İran işçi sınıfının onuru Heft Tepe direnişi 85. gününde

İran'da Heft Tepe şeker kamışı işçilerinin direnişi, bütün baskı ve engellemelere rağmen 85. gününü geride bıraktı.

Hakkı Hacınebioğlu

Amerikan yaptırımları nedeniyle çeşitli sorunlar yaşayan İran ekonomisi, koronavirüs salgınıyla birlikte durma noktasına geldi. Tüm dünyada olduğu gibi İran'da da patron sınıfı ekonomik krizin yükünü işçi sınıfının üzerine yıkmak istiyor.  Emekçi sınıflar hızla yoksullaşırken, birçoğu işini kaybetme tehdidiyle de karşı karşıya. İran işçi sınıfı, patron sınıfının bu saldırısına çoğu ülke işçilerinden daha kararlı bir yanıt veriyor. Ülkenin birçok şehrinde başta petrol, doğalgaz ve petrokimya sanayisi olmak üzere çeşitli sektörlerden işçiler grevler ve protestolar düzenliyor. Bu grevler ve protestolar, kimi iş yerlerinde onlarca gündür sürüyor. İran işçi sınıfının direnişleri içinde, İran'da sınıf mücadelesinin seyri açısından en önemlilerinden biri olan Heft Tepe şeker kamışı işçilerinin 85 gündür "kamulaştırma talebiyle" devam eden direnişine odaklanacağız. Köklü bir sanayi kuruluşunun başına gelen tanıdık hikayelerinden, kamulaştırma mücadelesinin doğurduğu işçi önderinden, işçilerin kararlı ve örgütlü mücadelesinden söz edeceğiz.

Tanıdık bir özelleştirme hikayesi

Heft Tepe Şeker Kamışı Tarım ve Endüstri Kompleksi, İran'ın köklü sanayi kuruluşlarından biri. Heft Tepe’nin kuruluşu İran'ın sanayileşmeye başladığı 1950'lerin ikinci yarısına dayanıyor. Heft Tepe, nükleer enerji çalışmalarının da başladığı bu dönemde İran Planlama Teşkilatı'nın bir projesi olarak Huzistan eyaletinde kurulur. Fabrika 1961 yılında üretime başlamadan önce, 1956 yılında Huzistan'da 10 bin hektar alana şeker kamışı ekimi gerçekleştirilir. Tarım ve sanayiyi kapsayan büyük bir projedir bu. 1978  yılında, yani İran İslam Devrimi’nden bir yıl önce Heft Tepe’nin yıllık şeker üretimi 100 bin tonla rekor seviyeye ulaşır.  1974 yılında Heft Tepe işçileri günümüzde de faaliyetine devam eden, İran’ın en köklü sendikalarından birini kurarlar: Heft Tepe Şeker Kamışı İşçileri Sendikası (Sendika-i Kargeran-i Nişeker-i Heft Tepe). İslam Devrimi’nin getirdiği kaos ve Irak savaşı Heft Tepe’yi de olumsuz etkiler. Üretimde ciddi bir düşüş yaşamakla kalmaz, Saddam’ın bombalarına da birkaç defa hedef olur.  

Heft Tepe artık İran İslam Devrimi’nin ekonomik mottosu olan “kendi kendine yeterlilik” ilkesinin ellerindedir. İran’ın yeni molla rejiminin bu ilkeden asıl anladığının İran’ı siyah ve beyaz sarık saran yeni patron sınıfına, İranlı komünistlerin deyişiyle İran teokratik burjuvazisine yağmalatmak olduğu kısa sürede ortaya çıkar. Şahın etrafına dizilmiş, takım elbiseli burjuvaların yerini, Kum kentinin medreselerinde eğitim almış molla burjuvalar alır. Yeni burjuvaların aç gözlülüğü eskilerininkini aratmaz. 

