Lenin mezarında ters dönecek: DEM'deki İmamoğlu tartışmasına Lenin'i kattılar

Hizipler bile değil, sağcısı gericisi dahil özne ve partiler koalisyonu DEM'de CHP adayını destekleme tartışmasında İmamoğlu'cu kanat, kendini savunmak için Lenin'e başvurdu!

Haber Merkezi

DEM Parti cephesinde seçim yaklaştıkça alttan alta süregiden tartışma daha görünür oluyor. Partinin içinde bir kanat DEM'in bağımsız çizgisini güçlendirmek ve hatta Erdoğan'ı bir kez daha "çözüm için ikna etmek" stratejisini benimserken, bir diğer kanat Erdoğan karşısında CHP'yi destekleme eğiliminde. Partide her gün birbirine zıt söylemler dile getiriliyor.

Ancak bu defa tartışma, DEM'in durumu, yapısı ve siyasetiyle tamamen alakasız bir kişiyi de kapsadı: Ekim Devrimi'nin lideri Vladimir İlyiç Lenin.

31 Mart yerel seçimlerine kısa bir süre kala DEM Parti’nin bileşenlerinden Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP)  “Faşizmin inşasına karşı 31 Mart’ta AKP-MHP blokuna kaybettirelim” diyerek İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na destek açıklaması yaptı. 

DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayı Meral Danış Beştaş, partisinin bileşenlerinden SYKP'nin açıklamasını “çok talihsiz” bulduğunu söyledi, “bileşen hukukuyla da bağdaşır değil” yorumunu yaptı. 

SYKP’nin kurucularından Ertuğrul Kürkçü ise bugün Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanan “Lenin Olsa…” başlıklı yazısında, Lenin’in Menşeviklerle çıkan tartışmadaki tezlerine dayanarak SYKP’nin İmamoğlucu çizgisini savundu.

Kürkçü, kendisini sosyalist olarak tanımlayanlardan İslamcı olarak tanımlayanlara siyasi yelpazenin her kesiminden özneleri barındıran, Lenin'in öngördüğü çelik çekirdek devrimci sınıf partisinden tamamen uzak bir yapıda bulunan DEM Parti’de yaşanan bugünkü tartışmayla 1906’da Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik ve Menşevik kanatları arasında patlak veren tartışma arasında benzerlik kurmaya çalıştı.

Ertuğrul Kürkçü yazısında, Lenin’in o dönemde Menşeviklerin çoğunlukta olduğu RSDİP Merkez Komitesi’nin yayımladığı “parti üyelerinin halka açık siyasi toplantılarda kongre kararlarına aykırı ajitasyon, eylem çağrısı ve önerilerde bulunmamaları” yönündeki yönergeye karşı yazdığı “Eleştiri Özgürlüğü ve Eylem Birliği” makalesinden alıntılara yer verdi.

Kürkçü yazısında “Lenin’in parti üyeliğinin, bireysel yurttaşın ‘ifade özgürlüğü hakkı’nı kullanması önünde bir engel oluşturamayacağına ilişkin yüz yıl önceki belirlemesi, günümüzde evrensel olarak kabul gören ifade özgürlüğü standartlarının devrimci parti içinde vücut bulması açısından eşsiz bir öncülük örneği oluşturuyor” sonucuna vardı.

‘DEM Parti’de sindirilmiş olmasını beklemek hakkımız’

Lenin’in tezlerine dayandırdığı yazısında Kürkçü “ifade özgürlüğü hakkının devrimci partinin üyeleri için de mutlak bir hak" olarak görülmesi gerektiğine ilişkin “dersin” DEM Parti’de “çoktan sindirilmiş olmasını beklemenin hakları” olduğunu savundu.

Kürkçü şöyle yazdı:

Bu ilkelerin, Türkiye ve Kürdistan’ın en geniş demokratik birikimini siyasetin merkezine taşıdığına kuşku olmayan DEM partide ve DEM Parti basınında 31 Mart yerel seçimlerinde oy kullanmanın anlamı ve bağlamı konusundaki farklılıkları anlama ve değerlendirme bakımından gerisine düşemeyeceğimiz bir standart oluşturduğuna kuşku yok. Özellikle, bundan bir yüzyıl önce, ‘merkezciliğin’ devlet idaresi ve siyasal yönetimde ‘altın orta’yı oluşturduğu bir dönemde ortaya konulmuş olan, ‘ifade özgürlüğü hakkı’nın devrimci partinin üyeleri için de tıpkı bütün yurttaşlar için olduğu gibi bir mutlak hak olarak görülmesi icap ettiğine ilişkin dersin DEM Parti’de çoktan sindirilmiş olmasını beklemek hakkımız.”

