Erdoğan: Yayılmacı bir anlayış içinde değiliz

Erdoğan, 'Türkiye olarak etrafımızdaki sorunlarla ilgilenirken asla irredantist yani yayılmacı-müdahaleci bir anlayış içinde değiliz' dedi.

Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, çevrim içi olarak katıldığı 12. Halifaks Uluslararası Güvenlik Forumu'nda açıklamalarda bulundu.

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

-1 milyon 375 bin insanın hayatına mal olan koronavirüs salgını, maalesef yayılmaya devam ediyor. Her ne kadar bu salgın öncelikle sağlıkla ilgili olsa da sonuçları itibarıyla hayatımızın hemen her alanını etkiliyor. İş gücü piyasasından ticarete, kişisel ilişkilerden kamu güvenliğine kadar pek çok alanda salgının artçı sarsıntılarına şimdiden şahit oluyoruz. Son günlerde kimi ülkelerde tırmanan sokak olaylarının gerisinde, ırkçılıkla beraber salgının ortaya çıkardığı adaletsizliklerin de olduğuna inanıyorum. Dünya genelinde 1,4 milyona yaklaşan can kaybını, sadece Covid-19 virüsünün ölümcül etkisine bağlamak son derece yanlıştır. Bu tablolun oluşmasında küresel sistemin artık çözüm yerine sorun üreten yapısının da payı vardır. Ortak geleceğimizi tehdit eden bu kriz karşısında, uluslararası toplum maalesef gerekli dayanışmayı halen gösteremiyor. Özellikle küresel sistemin çeperinde yer alan, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin salgınla mücadelede kaderlerine terk edildiğini görüyoruz."

Aşı açıklaması

-Uğur Şahin ve Özlem Türeci isimli Türk doktorların da katkı yaptıkları bu gayretlerin, tüm insanlık için bir 'müjde' niteliğine bürünmesi ancak bu çalışmaların rekabet konusu yapılmaması halinde mümkün olabilir. Hangi ülkede üretilirse üretilsin, kullanıma hazır hale getirilecek aşılar, kayıtsız şartsız tüm insanlığın ortak istifadesine sunulmalıdır.

'Ne Doğu'ya, ne de Batı'ya sırtımızı dönme gibi bir lüksümüz olabilir'

Erdoğan, "Bizim ne Doğu'ya, ne de Batı'ya sırtımızı dönme gibi bir lüksümüz olabilir.  Avrupa ile ilişkilerimizi geliştirirken, Asya'yı ve Afrika'yı asla ihmal etmiyoruz" diyerek, Türkiye olarak etraftaki sorunlarla ilgilenirken asla irredantist yani yayılmacı, müdahaleci bir anlayış içinde olmadıklarını söyledi.

Erdoğan, "Biz öncelikle kendi milli güvenliğimizi, kendi vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini sağlamaya ve bunları sağlam noktada değerlendirmeye, ardından da bölgemizin ve gönül coğrafyamızın istikrar, huzur ve iç barışına katkı sunmaya çalıyoruz" dedi.

Azerbaycan-Ermenistan gerginliği

-Azerbaycan toprağı olan bu bölge, Birleşmiş Milletler ve AGİT kararlarına rağmen yaklaşık 30 yıl boyunca Ermenistan tarafından işgal edilmiş durumdaydı. Sorunu çözmek amacıyla oluşturulan MİNSK Grubu eş başkanları ise işgali sonlandırma noktasında şimdiye kadar maalesef hiçbir adım atmamıştı. Rusya Federasyonuyla ortak çabalarımız sayesinde varılan anlaşmayla hem sıcak bir çatışmayı bitirdik, hem de 30 yıldır buzdolabında bekletilen bir sorunun çözümüne katkı sağladık.

'Libya'da siyasi çözüm umutları yeşermişse, bunda Türkiye'nin ciddi katkısı bulunuyor'

-Libya Milli Mutabakat Hükümeti'ne sağladığımız eğitim ve danışmanlık desteği, ülkenin daha fazla iç savaşa sürüklenmesini engelledi, Birleşmiş Milletler öncülüğündeki siyasi sürecin önünü açtı. Bugün Libya'da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse, bunda Türkiye'nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor. Sahada kalıcı ateşkesin tesisi ve kapsayıcı siyasi sürecin ilerletilmesi konusunda Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, tüm taraflarla eşgüdüm halinde çabalarımızı sürdürüyoruz. Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun çalışmalarını da destekliyoruz.

-Doğu Akdeniz'deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına elbette rıza gösteremezdik. Kıbrıs Türkleri'ne yönelik izolasyonlara son verilmesi ve Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının hakkaniyetli paylaşımı yönündeki çabalarımızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Diğer taraftan, diyalog ve diplomasiye kapımızı hiçbir zaman kapatmadık, kapatmıyoruz. Kıbrıs Türkleri'nin de katılacağı bir Doğu Akdeniz konferansı düzenlenmesi önerimiz, sorunu diyalogla çözme irademizin tezahürüdür.

Türkiye, Ege'de ve Doğu Akdeniz'de mevcut sorunların aşılması için her zaman yapıcı tutum sergilemiştir. Nitekim, geçtiğimiz aylarda NATO Genel Sekreteri'nin girişimiyle ülkemiz ile Yunanistan arasında NATO çatısı altında gerçekleştirilen ayrıştırma görüşmelerine başından itibaren aktif ve samimi biçimde katılım gösterdik, katkı sağladık. Ayrıca, Yunanistan ile Ege sorunlarının ele alındığı ve sonuncusu 4,5 yıl önce gerçekleştirilen İstikşafi Görüşmeler sürecinin yeniden başlatılması hususunda mutabakata vardık.

'Türkiye'nin sınırları aynı zamanda NATO'nun sınırlarıdır'

"Coğrafi bakımdan Afro-Avrasya ülkesi olan Türkiye'yi diplomaside dar bir çerçeveye hapsetmek, yanlış olduğu gibi mümkün de değildir" diyen Erdoğan şunları kaydetti:

"Bizim ne Doğu'ya, ne de Batı'ya sırtımızı dönme gibi bir lüksümüz olabilir. Avrupa ile ilişkilerimizi geliştirirken, Asya'yı ve Afrika'yı asla ihmal etmiyoruz. Rusya'yla son dönemde derinleşen iş birliğimizi, Amerika'yla köklü bağlarımızın alternatifi olarak görmüyoruz. Bilhassa 68 yıldır üyesi olduğumuz NATO içindeki konumumuza büyük önem atfediyoruz. Türkiye'nin sınırları aynı zamanda NATO'nun sınırlarıdır. Günümüzde de, NATO'nun yüzleştiği yeni sınamalar ve tehditler karşısında güvenilir bir müttefik olarak kritik sorumluluklar üstleniyoruz. Afganistan'da, Kosova'da, Irak'ta, Karadeniz'de, Akdeniz'de ve diğer coğrafyalarda İttifak'a sağladığımız ciddi katkılarla, külfet paylaşımında büyük bir yükü omuzladık. Bu gerçeğin, dar siyasi saiklerle gölgelenmesine ve sorgulanmasına müsaade etmeyiz. Biz hem ülkemizin hem de müttefiklerimizin hak ve çıkarlarını gözetirken, aynı hassasiyeti ve dayanışma ruhunu müttefiklerimizden beklememiz de tabiidir."