Yüzde 150 olan şeker ithalatı vergisinin aşamalı olarak 2007 yılına kadar  yüzde 10’a düşürülmesiyle birlikte, Heft Tepe için tehlike çanları çalar. Özelleştirme için gereken bahane yaratılmıştır. Heft Tepe’yi köklü ve büyük bir sanayi kuruluşu yerine hantal, verimsiz, eski bir yük olarak göstermek artık mümkündür. Bu vergi indiriminden dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ı destekleyen ithalatçı patronlar da kazanç sağlar. Planlama Teşkilatı’nın projesi olan Heft Tepe’nin özelleştirme çalışmalarına Özelleştirme Teşkilatı tarafından başlanır. İslam Devrimi Rehberi Ayetullah Ali Hamaney, 2005 yılında İran teokratik burjuvazisinin iştahlı bekleyişine yanıt verir. Heft Tepe’nin özelleştirilme kararı 2005 yılında Hamaney tarafından imzalansa da özelleştirme hemen gerçekleşmez. Gerçekleşmez çünkü, böylesine büyük bir yağmayı yönetmek kolay değildir. İşçiler de Heft Tepe’yi teslim etmemekte kararlıdır.  Heft Tepe’nin aşamalı özelleştirmesi devam ederken işçilere dönük saldırılar da hızlanır. İşçilerin ücretleri düşürülür ve ödenmemeye başlanır. Heft Tepe işçilerinin mücadelesi de bu saldırılarla başlamış olur. Bugün siz bu yazıyı okurken de devam eden, boyun eğmek nedir bilmez bir mücadele...

Heft Tepe işçileri, 2008 yılında ilk olarak 1974 yılında kurulan sendikalarını tekrar faaliyete geçirmeye karar verirler. İşçilerin zaman zaman örgütledikleri grevlerle 2015 yılına kadar engellenen özelleştirme nihayet gerçekleşir. Heft Tepe’nin yeni sahipleri 30’lu yaşlarda, haklarında çok az bilgi bulunan Umid Essedbeygi ve Mihrdad Rustami Çegini adlı “iş insanları”dır. Ülkenin en köklü ve en büyük sanayi kuruluşlarından biri kimsenin tanımadığı iki genç “girişimciye” 220 milyar tumene (dönemin İran Riyali/ABD Doları kuruyla 52 milyon dolar civarı) satılmıştır. İslam Devrimi sonrası İran’ı için bile tuhaf bir talan hikayesidir.

Kamulaştırma mücadelesinden doğan bir işçi önderi: İsmail Bahşi

İran teokratik burjuvazisi, işçi sınıfı karşısında bir kazanım elde etmiştir etmesine  ama farkında olmadan başka bir şeye daha neden olmuştur. Artık Heft Tepe işçilerinin mücadelesi patron sınıfı için en korku verici taleple, kamulaştırma talebiyle devam etmektedir.  

2018 ve 2019 yıllarında günlerce, birçok şehirde devam eden protestolar çeşitlilik göstermiştir. “Renkli devrim” arayan çevrelerin ilgiyle izlediği, ABD Başkanı Donald Trump’ın Farsça tweetler attığı zamanlarda protestoların belkemiğini oluşturan başka bir gerçek vardır. Renkli devrim tezgahından uzak, İran emekçilerinin gerçek taleplerini yansıtan bir emek karakteridir söz konusu olan. Ne yaptığını tam olarak bilen, gözünü siyasi iktidara dikmiş bir işçi hareketinden tam manasıyla söz edemeyebiliriz. Ama Şah ile birlikte devrilmiş sürgündeki eski burjuvalardan ve Trump’ın tweetlerinden medet ummayan yurtsever bir işçi hareketidir karşımızdaki. 

Heft Tepe işçileri, bu iki yılın protestolarında da ücretlerin ödenmesi gibi taleplerin yanı sıra kamulaştırma talebini de yükselttiler. Sendikalarıyla birlikte verdikleri örgütlü mücadelede, Heft Tepe’nin peşkeş çekildiği Umid Essedbeygi’nin yargılanmasını da talep ettiler. Güvenlik güçlerinin saldırılarıyla geçen protesto ve grevler bir işçi önderinin, İsmail Bahşi’nin ortaya çıkmasını sağladı. Kısa sürede molla rejiminin hedefine giren Bahşi, defalarca gözaltına alındı. Gözaltında işkence gördüğü iddia ediliyor. Şaşırtıcı değildir, molla rejimi tıpkı şah rejimi gibi işçilere, komünistlere yaptığı işkencelerle, işlediği faili meçhul cinayetlerle ünlüdür. Molla rejimi bu konuda Şah'ın sıkı bir takipçisidir.

