Okuyan'dan 'askıda aşı' değerlendirmesi: Böyle muhalefet edilmez

soL TV'de saat 21.00'de başlayan programda TKP Genel Sekreteri Biden'ın Başkanlık koltuğuna oturmasıyla açılan yeni dönemi değerlendirdi.

Haber Merkezi

soL TV'de 20 Ocak 2021 tarihinde yayımlanan Gündem programında Kemal Okuyan,  Şule Aydın'ın sorularını yanıtladı.

Programda Okuyan ilk olarak Trump'ın gidişi ve Biden'ın gelişiyle ortaya çıkan durumu değerlendirdi.

Okuyan, Biden'ın Trump ile birlikte değişen ABD dış politikasının önceliklerini yeniden düzenleyeceğini söyledi ve Biden'ın 4 yıl önceki tarza dönmeye çalışacağını öne sürdü.

"NATO'nun bütünlüğünü ve Avrupa ile ilişkileri yeniden düzenleyip, geleneksel müttefikleriyle arasını düzeltmeye çalışacak. Bunlardan biri Türkiye. Bunu tek başına Biden ya da ABD belirleyemez. Rusya, Almanya ve ABD ilişkileri önümüzdeki dönemde önem kazanacak. Türkiye için de bu durum önemli" diyen Okuyan, Erdoğan'ın elinde önemli bir olanak olduğunu söyledi.

Türkiye'nin ABD'nin Rusya'ya dönük hamlelerinde rol üstlenebileceğini belirten Okuyan Karadeniz'deki tatbikat, Kırım konusunda Rusya'nın canını sıkan açıklamalar yapılması gibi gelişmeleri bununla ilişkilendirdi.

"Ama bunlar yeterli mi göreceğiz. Erdoğan'ın MHP'den vazgeçmesi lazım ama bunun için. Bir Kürt unsuru var Suriye'de silahlı ve ABD ile işbirliği içerisindeler" diye konuşan Okuyan, her durumda ABD'de yeni yönetimin Türkiye'ye ve AKP yönetimine beklenen sertlikle yaklaşamayacağını da belirtti.

'Erdoğan kendisini iktidara getiren rüzgarın götürebileceğini biliyor'

Okuyan, Erdoğan'ın ve muhalefetin politikalarını da değerlendirdi. Türkiye'de ABD ve Avrupa'dan esen rüzgarla iktidara gelen AKP'nin karşısında yine batıcı bir muhalefet olduğunu belirten Okuyan, muhalefetin halka da sızdırdığı batının Erdoğan'ın hesabını göreceği beklentisinin önemli sorunları olduğuna işaret etti.

"Erdoğan'ı hep Türkiye'yi Batı ittifakından uzaklaştırmakla eleştirdiler. Batının Erdoğan alternatifsizdir demediği bir dönem bu dönem" diyen Okuyan, Erdoğan'ın bunun karşısında AB ile yakınlaşma izlenimi veren politik adımlarını da değerlendirdi.

Erdoğan'ın AB ile ilişkileri restore etme kaygısının yalnızca ekonomik olmadığını, ekonomik tabanını güçlendirmek için AB'ye dönük politikalar geliştirmekten çok muhalefete karşı önlem almaya çalıştığını söyledi. "Erdoğan'ı iktidara getiren rüzgar ABD ve Avrupa'dan esti" diyen Okuyan, bunu bilen ve kendisini "götürecek" rüzgar için de aynı kaygıyı taşıyan AKP'nin muhalefetin batı bloğuyla ilişkilerini etkisizleştirme amacını taşıdığını söyledi.

'Parası olan getirsin' demekte büyük sorunlar var

Şule Aydın, programda aşı tartışmalarıyla ilgili olarak son günlerde ortaya atılan ithalat serbestisi getirilmesi ve askıda aşı önerilerini hatırlatarak Okuyan'ın değerlendirmesini sordu.

Okuyan, bu soruya yanıt verirken askıda aşı ve aşının piyasaya bağlanması önerisine çok üzüldüğünü söyledi ve şöyle konuştu:

"Türkiye'de muhalefet yapmanın da bir konforu oluşmaya başladı, olmadık şeyler söylenebiliyor. Çok tehlikeli bir tarz. Aşı meselesinde de muhalefet sınıfta kaldı. Bilimsel temellere oturan her tür eleştiri doğru ama diğer aşılara işaret edip Çin'i kötülemek doğru değil. Şirketlerin içerisine girdiği bir şeye kefil olamayız ama aşı kavramına sahip çıkmak zorundayız. Çin aşısına 10. sınıf aşı dendi. Türkiye'deki sorun aşı olmaması. 1,5 milyon kişi için var. Gelecek deniyor. Şu andaki talebimizin tüm toplumun ücretsiz aşılanması ve burada da kurala uyulması olması gerekiyor."