Yazısının devamında DEM Parti ve HDP’nin çoğulculuk, yerellerin özerkliği gibi ilkelerini öven, merkeziyetçiliği “görelileştirmekle Türkiye siyasetine yeni bir karine kazandırdı”ğını belirten Kürkçü'nün bir sonraki cümlede “Lenin olsa ne yapardı” diye düşünmek gerektiğini öne sürmesiyse dikkat çekti.

Kürkçü aynen şu ifadeleri kullandı:

Kaldı ki, DEM Parti ve önceli Halkların Demokratik Partisi (HDP) bu açıdan daha kuruluşunda, kendisi oluşturduğu genetik kodlarında çoğulculuğu, çokluğu, bileşenlerin ve yerellerin özerkliğini temel ilke olarak belirledi. ‘Demokratik merkeziyetçilik’ kavrayışını ‘demokratiklik’ esasına doğru büyük bir güçle bükerek “merkeziyetçilik”i görelileştirmekle Türkiye politik hayatına yepyeni bir karine kazandırdı ve bütün parlaklığını bu ilkenin saat gibi işlediği dönemlerde kazandı.

Bu kapsamda, 31 Mart’a giden süreçte parti içi tartışmalarda stratejik olarak ‘AKP-MHP faşizmine kaybettirme’ tezini savuna gelmiş olan eğilimlerin bunları kamuoyu önünde tekrar etmeleri karşısında telaşa kapılmak yerine, ‘Lenin olsa ne yapardı’ diye durup düşünmekte fayda var. Bu ilkenin çatıştığı teze üstünlüğü, sadece mantıksal ve hukuki parlaklığında değildi; aynı zamanda kendi çağının en gerici otokrasilerden birini yıkma ve en insanlığın tanıdığı en demokratik siyasal rejim olan ‘Şuralar İdaresi’ni (Sovyetler Yönetimi) kurmada tarihin testinden geçmiş olmasıydı.”

DEM Parti Saymadi'nin açıklamaları tepki göstermişti

Geçtiğimiz günlerde SYKP'nin eski Parti Meclisi üyesi ve kurucu üyesi Ahmet Saymadi'nin bir toplantıda yaptığı açıklamalar da tepki çekmişti.  DEM Parti adına açıklama yaptığı iddia edilen Ahmet Saymadi için "Parti kurullarımızda yer almayan, partimiz adına hiçbir konuşma yetkisi bulunmayan Saymadi’nin açıklamaları tamamen kendi hayal dünyasının ürünleridir" denilmişti. Ahmet Saymadi kayıt altındaki konuşmasında CHP ile işbirliği yapıldığını iddia etmişti.

DEM Parti MYK tarafından yapılan açıklamada “DEM Parti Parti Meclisi üyesi olmadığı halde öyleymiş gibi lanse edilen Ahmet Saymadi’nin bir dernekte yaptığı konuşmaların Yürütme’nin başı ve iktidar medyası tarafından kullanılması saldırıların son halkasıdır. İktidar medyasının ‘büyük itiraf’ olarak lanse ettiği bu sözler itiraf değil olsa olsa iftiradır” denilmişti.

Açıklamada “Parti kurullarımızda yer almayan, partimiz adına hiçbir konuşma yetkisi bulunmayan Saymadi’nin açıklamaları tamamen kendi hayal dünyasının ürünleridir. Partimizin ‘Kent Uzlaşısı’ çerçevesinde kimlerle görüştüğü ve hangi sonuçları elde ettiği parti sözcülerimiz ve yetkili kurullarımız tarafından aşama aşama kamuoyuna açıklanmıştır. Kent Uzlaşısı CHP veya başka bir parti ile tariflenemez, ayrıca Kürt coğrafyasında hiçbir parti ile anlaşmamız yoktur. Kişisel egolarına, gündem olma dürtülerine yenik düşerek partimiz hakkında hayal ürünü senaryolar yazanların halkımız ve partimiz nezdinde hiçbir hükmü ve karşılığı yoktur” ifadelerine yer verilmişti.