Bahşi, Ekim 2019’da serbest bırakılsa da mahkeme süreci devam ediyor. Elbette bu sırada işinden de oldu. Hükümet onun sürgündeki İşçi Komünist Partisi’yle bağlantılı olduğunu iddia etse de İşçi Komünist Partisi bunu reddetti. Bahşi, bir komünist partiye üye mi bilmiyoruz ama İran molla rejiminin korkusunu anlamak zor değil. İran emekçilerinin yurtseverliği İran’da bir renkli devrim ihtimalini zayıflatıyor. 2018 yılındaki protestoların Trump’ın Farsça tweetlerinden sonra sönümlenmesi bunun önemli bir kanıtı. Bağımsız bir komünist hareket içinse koşulların ne denli uygun olduğu, işçilerin kendiliğinden direnciyle açıkça görülüyor.

Heft Tepe münferit değil

Koronavirüs salgınının faturasını dünyanın her yerinde olduğu gibi işçi sınıfına ödetmek isteyen İran teokratik burjuvazisinin saldırganlığı Heft Tepe işçilerini bir kez daha greve itti. Yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi Heft Tepe tek örnek değil. İran işçi sınıfı onlarca gündür birçok fabrikada grevler örgütlüyor. Heft Tepe bunların içinden örgütlü mücadele pratiğinin gelişkinliği ile birkaç adım öne çıkıyor. Öyle ki, işçilerin grevi Huzistan ostanına bağlı Şuş kenti valilik binası önünde 85 gündür devam ediyor. İşçilerin talepleri arasında salgın bahanesiyle ödenmeyen maaşların ödenmesi, işten atılanların işe geri dönmesi, Heft Tepe’nin kamulaştırılması, Heft Tepe’nin peşkeş çekildiği Umid Essedbeygi’nin yargılanması bulunuyor. İşçiler ücretlerin ödenmesi başlığında bir takım kazanımlar elde etmiş olsalar da henüz tatmin edici bir gelişme yaşanmış değil. İşçilerin grevi ve güvenlik güçlerinin saldırıları devam ediyor.

İran kapitalizmi birçok açıdan ağır bir dizi krizin içinde. Bu krizlerden kısa vadede çıkabilmesi mümkün görünmüyor. Krizler derinleştikçe de işçi sınıfının omuzlarındaki yük artıyor. İran, köklü bir mücadele geleneği olan oldukça büyük bir işçi sınıfına sahip. İran işçi sınıfı, patron sınıfının artan saldırılarına kararlı bir biçimde, ama el yordamıyla cevap veriyor. Burada ayrıntılarına girmek mümkğn olmasa da İran’da sol, işçi sınıfının halihazırda sahip olduğu potansiyele cevap verme kabiliyetinden yoksun. Hem ideolojik açıdan yoksun, hem de örgütsel açıdan. Ülkedeki birçok sol parti ve örgüt, İran işçilerine tutarlı, sosyalist devrim odaklı bir hat çizecek ideolojik çizgiden yoksun.

Bununla birlikte büsbütün umutsuz bir tablodan bahsetmiyoruz. Unutmayalım ki İran işçi sınıfı kamulaştırma mücadelesiyle grevler örgütlüyor. İşçilerr örgütlü mücadelenin önemini kavrayıp sendikalarını kuruyorlar. Mücadelenin kendisi işçi önderleri yaratıyor. O mücadelenin bir işçi sınıfı partisi yaratmayacağından emin olamayız. Bir zamanlar İranlı komünistlerin kalesi olan Tahran Üniversitesi’nde yeni devrimci hücrelerin doğmayacağını da bilemeyiz. Molla rejimi de bunları bilemiyor ve İsmail Bahşi’nin bir örgütlü komünist olmasından, işçi eylemlerinde “komünist komplo” varlığından korkuyor.