GÖRÜŞ | 'Erdoğan'ın Anayasa çıkışından yumuşama beklemek en hafif deyimle saflık'

Ali Rıza Aydın Erdoğan'ın amacının yumuşama değil sistemin işleyişinde sıkıntılara neden olan mevcut Anayasa'da düzenlemelere gitmek olduğunu söyledi.

Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni Anayasa açıklaması tartışma yarattı. Kimi yorumcular bunun gündem değiştirme amaçlı olduğunu söylese de, Erdoğan'ın siyasi sıkışmasını aşmak adına çeşitli yollar aradığı biliniyor. 

Muhalefet içinde Erdoğan'ın çıkışını uzlaşma adımı olarak görmeye çalışanlar da yok değil. 

Eski AYM Raportörü ve soL yazarı Ali Rıza Aydın'sa Erdoğan'ın çıkışından yumuşama beklentisine girmeyi "en hafif deyimle saflık" olarak değerlendiriyor. Aydın'a göre amaç sistemin işleyişinde sıkıntılara neden olan mevcut Anayasa'da düzenlemelere gitmek, belki bu arada muhalefetin de ağzına bir parmak "bal çalmak".

Aydın'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şu şekilde:

Yeni anayasa açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Erdoğan'dan yumuşama bekleyenler var, sizin böyle bir beklentiniz var mı, amacı nedir?

Ekonomik yönden emekçi halkın üzerine çökmüş, siyasal yönden olağandışı çıkmaza girmiş, eğitimde ve sağlıkta sıkışıp kalmış, pandemi koşullarını yönetemeyen, eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştirmiş, yargıyı işine geldiğinde tanıyan, hakları hem yasalarla hem uygulamayla gasp eden; laikliği ayaklar altına alan, hak ve özgürlük kullanımlarını sermaye lehine serbestleştirirken emekçiler, eğitimciler, öğrenciler için yok sayarcasına şiddetle baskılayan ve bunlar gibi daha birçok alanda kaotik bir ortamda yaşamaya zorlanıyor toplum. Kimler karşıtsa, kimler eleştiriyor ve hak arıyorsa “terörist” diye yaftalanan bir kin ve nefret ortamındayız. 

Bir uçta seçim tartışmaları ve seçime bel bağlama sürerken, siyasi iktidarın “seçim ama benim kurallarımla ve koşullarımla” diyerek seçim hukuku üzerinde çalıştığını da biliyoruz. Düzen içi muhalefet de sarılıverdi bu tuzağa. Ama siyasi iktidar hem de sermayenin desteği sürerken daha da güçlenme ve daha istikrarlı yönetime sahip olma peşinde. Bunu “yumuşama bekleme” hevesiyle görmek deyim yerindeyse saflık. Ayrıca güçlenmeden ve istikrar arayışından -ittifaklar, pazarlıklar gibi yollarla pay kapma hevesleri de var düzen içi siyasetin. Mantar gibi siyasi parti kurulması bunun açık kanıtı.

O zaman beklenti belli: Uymadığı, ihmal ve ihlal ettiği, işine gelen kurallarını işine geldiği gibi kullandığı; halk yönünden askıda kendileri yönünden varlığı süren Anayasayı, -evet oyalama bahaneleri de olabilir ki oyalayacaktır da- başkanlı rejim yönünden güçlendirecek hale getirmek.             

2017 referandumunda Anayasa'nın 18 maddesi değiştirildi, ancak bütününe dönük kapsamlı bir değişiklik olmadığı için eski Anayasa ve halihazırdaki sistem arasındaki çelişki ve sürtüşme sürüyor. Hangi noktalarda acil değişiklik ihtiyacı var sizce?

Evet, başkanlı rejim yönünden kapsamlı bir Anayasa değişikliği olmadı 2017 müdahalesi. 2017’den önce fiili başkan gibi çalışan, bakanlar kurulunu ve parlamentoyu istediği gibi yönetebilen bir cumhurbaşkanının hukuksal, yönetsel ve siyasal gücünü Anayasaya yerleştirmekti yapılan. Yani bir çeşit yamamaydı, ama büyük bir yama. Öyle bir eki ki yama bütünü tepeledi arkaya attı. Ve bunlar Anayasanın değiştirilmez, değişikliği teklif edilemez Cumhuriyet ve nitelikleri maddeleri ihlal edilerek yapıldı. 

