Tarikatlar da hoşlanmadı: Nedir bu semt evleri?

İstanbul'da tarikatçılarla TKP karşı karşıya gelirken, kadrajda Yayla Semt Evi'nin tabelası vardı. TKP'nin semt evleri, yaptıkları çalışmalar ve nasıl yaygınlaştıkları hakkında parti yöneticileriyle konuştuk.

Haber Merkezi

Yayla Semt Evi'nde neler yapılıyor?

Tarikatçı saldırının püskürtülmesiyle gündeme gelen Yayla Semt Evi, pandemi döneminde özel işlevler üstlenmiş.

Burada mahalle halkının artan dayanışma ihtiyacına odaklanmış TKP'liler. 

Kadınlara dönük sağlık seminerleri, pandemi önlemleri hakkında bilgilendirme çalışmaları semt evinin gündemine girmiş.

Milli Eğitim Bakanlığının kendi yarattığı karmaşayla birlikte özel bir önem kazanan eğitim sorunlarıysa semt evini eğitimi aksayan çocuklara destek vermek için çalışmalar yapmaya yöneltmiş. Matematik ve İngilizce destek eğitimleri vermeye hazırlanıyorlar.

Edebiyat atölyeleri, hatta tango dersleri de yapılıyor Yayla Semt Evi'nde.

Tüm bunlar bir dayanışma mantığıyla imece biçiminde örgütleniyor.

Bahçelievler'de gerici bir tarikatın üyeleri komünistlerden "rahatsız" oldu. Bu rahatsızlık kendisini TKP'nin çalışmalarını önleme çabası şeklinde gösterince sokak biraz karıştı. Komünistler, "boyun eğmemekle" yetinmedi, tarikatlara geçit vermeyeceklerini daha güçlü söyleyerek sokağa ağırlıklarını koydular.

Bunların yaşandığı bölgede yakın zamanda açılmış bir semt evi var: Yayla Semt Evi.

Semt evleri TKP için "tabela astıkları bir örgüt binasından" fazlasını ifade ediyor. Partililer semt evlerini, sadece partinin mahalledeki varlığı olarak değil, mahallenin partiyle birlikte var olması olarak gördüklerini söylüyorlar.

‘Toplumu örgütlü kılarak örgütlenen parti’

Konuyla ilgili görüştüğümüz TKP MK üyesi ve İstanbul İl Başkanı Senem Doruk semt evleri için “politik mücadelemizin bir parçası, başka örgütlenme biçim ve araçlarımız gibi. Ama toplumu daha örgütlü kılma, toplumsal sorunlara bu örgütlülük üzerinden müdahale etme gibi bir ağırlık noktası var semt evlerinin” diyor. Doruk’a göre, semt evleri ve işçi evleri mahalleyi ya da bir sanayi havzasını kendi çevresinde örgütlerken, bunu sadece kendi siyasetine angaje ederek değil, mahalli sorunların çözümünü bu örgütlenme çevresinde aramaya çağırarak yapıyor. Doruk şöyle diyor:

“Bu yaklaşım, partiyi yayıldığı alanlarda daha güçlü kılıp, toplumun koruması altına alıyor. Tabii bu durum iktidarın, gericiliğin ya da sermayenin duyarlılığını da artırıyor. Tehdit algıları pekişiyor. Bahçelievler’de tarikatçıları ürküten, harekete geçiren de bu oldu.”

Gerçekten de komünistlerin semt evleriyle yaygınlaştırdıkları çalışmalarının tarikatları ürkütmesi belli ki tesadüf değil. Nitekim Bahçelievler'de gericileri geren, parti yayınının "Tarikatlar Kapatılsın" başlığı olmuştu.

Kadın Dayanışma Komiteleri

TKP'nin gericilerle ve son yıllarda en çok kadınlara dönük saldırılar üzerinden gündeme oturan tarikatlarla sorununda önemli bir boyut daha var: Kadınlar.

Semt evlerinin etkin bir rol üstlendiği "Kadın Dayanışma Komiteleri" yaz aylarında tamamlanan parti konferansının hemen ardından örgütlenmeye başlamış.

Senem Doruk, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da Kocamustafapaşa'da bir KDK'nin daha kurulduğunu söyledi ve şöyle dedi:

“Kadınların düzen, patronlar ve gericiliğin saldırıları açısından özel bir yerleri olduğu açık. Gerici sömürü düzeni emekçi halka vururken, bunun içinde kadınlara iki kat daha sert vuruyor. Üstelik yobazlık ve zorbalık kadınlara bazen en yakınları üzerinden, eşleri, babaları ya da kardeşleri üzerinden geliyor.

Bu saldırıların karşısında ‘kadın dayanışması’nın yükseltilmesi yeni bir fikir değil, hatta refleksif olarak ortaya çıkıyor ama dayanışma fikrini ve pratiğini politik bir eksene bağlamadığınız ve toplumun bütününü hedef alan bir zemine oturtmadığınızda tuzağa düşüyorsunuz. Kadın Dayanışma Komiteleri’ni komünistler örgütlüyor. TKP’nin semt evleri, komitelere kapısını açıyor. Başka türlüsünün daha fazla ‘kadınlara’ ait olması mümkün olabilir ama dayanışma ihtiyacını karşılayacağını pek düşünmüyorum.”

Doruk, Kadın Dayanışma Komiteleri’nin sömürüye, gericiliğe, zorbalığa karşı dayanışmayı örgütlediğini, bunların sonuçları “kadına uygulanan erkek zorbalığı” olarak karşımıza çıktığında bile dayanışmanın “erkeklere karşı” kadın dayanışması olarak görülmesinin sorunun kaynağıyla hesaplaşmayı imkansız kıldığını düşünüyor.