Okuyan, dünyada yeterli miktarda üretilmiş aşı olmadığına işaret etti ve zengin ülkelerin henüz üretilmemiş aşılar için anlaşmalar yaptığını söyledi. "Parası olan aşıyı getirsin" yaklaşımının büyük bir ahlaki sorun taşıdığına işaret eden Okuyan, bunun gerçekçi de olmadığını belirtti.

'Muhalefet bloğu da sağcı oldu'

Okuyan, muhalefetteki sağ partilere dönük son günlerin gündemi olan saldırıları da değerlendirdi.

"Türkiye'de siyaset o kadar sağcılaştı ki, sağ sağ ile uğraşıyor. Dertler neydi? Eskiden laik duyarlılığı olanlar daha solda dururdu, emek ekseni etrafında, gerçek bir toplumsal adalet talebi solun hanesine yazıyordu. Muhalefet bloğu sağcı oldu ve CHP'yi de dönüştürdü. Sağcılaşma CHP'yi kapsadı. Muhalefetteki eski AKP'lilerle iktidar bloğu arasında kardeşlik var.

Bu tarz şiddet, kalleşçe, zayıf halinde yakalama sağın tarihinde var. Yanızca Türkiye'de de değil. Sağ amaç karmaşası yaşıyor. Saldırıda tutulan kişiler parayla tutulan kendini de 'vatanım için' diye kandıran kişiler. Sağ kutsal olarak dayatılmış kavramları kullanarak bu şiddeti yerine getiriyor. Sopayla birine vururuken ya din ya vatan adına vuruyorlar. Bu sağa içkin bir kültür. Sağ bundan kurtulamaz. Bu yerleşik bir kültür. Bu siyasetteki sağa kayış, dile de bu kör ve ilkel şiddeti yerleştirdi. Türkiye'de şiddet daha köklü bir yerden meşruiyetini alıyor. O da sınıfsal şiddet."

'Sınıfsal şiddete karşı toplumsal bir blok oluşamadı'

"Kadına dönük şiddet arttı ve burda toplumsal bir blok oluştu. Aynı şey sınıfsal şiddet için geçerli değil. Hakem heyetleri var örneğin asgari ücrette, bir tarafta patronlar diğer tarafta işçiler var. Hiçbirinde polisin, jandarmanın patrona şiddet uyguladığını gördünüz mü? Haber bile olmuyor. Ne zaman işçi eylem yapıyor o zaman şiddet uygulanıyor. 'Öyle mi alay komutanı' çok anlamlı bir yanıttı. Ama bu durumlar kanıksandı. Meşruiyetini nerden alıyor? Ortada mantıklı bir gerekçe yok. İşten atılan kişi mücadele eder. Devletin süreklileşmiş şiddeti meşrulaşıp kanıksandıysa, sağcı siyasetçiler arasındaki kabadayı kültürüne de şaşaırmamak gerekiyor. Evdeki şiddeti de destekliyor bu durum. Niye şaşırıyoruz buna? Hrant Dink, gazeteciler, aydınlar öldürüldü ve öldürenler kimliklerini deklare etmediler. Dünyada çok sayıda suikast girişimi olmuştur ama yapanlar 'ben yaptım' derler. Türkiye'de onlarca aydın öldürüldü diyemediler. Çünkü kötü bir dava uğruna uğraşıyorlar."

'AKP kültürel, toplumsal nedenlerle erozyona uğradı'

Okuyan, AKP cenahında konuşulan 'reform' projelerini değerlendirirken, solun stratejisi ne olmalı sorusunu yanıtladı:

"Erdoğan'ın stratejisi ile birlikte sol ne yapmalı? Erdoğan ne reformu yapabilir? Yargı deniyor yargı diye bir şey kalmadı. Güya yargıyı da denetlemek üzere mekanizmalar kurulsun dendi. Biz bunun anlamını çok iyi biliyoruz. Yargı reformu diye karşımıza yeni ucubeler çıkabilir. Seçime girmeyi zorlaştırmayı, barajla oynamayıp ittifak partileri için yükseltmeyi düşünüyorlarmış. Herkes merak ediyor yeni bir Kürt açılımı gelir mi diye. Erdoğan'ın azalan desteği geri getirecek reform yaratması imkansız. AKP kültürel, toplumsal nedenlerle erozyona uğradı. Bunu geri getiremez. Peki ne olacak strateji?

