Kemal Okuyan: Boşaltın meclisi AKP oyununu kendi kendine oynasın

soL TV'de her Çarşamba yayınlanan Gündem programında Kemal Okuyan Şule Aydın'ın sorularını yanıtladı. Gündem mecliste olanlarla başladı, Biden'ın savaş çığlıklarıyla bitti.

Haber Merkezi

Bu hafta Kemal Okuyan'la Gündem programında TKP Genel Sekreteri Okuyan gazeteci Şule Aydın'ın yönelttiği soruları yanıtladı.

Okuyan, Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi konusundaki soruya yanıt verirken "Yargı konusu olmayan paylaşım milletvekilinin vekilliğinin düşmesine yol açtı" yorumunu yaptı. Okuyan, "Bu tuhaf bir görüntü. Kendi koydukları kurallara dahi uymayan bir siyasi iktidar var. Milletvekilliği kağıt üzerinde düşürüldü. 'Milletvekili olmaya devam ediyorum' doğru bir çıkış" diye konuştu.

'Alpay'a futbolculuğunda da tahammül edemezdim'

AKP'li Alpay Özalan'ın Gergerlioğlu'nu Meclis'ten çıkarmaya çalıştığı görüntüleri de yorumlayan Okuyan, "Alpay yakasına yapışıp Gergerlioğlu'ni dışarı atmaya kalktı. Vekilliği sosyal medya paylaşımından düşürüyorsunuz, insanlar ceza alıyor paylaşımlarından. Alpay'a futbolculuğunda da tahammül edemezdim. Sağa sola saldırıp tekme atan biriydi, Kore'de Japonya'da  oynadı.  7 maçta 3 kırmızı kart gördü, İngiltere'de takım arkadaşını tokatladı. Peki bunlar engellenmiyor mu? Alpay'ın milletvekili olacak ehliyeti yok, belli ki bu işler için Meclis'e sokulmuş. Gerçekten utanç verici. Meclis'teki karşı koyuş umarım anlamlı bir destek bulur" değerlendirmesini yaptı.

Bugün yaşananları "muhalefeti parçalamaya da dönük ama daha özlü bir mesele" olarak niteleyen Okuyan, "Seçme hakkı insanlığın büyük bir kazanımı. Ne kadar göstermelik olsa da, kazanım olarak görülmeli bunlar. Uzun bir süredir AKP bu oyunun kurallarını bozup değiştiriyor ve bu ilk değil. Kanıksandı. Biz Meclis'te değiliz ama olsaydık çağrımız 'Meclis'i boşaltın' olurdu." dedi.

'Radikal tepki verilmeli: Senin kurallarınla oynamayacağız!'

"Bırakın AKP kendi kendine oynasın oyununu" diyen Okuyan belediyelerde de aynı şeyin olduğunu belirtti. Muhalefetin "sokağı istemediğini" söyleyen Kemal Okuyan, sokağı istemeyenlerin hiç değilse mecliste bir tepki vermesi gerektiğini belirtti ve "Radikal tepki verilmeli. Bu da 'senin kurallarınla oynamayacağız' olmalı. Ben yurttaş olarak bu tepkiyi veriyorum. Neden şikayet edecekler, AKP'nin kurallarıyla oynayacaklarsa." diye konuştu.

HDP'ye açılan kapatma davası hakkında konuşan Okuyan, davanın kapatma yönünde bir adım olduğunu düşünmek için erken olduğu, bütünüyle siyasi nedenlerle açılan davanın AKP tarafından elde tutulmak istenen bir koz anlamına geldiği yorumunu yaptı ve "Davanın açılması için yasalara göre ağır bir iddianame hazırlanmalı. Genel olarak bir siyasi partinin 'terör'le doğrudan ilişkilendirilmesiyle açılabilir. Bu süreç kısa sürmez ama HDP ve Millet İttifakı üzerinde belli ki baskı olarak kullanılacak, muhtemelen elde dursun diyeceklerdir ya da AYM kapatmadı, biz gerekeni yaptık diyebilirler" diye konuştu.

Bu süreçte Türkiye'nin siyasi dengeleri ve dış polititkasında da önemli gelişmeler olacağını söyleyen Okuyan, "Bunu bir baskı aracı olarak kullanacaklar ve tabii siyasi bir karar verilecek." dedi.

