyle anlatıyorlar:

Önce sınavı erteleme kararı aldılar biliyorsunuz, salgın sürecinde alınan bu karar öğrencilerin sağlını korumak için alınmıştı ve doğru bir karardı. Ancak etkisi azalmış görünse de salgın devam ediyor ve sınavın yeniden öne alınması aslında öğrencilerin sağlığını çok da önemsemediklerini gösteriyor.

Sınavın öne alınmasıyla daha kısıtlı bir vakitte ve online eğitim koşullarında sınav hazırlığına devam etmemiz isteniyor. Bu ne bizim açımızdan ne de öğrenciler açısından bu kadar kolay çözülecek bir mesele. Bu sürece kadar sınava çok iyi hazırlanmış ve aldığı puanlarla iyi bir okula girer dediğimiz öğrenci bile sürekli değişen senaryodan çok etkileniyor.

Değişiklik yalnızca bu olağanüstü koşullara özgü de değil, Türkiye’de 2-3 yılda bir sınav sistemi değişiyor öğrencilerin buna ayak uydurması bekleniyor, her yeni fikir bu sefer şunu deneyeceğiz diyerek ortaya konuyor ve öğrenciler bu temelsiz programlarda denek olarak kullanılıyor. Doğal olarak öğrenciler duruma tepkili olmakla çok haklılar.”

‘İçimiz rahat değil’

“Meslek Liseleri tüm bu eşitsizliklerin sonucu olarak yoksul emekçi çocuklarının belli zorunluluklar sonucu özellikle de ekonomik şartlar yüzünden tercih etmek zorunda kaldığı okullardır. Kalabalık ve verimli olmayan koşullarda ‘iyi eğitim alamamış’ ve ‘özel sınıflara’ verecek parası olmayan ailelerin Liselere Geçiş Sınavının ‘başarısız’ çocuklarıdır meslek liseliler.

Öğrencilerimizde dikkat edilmesi ve en başta hassasiyet gösterilmesi gereken konu, bu ‘başarısızlığın’ sorumlusunun öğrenciler olmadığıdır.

Meslek liseleri, endüstriden imam hatiplere, denizcilikten turizme kadar farklı alanlardan oluşuyor. Öğrencilerin bir kurtuluş olarak gördükleri şey yetişkinliğe adım atar atmaz bir işte çalışmak ve aile bütçesine katkıda bulunmak oluyor. Bu yüzden yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerden dolayı yükseköğretim bir hak olmanın ötesinde uzak bir hedef çoğu çocuk için. Yükseköğretime geçiş oranı bu yüzden çok yüksek değil. Son dönemde özellikle apartman katı üniversiteler ile bu yıl Ukrayna gibi ülkelerden okullara gelip belli ücretler karşılığında çocukları ön lisans programlarına katmaya çalışanlar çoğaldı.

Ancak tüm olumsuzluklara rağmen bir yükseköğretim kurumuna yerleşmek için ekstra çabalayan çocuklarımız var.  Aileler oldukça kötü sosyoekonomik koşullara sahip. Yetersiz beslenen ve pek huzurlu olmayan küçük evlerde çalışma odası, masası olmayan çocuklar var. Belki de bu pandemi dolayısıyla işsiz kalan anne babaların çocukları. Dışarıdan destek almadan üstelik çalışmak için daha çok zamana ihtiyaçları olması gereken çocuklar bunlar. Nerden baksanız olumsuz bir tablo var çocuklar için. Bu yüzden içimiz asla rahat değil olamazda.”