Düzen solunun hepsi çirkindir. Ama en çirkinleri, herhalde, ağır antiemperyalist-antikapitalist sloganlar (“sis bombaları”) atmayı ihmal etmeyen, aslında da sosyalist devrimin imkânsızlığına iman etmiş militanlardır. Kendilerini sahnedekilerden daha solcu da sayarlar, ama en atakları bu sahnedeki fraksiyonlardan birine yapışarak bir şeyler yapabileceklerini sanırlar.

Mafya solu, sol mafya: Sermaye ilacı

Türkiye'yi anlatıyoruz, tamam, ama “De te fabula narratur”, anlatılan büyük ölçüde, misal, Almanya'nın da hikâyesidir. Elbette tersi de doğru. Türkiye ve Almanya'ya antikomünist histerinin “Siyamlı ikizleri” demiyoruz boşuna.

Hatta “Bizde diye anlatılan, Avrupa solunun ve sermayesinin de hikâyesidir” diyebiliriz. Peki.

Ne mi oluyor?

Biz, bize bakalım.

Türkiye'de görünen siyaset sahnesinde, düzen solunun da çeşitli fraksiyonlarıyla “fink attığı” bir mafya cephesi oluşmuş durumda. Herkes, içinde. Teknoloji üretemeyen Türkiye ekonomisinden böyle düşük kalibreli dinci, milliyetçi, liberal ve sermayeci bir kapışma alanı çıkması, kimseyi şaşırtmamalıdır. Sahnedeki aktörlerin hepsi birbirlerinden dinci, milliyetçi ve sermaye yanlısıdır. Hepsi bir biçimde liberal ve demokrattır: Mafya ekonomisi...

Mafya başka ne ki?

İçinde sol olmayan mafya var mıdır?

Bir şeyi çok açık ilan edelim: Bugün siyaset sahnesinde ille bir yer tutmak isteyen ve solculukta da ısrarlı görünen biri varsa eğer, geçmişi veya halis niyetleri ne olursa olsun, onun da rant peşinde koşan bir militan olduğunu söylemek zorundayız.

Sonuçta, bir rant kavgasının ortasındayız. Bizim düzen solu dediğimiz şey, bir rantın peşinde olanların, suyun başını şu sıralarda tutanlardan daha farklı ve “ahlaklı” olduklarını topluma kabul ettirmek için “sol fake'ler” atıp duran bir mafya çetesinin ta kendisidir. Daha doğrusu, çetelerin koalisyonudur. Düzen solu böyle militan mafya döküntülerinden oluşuyor. Bunlar birbirleriyle sürekli değişen ittifaklara gidebiliyorlar. Görmek istemedikleri tek şey, bulaşmak istemedikleri iddia, “Emek, iktidar olmalı, üretim araçları kamuya geçmelidir” ısrarıdır.

Mafya, bir ekonomi biçimidir. Kapitalizm varsa, mafya mutlaka olur. Yıkılan reel sosyalizmi aklımızdan çıkarmayalım: Eğer sistemde piyasaya bir yer açılmışsa, o piyasanın gayrimeşru, ama biyolojik çocuklarından biri de mafya olacaktır.

Düzen solunun mafya karakteri

Türkiye bugün bu mafyöz cepheleşmeyle tarif edilebilir. Türkiye'de sermaye içi kapışmalar, böyle bir rant alanı kavgasına karşılık geliyor. Eğer mülkiyet sorusunu sormuyorsanız, yani, piyasayı kırıp parçalayacak ve emeği alınıp satılan bir meta olmaktan çıkaracak merkezi planlamanın yeni ekonominin esası olacağını ilan etmiyorsanız, üretim araçlarını kamulaştıracağınızı bağırmıyorsanız, sizin solculuk kisvesi altında bir özel mülkiyet yağmasına katılmak için sahnede olduğunuzu söylemek zorunda kalırız. Kurtlukta düşeni yemek kanundur ya, birilerini düşürüp onları yemek, sizin solculuğunuza, düzen soluna, gayet rahat sığar.

Hep söylüyoruz: Biz orada değiliz. Bu giderek daha korkunç - artık öngöremez olduğumuz- bir yerlere giden felaketimizi yaratanların elinden bazı rant köşeleri koparmaya ve “Bırak biraz da biz ölelim be” demeye kalkmıyoruz.

Düzen solu, Nasreddin Hoca fıkrasındaki Hoca'dır. Kepçeyle hoşafın hakkından gelen ve her lokmasında “Oh öldüm” diyen zengin efendiye, “Ver biraz da biz ölelim” diyen Hoca'dır. Düzen solunu en iyi bu ilişki temsil eder.