Erdoğan'ın hedefi muhalefetin tutkalını bozmak olacaktır. Ana strateji bu. Parçaların tamamı muhalefetteki, CHP dışında, geçmişte açık ya da dolaylı Erdoğan'a destek vermiş isimler."

'Referanslarımız dinselleştirilmesi olasılığı var'

"Karşısında Erdoğan eski arkadaşlarını görüyor. Davutoğlu 'çevresi kötü' dedi. Davutoğlu, Babacan, muhalefetin bu parçaları çok özenli konuşuyorlar. Kurgunun ciddi olup olmadığı ayrı, Davutoğlu 'kandırılıyor' diyor. Bunu duyduk daha önce, Türkiye'nin liberal solcuları da söyledi. ''Erdoğan hükümet oldu ama TC'de iktidar hala askerlerde. Bizim görevimiz iktidar olmasını sağlamak'' diyen solcular vardı. Muhalefetin içinde yanına çekebileği aktörler arıyacak. Saadet Partisi deniyor, HDP ile görüşüyor deniyor. Babacan ve Davutoğlu ise eski evlatlar, bir dizi mekanizma çalıştırabilirler burada. Erdoğan daha önce Babacan'a belli görevler vereceğini bile hissettirmişti.

2023'e hazırlanıyoruz deniyor, başka şeyleri geçtim, sömürü düzenini unuttuk, siyaset matematiği açısından düşünün, tamamen sağcılaşmış bir CHP ve muhalefet bloğu var. Yarın içerden bir hamle yapılınca dımdızlak kalınmaz mı? Muhalefet bloğunda görünenlerden birini yanına çekmeye çalışacak Erdoğan ve bunu zemini var. Daha da islamcılaşacak, muhafazakarlaşacak Erdoğan. Fikri Sağlar meselesinde muhalefetin tepkilerine bakın. Çok sert eleştirilerde bulundular. Erdoğan'ın önünde daha fazla islamcılaşma yolunda bir muhalefet engeli yok. Ve reform diye önümüze konulacak başlıkların bir bölümünün toplumsal ve kamusal referansların dinselleştirilmesi olasılığı var."

'Muhalefetin bir hazırlığı yok'

Okuyan, AKP'nin bu stratejileri karşısında muhalefetin bir hazırlığı olmadığını, direncinin de kalmamış olduğunu söyledi ve bu durumun unsurlarını sıralarken AKP'nin 'zorbalık' seçeneği üzerinde de durdu.

'Umutsuzluğa kapılmak için hiçbir neden yok'

"Kılıçdaroğlu iktidardan gitmemek için her şeyi yapacaklar dedi. Bu doğru ama o zaman buna uygun davranmak lazım. Nedir bu? Radikallik şovları önermiyoruz. Toplumun tankı tüfeği de yok. ABD eksenli bir darbe beklentisi de yok. Toplumun zihninin diri kalması için bir şeyler gerekiyor. Gezi muhteşemdi deniyor. Neden? Çok önemsenmeyen direnç noktaları ortaya çıktı. Bunlar arasında laiklik ve yurtseverlik vardı. Toplumlar büyük dönemeçlere bu genetik unsurları koruyarak hazrılanırlar. SSCB Hitler faşizmini yendiyse, toplumda çıkan özellikler sayesinde. İç politika da böyle." diye konuşan Okuyan, Türkiye'nin mücadeleci birikimine işaret etti ve umutlu olmak için çok neden olduğunu söylerken sözlerini şöyle tamamladı:

"Burası Fransa değil. (Örgütlü toplumsal mücadele-soL) Çok eski ve köklü değil. Ancak mücadeleci bir işçi sınıfımız var. Bugünkü direnişlerin önemli olduğunu ve genç bir işçi sınıfı olduğunu bilmek gerekiyor. Migros işçilerinin önemli bir bölümü 20'li yaşlarında. Umutsuzluğa kapılmak için hiçbir neden yok. Türkiye'nin bereketli topraklar olduğunu unutmayalım, unutturmayalım."