Yama başkanlı rejime geçirdi, parlamento içinden çıkan bakanlar kurulunu ortadan kaldırdı, parlamentoyu işlevsizleştirdi ve önemsizleştirdi, yargıyı zaptırap altına aldı, yönetimi tek kişi ve binaya topladı. Haziran 2018’den bu yana da uygulanıyor. Anayasacıların deyişiyle teori ve uygulamadaki başkanlı modellere de uymuyor. Üç yıla yaklaşılıyor. Artık başlangıçtan bugüne yaşananlar, öne çıkanlar, aksayanlar biliniyor. Bir de hem sermayenin hem de siyasal iktidarın neleri engel gördüğü, daha neleri istediği konusunda deneyim de var. Bunları Anayasaya yerleştirmek ve yamalama yönteminden kurtulmak gerekiyor. Beklenmeyen bir durum değil Anayasa değişikliğine gitmek.

Tabii ortada bir taslak görülmediği için konular üzerinde değerlendirme yapma olanağı yok. Ama müdahale başlıklarından bir çoğunun emareleri var. Örneklersek:

Kuvvetler ayrılığı Anayasa'da duruyor, fiiliyatta yok. Cumhurbaşkanı kararnamelerinin (CBK) daha ilk dönemde istedikleri gibi güçlü olmadığını gördüler, kısmen de olsa AYM’ye takılanlar da bunu gösterdi. Yerel yönetimler üzerindeki vesayet yeni rejimde tökezledi, daha hakim olmak istiyorlar. Belediyelerle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını ilişkilendirdiler ama Anayasa’da İçişleri Bakanlığı duruyor. Atamayla gelen vali yöntemi ara sıra da olsa dile getiriliyor ki bu yerel yönetim modelini değiştirecek. Benzer şekilde olmadığı halde duran bir hal de Hakimler ve Savcıları Kurulunun doğal üyesi olan Adalet Bakanlığı müsteşarı… Cumhurbaşkanı'nın iki dönem yasağı var, seçim yasalarının bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaması var, Erdoğan bir daha seçime girmek istiyorsa Anayasal bir düzenleme şart.

Yeni yapılacak değişikliklerle din özgürlüğünün önü daha da açılacaktır. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri daha çok baskı altına alınacaktır. Dernekleri baskı altına alan yasa çıkarılmıştı. Bunun dayanağını yerleştirebilirler. 2010 Anayasa değişikliğinde sendikaları parçalamışlardı, şimdi de kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını budayıcı değişiklik gelebilir. 

Bu örnekler kuşkusuz artacak. Bu kadarı bile gösteriyor ki ciddi el atma başlıkları var. Düzen içi muhalefete de göz kırpacak maddeler ihmal edilmeyecek. Böylece hem Anayasayı değiştirme çoğunluğu garanti altına alınacak, hem de çok partili tek siyaset, sömürü siyaseti…   

Muhalefetin "güçlendirilmiş parlamenter sistem" söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun somut bir çerçevesi var mı, siz anlayabildiniz mi?

Buradan muhalefetin talebi çıkmaz. Bunu tartışmaya açmaya bile gerek yok. Göz boyayıcı bir iki yem atılabilir. “Neden” sorusunun yanıtı Anayasayı değiştirmek isteyenle parlamentoyu önemsizleştiren ve ihtiyaca bağlı çalıştıranın aynı siyaset olması. Kaldı ki, sermayenin de böyle bir kaygısı yok. ABD modelini en iyi demokrasi örneği olarak gösteren kendileri.  

Peki bu değişikliğin yolu nedir, AKP-MHP ittifakının ne meclis içinde bir anayasa değişikliğine, ne de referanduma götürmek için yeterli sayısı yok. Vekil transferiyle ancak mümkün olabilir, ya da diğer partilerle uzlaşma yoluna gidebilir. Her ikisi de çok kolay görünmüyor. Bu yüzden bir yorum da Erdoğan'ın gündem yaratarak zaman kazanmaya çalıştığı yönünde.  Siz ne dersiniz?

O kadar yüzeysel ve basit bakılmaması gerektiği sanırım yukarıdaki kısa yanıtlarla bile ortaya çıktı. Bu düzen içi siyasetten her türlü ittifak, sayı pazarlık hesapları çıkar. Hiç de sürpriz olmaz. Nitekim Erdoğan herkesi Anayasa değişikliğine destek vermeye davet etti. Muhalefet yönünden tek çıkış: Yeter! Siz Anayasa değiştiremezsiniz artık diyerek cephe açmak. Olur mu olmaz mı takdiri halka bırakalım. 

Ama komünistlerin duruşu çok net bu konuda. Artık sömürünün, eziyetin, baskının sınırı kalması. Emekçi halk kölelik düzeninden daha ağıt koşullarda yaşamaya zorlanıyor. Öyle demokrasi, seçim, güçlü iktidarla güçlü Türkiye gibi söylemler işe yaramıyor. Yamalamalarla oyalanılacak durum kalmadı. Emekçi halk kendi Toplumcu Anayasası için örgütleniyor, çalışıyor, devrimci mücadele veriyor.