MHP Erdoğan'ı esir aldı düşüncesi kolaycılıktır

Gazeteci Aydın'ın "Muhafazakarlıktan ziyade milliyetçi argümanlarla hareket ediliyor denilebilir mi?" hatırlatmasına ilişkin konuşan Okuyan şunları söyledi:

"HDP'ye dönük hamlelerin ideolojik yönleri olsa da ortada tamamen siyasi pragmatizm. HDP, AKP'yi son dönemde kritik dönemeçlerde desteklemedi, AKP HDP'yi Millet İttifakı'ndan koparamadı, koparsa milliyetçi retorikten hemen uzaklaşır. Yeni kurulduğunda da farklı bir iddiası yoktu. Biz o zaman da bu parti gerici, baskıcı karakterli bir partidir demiştik. Tek başına muhafazakarlıktan ziyade milliyetçiliğe geçiş olarak görülmemeli. Bunu genelde liberaller söylüyor. 'AKP'yi esir aldı milliyetçiler' değerlendirmesi kolaycılık olur, dış politikada da aynısı yapılıyor ama yanlış. AKP hızlı hareket edebilen bir parti, İslamcılığı, dinciliği sabit, milliyetçiliği falan dönemsel bir imajla ilgili."

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan şöyle devam etti:

"Türkiye'de milliyetçi taban önemsenmiyor demiyorum ama MHP her zaman siyasi iktidarın zaten yardımcısı oldu; ya sokakta ya söylemleriyle. Aslında sağ siyasi iktidarların da kendilerini merkezde göstermesine yaradı. Faşist kültüre giden siyasi partilerin avantajı şu, diğer partiler ılımlı görünüyor. Erdoğan da yarın bir manevra yaptığında bütün suç MHP'ye kalacak. Bu kullanışlı bir durum, 'Erdoğan MHP'ye teslim oldu' söyleminden ne çıkar? 'Erdoğan'ın kendisi ne ki? Erdoğan'ı danışmanları aldatıyor' söyleminin muhalifler tarafından ayda bir dillendirildiğini görürüsünüz. Ne yaparsanız yapın siz sorumlu değilsiniz; Ya damat ya danışmanlar. Erdoğan'ın işi kolay."

'Çocuklara söyletiliyor ve uygun değil'

Andımız tartışmalarına ilişkin konuşan Okuyan, "Her ulus devlet kendisini yeniden tarif eder. Türk ve Türkiye kavramı örneğin 19. yüzyılda coğrafyamızda tüm müslümanlara verilen ortak ad, bunu Marx'ta bile görürsünüz. Dolayısıyla bir ülke 'içimdeki tüm zenginliği şu adla birleştiriyorum' diyebilir. Bu Türkiye'de bazı halkların dışlanmasıyla sonuçlanmış. Belli kesimlerin kendini içinde hissetmediği bir and bu. Çocuklara söyletiliyor ve uygun değil" yorumunda bulundu. "Feda kültürünü aşılıyor" diyen Okuyan şöyle devam etti:

'Biz AKP'nin her kararına karşıyız. Kaldırılması doğrudur demez TKP'

"O dönem koşulları evet farklıydı ama bugün geleceğe işaret eden, özgürlükçü, adalet anlayışı taşıması gereken bir yapıda olmalı. Peki AKP neden uğraştı Andımızla? Çözüm süreci öncesini kolaylaştırmak, Atatürk'ten ve laiklikten kurtulmak istiyorlar. Dolayısıyla bu konu sağlıklı bir ortamda tartışılmaktan çıktı. Biz parti olarak AKP'nin her kararına karşıyız. Çünkü varlık nedeni yanlış. 'Kaldırılması doğrudur' demez TKP."

"Aynı tahribata devam edip AKP'den kurtulamayız" diyen Okuyan, AKP'nin başından beri yıkıcı bir misyon sahibi olduğunu belirtti. AKP'nin ilk döneminde "12 Eylül'le hesaplaşacağız" dediğini anımsatan Okuyan, "Biz, siz hesaplaşamazsınız dedik ve haklı çıktık. Kazara da olsa AKP'den iyi bir şey çıkmıyor. Yaptığı her şeye karşıyız evet, çünkü maksat belli." dedi.

"İki ittifakta da bir paylaşımın olduğu kanaatindeyim." diyen TKP Genel Sekreteri "Herkes kendi alanına hitap ediyor. DEVA partisinin farklı çıkışları Millet İttifakını etkilemez. Bu farklı seslenme de yazılı olmayan bir iş bölümüne dönüşmüş durumda çünkü bunların önemi yok. Türkiye'de temel meselelerde zaten benzer söylemlerde bulunuluyor." ifadelerini kullandı.