Kimsenin elindeki kepçeyi almaya niyetimiz yok. O kepçeyi imha etmek zorundayız. Bir eşitlik içinde, kimsenin kimseyi sömüremeyeceği bir ekonomik düzen öneriyoruz. Birilerinin elindeki kepçeyi alıp dünyalığımızı doğrultmaya kalkmıyoruz.

Düzen solunun hepsi çirkindir. Ama en çirkinleri, herhalde, ağır antiemperyalist-antikapitalist sloganlar (“sis bombaları”) atmayı ihmal etmeyen, aslında da sosyalist devrimin imkânsızlığına iman etmiş militanlardır. Kendilerini sahnedekilerden daha solcu da sayarlar, ama en atakları bu sahnedeki fraksiyonlardan birine yapışarak bir şeyler yapabileceklerini sanırlar.

Başdüşmanları, bu ilişkiler ağının kapitalist bir iğrençlik olduğunu ilan eden devrimci gençlerdir. Düzen içi oyunlarda ikbal arayanlara “Mezarlarınıza tüküreceğiz!” diyebilen ve bu kirli dünyayı altüst edip yeniden kurmaya yemin etmiş gençler. Yaşı kaç olursa olsun, bu ısrarlarıyla genç kalmış olanlardır. Onun için sürekli “sekter” diye kara çalınanlardır. Misal: Genç TKP'dir.

Solculuk, sosyalizm, bir iddiadır: Mevcut sermaye kesimleriyle papaz oldular diye “aportta bekleyen” öteki sermaye kesimlerini desteklemeyi reddeden bir iddia.

Mafya birbirini parçalar: Sermayedir çünkü

AKP ve MHP'nin muhalifi olduğunu ileri süren düzen solu yöneticileri, hukuk dışı çok ağır baskılarla karşılaşıyorlar. Doğrudur. Ama ne olursa olsun, özel mülkiyetin ilgası, ekonominin kamusal örgütlenmesi ve merkezi demokratik plan ısrarını ağızlarına bile almadıkları için, sahnedeki rant yağmasında kendilerine parça kopartmaya çalışan mafyöz örgütlenmelerdir. Dinci iktidarla dertleri de rant derdidir. Dikkat: Düzen solunun yönetim katmanlarından söz ediyoruz, geniş ve sahte umutlara kapılmış, sol duygusu güçlü kitlelerden değil. Seçmenlerden değil. Aldatılan emekçilerden değil.

Mafyaya iyi bir örnek istiyorsanız, başka yerlere bakmayın. Düzen solunun da iştahla yer aldığı siyaset sahnesine bir göz atın. Orada her şeyi göreceksiniz.

Çirkin olan, bu mafyöz sahnede kemik kapmaya çalışanlar, kendi takımını beslemeye çalışanlar değildir. Onların işi bu ve solculuk iddiaları zaten yok. Acı ve çirkin olan, bu mafya cepheleşmesinde solculuk adına bir yer kapmaya çalışanların ısrarıdır. Bu mafyöz tayfanın en büyük düşmanı, “Türkiye sosyalizm için olgundur, ya sosyalizme geçer ya da yerle bir olur, biz ancak sosyalizmle bu ülkenin birliğini koruyabiliriz” diyen komünistlerdir.

Türkiye'deki mafya düzeni, o düzenin şu veya bu fraksiyonuna yapışarak kırılmaz. Nasreddin Hoca'nın kepçe arayışının güncel versiyonlarını solculuk içinde göremeyiz.

O sahneyi çöpe atacaklarını ilan edenlerin örgütlü çıkışına ihtiyacımız var. Kriz, bu ihtimali imkâna dönüştürür. Tarihin cilvesidir. Ayaklar baş oluverir.

Krizin o hep küçük ve şanssız görünen grupların eline oynadığını devrimler tarihinden iyi biliyoruz.

Bitirmek için ekleyelim: Bütün bunların sadece Türkiye'de olup bittiğini düşünenler “dışarının cahilidir” veya emperyal başkentlerin uşağıdır. Bütün bu mafya solu, belki farklı ölçülerde, Siyamlı ikizlerin güçlü kuvvetli ve diğerini sömüreninde, mesela Almanya'da da yürürlüktedir. CHP ve HDP kötü de SPD ve Yeşiller ile “Die Linke” (Sol Parti) mi iyi?

Anlatılan hepimizin hikâyesidir.