3 MART | Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldırılması: Laiklik için hayati bir adım

Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluşuna da vesile olan 3 Mart 1924’te çıkarılan devrim yasasının tam karşıtı bir işlev görmektedir, kapatılmalıdır.

Kadir Sev

Osmanlı’da Şer’iyye, Şeyhülislamlık kurumunun; Evkaf ise Evkaf-ı Hümayun Nezaretinin karşılığıdır. Biri din hizmetlerinin öteki vakıf mallarının yönetilmesi için kurulmuş olan Osmanlı’nın bu iki ayrı kurumu, 2 Mayıs 1920 tarihinde çıkarılan 308 sayılı Millet Meclisi Kararnamesiyle kurulan Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti örgüt yapısı içinde birleştirilerek Türkiye Devletine aktarılmıştır.

Vekalet, 3 Mart 1924 günlü 429 sayılı Yasayla kapatıldığında yalnızca 4 yıllık bir geçmişe sahiptir. Üstelik 1922 yılı sonuna değin Anadolu’da savaş ve belirsizlik durumu vardır. İstanbul’da ise saltanat henüz sürmektedir. Bu iki neden yüzünden faaliyetini kısıtlamış olmalıdır. Diyanete yakın kaynaklarda, fetvalar verildiği; projeler geliştirildiği; din görevlisi yetiştirildiği gibi bilgilere yer verilse de hizmetin niteliği ve neler yapıldığı belirsizdir.

Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti kaldırılmıştır ama devlet ne din işlerinden ne de vakıfların yönetiminden çekilmiştir. Din işlerini yönetmek üzere Diyanet İşleri Reisliği; vakıfları yönetmek üzere de Başbakanlığa bağlı bir müdürlük kurulmuştur.

Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması, yerine Diyanet İşleri Reisliği kurulmuş olsa da laiklik konusunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. Çünkü din hizmetleri devletin yükümlülüğüne bırakılarak, tarikatlar biçiminde örgütlenen yerel egemenlik odaklarının güçlerinin kırılması amaçlanmıştır. Reislik de zaten Osmanlı Devleti’ndeki şeyhülislam yetkileriyle donatılmamıştır.

Şer’iyye ve Evkaf hizmetlerinin ayrılarak iki ayrı kurum olarak yapılandırılmasının önemsenmesini gerektirecek bir başka neden daha vardır. Böylelikle görevi din hizmetlerini yürütmek olan bir kurumun bütçe ödenekleriyle yetinmesi sağlanmış, ticaret yapması önlenmiştir.

İlk yıllarında çok kısıtlı bütçe kullandırıldığı anlaşılmaktadır. 1931 yılı Bütçe yasasına konulan bir maddeyle cami görevlilerinin aylıklarının Vakıflar Genel Müdürlüğünce ödenmesinin öngörülmesi bu nedene bağlanmalıdır. Cami görevlilerinin aylıkları 1935 yılında Diyanet İşleri Reisliği Örgüt Yasası çıkarılmış olmasına karşın, 1950 yılına değin Vakıflar Genel Müdürlüğünce ödenmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yasası 1965 yılında yenilenmiştir. İzleyen yıllarda bütçe ödeneklerinden daha çok yararlandırılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Yeni yasada her yıl için 2 bin imam-hatip kadrosu verilmesi öngörülmüş; 1971 yılında imam-hatiplerle birlikte 32 bin kişi çalışanı olan bir kuruma dönüşmüştür.

Ticaret yapmasının önlenmesi az iş değildir.

Osmanlı döneminde vakfedenlerin soyu bilinemediği için sahipsiz kalan ve eline geçirenin çıkar sağladığı, yararlandığı binlerce mazbut vakıf ve onların binlerce taşınmazı vardır. II. Mahmut bu vakıfların hepsini 1826 yılında Evkaf-ı Hümayun Nezareti yönetimi altında toplamış, gelirlerinin bütçeye kaydedilmesini sağlamıştır.

Milyarlarca lira değerindeki bu taşınmazları günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetmekte, dilediğince kiralamakta, satmakta, yap- işlet yöntemleriyle AVM’ler yaptırmaktadır.

Eğer ayrı bir kurum olarak yapılandırılmasaydı, bu işlerle Diyanet İşleri Başkanlığı ilgileniyor olacaktı. 

Diyanet İşleri Başkanlığı Yasası 2010 yılında önemli ölçüde değiştirilmiş, toplumsal yaşamın her alanında var olan; her şeye karışan; şeyhülislamlık kurumuyla yarışacak düzeyde işler yapan; devasa büyüklükte bütçeler kullanan, bir kuruma dönüşmüştür. Artık tarikatların, yerel egemenlik odaklarının gücünün kırılması amacından çok uzaklardadır. Üstelik laiklik karşıtı yaptığı işlerin karşılığı vergilerimizden oluşan bütçelerden ödenmektedir.

Laikliğe ne yazık ki sahip çıkılamamıştır. Mevcut haliyle Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluşuna da vesile olan 3 Mart 1924’te çıkarılan devrim yasasının tam karşıtı bir işlev görmektedir, kapatılmalıdır.