Şule Aydın, Okuyan'a gazeteci yazar Enver Aysever ve İzmir Belediyesi'nde yapılan etkinlikler hakkında ortaya atılanlar hakkında görüşünü sordu.

"Bu doğru mu konusunda ben altını çiziyorum saydamlık olmalı" diyen Okuyan, birçok belediyenin bu tür organizasyonları özel şirketlere devrettiğini belirterek "Belediyelerin kültür işleri belli açılardan bu konularda birikimli kişilerde olsa belediyelerin sanatçılara sahip çıkması olumludur" dedi. 

Buna karşı çıkmanın mümkün olmadığını söyleyen Okuyan şöyle konuştu:

"Kültür-sanat hafife alınacak bir şey değil, bazı sanat dallarının yaşaması kamu kaynaklarına bağlı. Burada özenli bir dil kullanılmalı, belediye bir heykel yaptı mesela, nasıl değer biçeceksiniz? Konuyu kişisel durumdan çıkarınca belediyeler kültür-sanat alanında sorumlu olmalı ama ihalelere, aracı şirketlere izin verilmemeli."

Faruk Bildirici'nin "Bir gazeteci belediyeyle böyle bir ilişkiye giremez" yorumunu hatırlatan Okuyan, kültür sanat emekçilerinin piyasaya teslim edilmesinin konunun başka bir ucunu oluşturduğunu belirtti. "Böyle ilişkilere girilmesini ben de doğru bulmuyorum, sonuçta siyasi partilerin elinde belediyeler"  diyen Okuyan Bildirici'nin sözleriniyse şu şekilde eleştirdi: "Peki ne etik? Hangi gazete bağımsız? İlan geliriyle yaşayan bir gazetede ilan veren o şirkete zarara verecek bir haber yayımlanayabiliyor mu?" Okuyan şöyle devam etti:

"Ya şirketler, ya yerel yönetimler ya güçlü bir siyasi parti destek vermeli gazeteniz olması için. Bunlardan hangisi tarafsız? Bildirici Hürriyet'te yıllarca çalıştı, hangi gazetenin bağımsızlığından söz ediyor? Sosyalist bir ülke olunca gazeteler özgürleşir. Altını çiziyorum, adalet duygusunun zedelenmemesi gerekir."

Okuyan, bu konu tartışılırken ne söylendiğini dinlemeden saldıranların yanısıra, kendisi de belediyelerle akçalı ilişkiler içinde olduğu halde, belirli bir kişinin hedef alınıp linç edilmesinden memnun olanlar olduğunu hatırlattı.

Şule Aydın, "medyada tanıdığınız pek çok isim yine telifle etkinliklere katılıyor. Yeni yayınladığı bir kitabın tanıtımıyla ilgili bir toplantıya davet ediliyor. Bunun için telif alıyor." derken, Kadıköy Belediyesi'yle kurduğu bu tür bir ilişki varken, belediye emekçilerinin grevi olduğunda işçilere saldırmanın sorgulanması gerektiğini vurguladı.

İşçilerin taleplerine şımarıklık denmesi de bir çürümedir

Kadıköy ve Maltepe belediye grevlerine ilişkin TKP Genel Sekreteri "Ne yapıyor ki bu işçiler bu kadar para istiyor" söyleminin Türkiye'de uzun süredir dile getirilen ve ahlaksız bir yaklaşım olduğunu belirterek işçilerin taleplerine "şımarıklık" denmesini "hikâye" olarak yorumladı.

İşçilerin özel örnekler dışında genellikle alabilecekleri ücretleri talep ettiklerini belirten Okuyan, "Ancak öyle bir yoksulluk var ki bir anlamı olmalı taleplerin" dedi. İngiltere'deki sağlıkçıların grevini ve yüzde 1 zam almalarını örnek gösteren Okuyan, "İngiltere'de sağlıkçılar ayağa kalktığında iktidar başka sektördeki işçileri kışkırttı. Sağlıkçılar da 'herkesin ücreti artsın' diyor, mesele bu." dedi.

Öte yandan işçi sınıfından çok her meselede "goy goy yapan bir kesim" türediğini söyleyen Okuyan, "Her şeye saldıran, eline fırsat geçirğinde linç ve hakaret eden bir kesim var" diyerek sosyal medyanın da buna imkan tanıdığını söyledi.

