Sağ sola benzerse ve tersi

Osman Çutsay'ın “Sağ sola benzerse ve tersi” başlıklı yazısı 27 Aralık 2012 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Şemaların, “yerleşik siyasal haritaların” da diyebiliriz, acaba hem soldan sağa hem de sağdan sola okunmaları mümkün mü? Mümkündür de, acaba aynı şey mi söylenmiş ve anlaşılmış olur?

Yanıt, kolay değil. Ama yine de bir öneride bulunabiliriz: Yerleşik siyasette sağdan sola doğru okumalar yapmak, yani egemen kapitalist sınıfların solun argümanlarını içselleştirip kullanması, mümkündür. Hatta daha da ötesi var: Bu, mümkün olmanın ötesinde, son derece gereklidir, yoksa sağ siyasetin bekasını sağlamak mümkün olmaz.

İnsanlık tarihine şöyle bir baktığımızda bile rahatça görüyoruz: Yerleşik siyaset, sınıflı toplumun savunucuları, toplumsal bekalarını sağlama alabilmek için krizle birlikte kendilerini direnenlerin veya devrimcilerin taleplerine açıveriyorlar. Böyle yapmasalar, çok daha hızlı bir biçimde tarihe karışacaklarını biliyorlar. İyi.

İyi ve demek ki, kuşaktan kuşağa neredeyse genetik bir bilgi aktarımı var: Sol talepleri bu içselleştirme, sağı kısa vadede feraha çıkarıyor, çünkü o taleplerin solda ve solcu kalmasını da engelliyor.

Başka türlü şöyle ifade edebiliriz: Sağın sol taleplere mahkumiyeti, sınıflar mücadelesinin sonucudur ve sol talepleri içselleştiren sağ, farklı bir sağ olmaya başlar. Daha özgürlükçü falan olmaz. Bir kere krizi ve o krizin nedeni olduğunu kabullenir. Sol da, bu talepleri elinden kaçırdığı andan itibaren iktidardan uzaklaşır (iktidarsızlaşır) ve sağın bir parçası haline gelir. Amaç, odur. Bu içselleştirme, yerleşik iktidar blokunun belki ilk adımlarda kurtarıcısı (kanın durdurucusu) , sonrasında ise başının belası olmasına yol açar.

İçselleşme, yerleşikleşme, hadi iliştirilme (embedded) diyelim, kolay bir iş değil. Organikleşme sağlanamadığı için zor. Mevcut yapıyı da bozabilir. Bozuyor zaten. Kriz derinleşiyor.

Ama şu da var: Solculuk adına sağın talep ve iddialarını kabullenme, daha doğrusu demokrasi cilasıyla içselleştirme, sol tehdidin bir zaman için tamamen ortadan kalkması anlamına geliyor. Bunu 20’nci yüzyılda Gorbaçov deneyimi ve reel sosyalizmin imhası ile gördük. Sol, bir anda bitiyor. Ama sağ da gönenmiyor doğrusu. Özellikle sonraki adımlarda çok daha ölümcül ve barbarca sorunlarla karşılaşıyor barbarlıkla çözüm arıyor. Sonuçta sağ, hep kısa vadeli çözümlerle mutlu olduğu ve öyle yönetebildiği için, burada büyük çöküşe kadar bir sorun görmüyor.
Şimdilerde “Avrupa’nın motor ülkesinde” benzer şeyler yaşanıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, daha önce solda görünen birçok öneriyi ve talebi kendisine mal etmekte beis görmemişti. Şu anda kendisine partisi içinden en büyük eleştiri, partisini, Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU), sosyal demokratlaştırdığı ve hatta “yeşilleştirdiği” yolunda. Bu, bir yansıma. Krizin yansıması. Bir itiraf.

Avrupa geleneksel sağı büyük bir çıkmazda: Berlin’deki sağ iktidar örneğin, SPD, Yeşiller ve hatta Sol Parti üst yönetiminden bazı kesimleri yine kendisine benzetiyor. Kendisini onlara benzettiği, onların bazı önerilerini içselleştirdiği mesajı vererek yapıyor bunu.
Böylece büyük krizi kabul ve ilan ediyor. Barbarlığı yani...