Okuyan şöyle devam etti:

"İşçi greve çıkıyor, 'asgari ücret yeter sana' deniyor. Bunlar Türkiye toplumunu çürütüyor. Belediye işçilerinin her talebi, haklıdır, adildir, kimse gölge düşürmesin. Umarım tüm sektörlerdeki işçiler mücadelelerinin karşılığını alırlar." 

Bugün görülen Sakarya'daki havai fişek fabrikası katliamının davasını hatırlatan Şule Aydın, Okuyan'dan son dönem artan iş cinayetleri hakkındaki görüşünü istedi. 

İşçi cinayetleri: Hesabı sorulmuyor

TKP Genel Sekreteri Okuyan'sa şu yorumda bulundu:

"Türkiye'de işçi cinayetlerinin bir bölümü katliam boyutunda; Soma en acı örneklerden. Burdaki hukuk tamamen sermaye ve patronu kolluyor, her şeyde olduğu gibi. Devlet ölen işçilerin ailesine yardım yapıyor, kamu kaynaklarından kan bedeli ödüyor ve 'sus otur' deniyor. Geçmişte Zonguldak'ta maden kazalarında da oluyordu bu. Evet ailelere mali olarak sahip çıkılmalı ama konunun başka bir boyutu var: Cinayetin hesabı sorulmuyor."

Her gün işçilerin öldüğünü söyleyen Okuyan, "Kim verecek bunun hesabını? Örneğin ya birini eziyor bir yük kamyonu, ya sürücü kendi ölüyor, çünkü hızlı sürmek zorunda, hızlı sürmezse, patron işten atıyor." dedi.

'İslamcılığı çizgi olarak benimseyenler arasında önemli bir fark görmüyorum'

Şule Aydın 'Ayasofya İmamı'nın kadın cinayetleri hakkındaki sözleri ve sonrasında Özlem Zengin'in ona gösterdiği tepkiyle başlayan tartışmayı da Okuyan'a sordu. "Aile içi kavga" mı, gericilik yarışı mı? diye soran Aydın'a Okuyan şöyle cevap verdi:

"Öteden beri islamcı çevrelerin Türkiye'de hız açısından farklılıkları oldu, islamcılığı çizgi olarak benimseyenler arasında önemli bir fark görmüyorum; bu gidişatın mimarı bunlar."

Birilerinin "daha hızlı gidelim" dediğini söyleyen Okuyan, "ama emin olun yapabileceklerine inansalar, örneğin hilafet konusunu derhal hayata geçirirler. Aralarındaki farklılıklar bizi ilgilendirmiyor" yorumunu yaptı. TKP Genel Sekreteri Okuyan, "Ayasofya İmamı"nın öncülük üstlendiğini söyleyerek "Diyanet İşleri Başkanı'yla rekabet ediyor, AKP içinden gelen uyarılarınsa hiçbir inandırcılığı yok" dedi ve daha önce yaptığı bir öneriyi hatırlatarak "Bence 'Ayasofya İmamı' hükümet sözcüsü olsun" dedi.

'Toplum hem teşhirci, hem röntgenci oldu'

Türkiye siyasetindeki söz konusu çürümenin "nasıl engellenebileceğine" değinen Kemal Okuyan, "Adalet duygusu yerleşmeli" yorumunda bulundu. "Örneğin düşmanına dahi yalan, dolan, iftirayla yaklaşmama, sevmediğin aciz duruma düşmüş birine tekme savurmama, bunlar adalet duygusunun gereği" diyen konuşan Okuyan  bu alışkanlıkların yitirildiğini söyledi ve özel yaşamın da aynı şekilde kaybolduğunu savundu. "Toplum hem teşhirci hem röntgenci oldu" diyen Okuyan burada sosyal medyanın bir platform olduğunu söyleyerek "Sosyal medyada da çocuğunu, karısını dövüyor, sarkıntılık ediyor. Teşhircilik, başkasının acizliğinden keyif alma.. Bunlar evrensel bir tahribata dönüştü" yorumunda bulundu. Teşhircilik, röntgencilik ve linç kültürüyle mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Okuyan, "Bir hayvana işkence edip görüntüsünü sunuyorsa insalar, çürüme ciddi boyutlara gelmiş demektir. AKP de oturup düşünsün, dinci bir iktidarda toplum ne hale geldi" dedi.