Türkiye, sosyalizmi yeni yüzyıla taşıyabilir. Bölgenin kaderini değiştirebilir. O büyüklükte. Yıkımın aynasında, sırın gerisinde, bu da var. Karanlıkta kaldığı için yok sanıyorlar.

Türkiye'nin önemi ve sosyalizm

Her yerde, her sorunda Türkiye'nin parmağını görebiliyoruz. Bu, çökertilmiş cumhuriyet döneminde, bir enkaz halinde bile böyle. 

Biz mi abartıyoruz? 

Bakan, görebilir: Batı Avrupa'nın en büyük dili, kültür alanı Almanca; ona komşu sayılabilecek ve yaşlı kıtanın doğusuna da sarkan en büyük kültür bölgesi Rusça ve Rusya da var bu sahnede. Ortalarında ise bunlarla boy ölçüşebilecek bir nicelikte, hatta bazı açılardan nitelikte (ki ilerici cumhuriyet birikiminin getirdiği bir zenginliktir) Türkçe var. Türkiye var. Ama bu Türkçe konuşulan ve etnik Türkleri çok aşan coğrafyayı, parça parça etmek mümkün. Bunu yaptılar ve işi daha da derinleştiriyorlar. Zoka şöyle yutulacak: Hedef alınan Türkiye, gericiliğin elinde “Türk bir tepki” gösterecek ve bu, sonu olacak. O sonu yaşamaya başladık çoktandır.

Türklük ideolojisi, bütün versiyonlarıyla Türkçülük, Türkiye'nin ortadan kaldırılması için en kullanışlı zokadır. Müslümanlık da ona bağımlı olduğu için, Türkiye'nin ipinin çoktan çekildiğini söyleyebiliyoruz. 

Eski bir kavramdır, demokratlar hiç sevmez, ama emperyalizm böyle bir şey. 

Tekrarın tekrarı: Avrupa haritasına yüzümüzü döndüğümüzde solunda 100 milyonu aşkın bir kitlenin dili Almanca var. Sağında da Rusça, 150 milyon diyelim. Bu iki büyük dil bölgesinin ortasında 100 milyonu aşkın bir yayılma alanıyla Türkiye Türkçesi bulunuyor. Batı Avrupa, Balkanlar, Türkiye platosu ve onun yakın çevresi. 

Üç aydın bölgesidir buralar: Dünya sistemine karşı çıkabilmiş aydınların yarattığı ülkeler coğrafyası. 1917, 1923 ve 1949'dan söz ediyoruz.

Önemimizi düşmanlarımız da biliyor

Türkiye önemli ülke. Cesedi bile önemli. Katilleri olan dinciler ve milliyetçiler bunu iyi biliyordu. Solculuk adına emperyal başkentlerin kuyruğuna takılan demokratlar ve AKP tetikçisi eski sol döküntüler bunun hiç farkında olmadılar. Belki de farkına vardılar, ama bulgularından korktular. Genellikle öyle değil midir? Aydın olmaya soyunanlar, birkaç aykırı bulguya ulaştıklarında, kendi bulduklarından korkarlar ve kimliklerinden yüzgeri ederler. Onun için, aydına, kendi bulgularından, vargılarından korkmayan, korksa da geri adım atmayan insan diyebiliyoruz. 

Peki, Avrupa ve yakın çevresinin her köşesinde bir Türk sıkıntısı varsa, bunu nasıl etkisizleştirebilirler?

Türkleştirerek.Türklüğü faşizan bir saldırı ve içe kapanma, kendini meşrulaştırma mekanizmasına dönüştürerek.

Türkçüleştirerek. Türkiye'yi kendilerince bir anomali ilan ederek ve içinde yaşayanları da bu oluşumdan, özellikle cumhuriyet birikiminden nefret ettirerek. Büyük ölçüde becerdiler, ama bütün sürprizleri kazıyamadılar. Korkuları orada. Çünkü işçi sınıfını ve devrimci aydını kazıyamıyorlar.

Bu cesedi paramparça etmeye en meraklılar, şu sıralarda çeşitli renkleriyle Almanya merkezli bir coğrafyada habire didişiyor. Berlin'in, Türkiye'nin “gerçek sorumlusu” olduğunu sonunda anladılar. 

Türkiye büyük ülke. Solculuk iddiası taşıyan antikomünistlerin bir bölümü buna tahammül edemiyor. Oysa sadece nüfusuyla değil, Türkiye siyasi dağarcığıyla da gelişkin bir dile sahip. Bu birikimi ancak demokrasi adı altında küçültebilirsiniz. Bunu yapıyorlar. 

Doğu Akdeniz'de Türk gericiliği, Balkanlarda Türk gericiliği, Avrupa'nın ortasında Türk gericiliği ve hatta Kafkasya ve altında bile Türk gericiliği...  

Türkiye'yi paramparça etmeyi başarmış, Orhan Gökdemir'in soyutlamasıyla, öldürdüğü ama bir türlü gömemediği cumhuriyetin cesedine habire tecavüz eden Türk gericiliği, şimdi yedeğine diğer dini ve etnik gericilikleri takarak, onlarla gerektiğinde şike didişmeler örgütleyerek, nihai görevini yerine getirmeye çalışıyor. 

Türkiye'nin önemini en iyi anlayan başkent Berlin. Anlamaya mecbur. Antikomünist histerinin Siyamlı ikizleriydi 45 sonrasındaki Federal Almanya ve Türkiye. Bu coğrafya artık gerileyen ABD'nin yetişemeyeceği kadar karıştı ve Türkiye'nin kaderi Alman tekellerinin veya demokrasisinin insafına bırakıldı. O nedenle Merkel habire geliyor; bu hafta Heiko Maas yine Ankara'da. 

Böyle bir “insafın” kucağında solculuk oynayanları, siyasi sığıntıları, ciddiye mi alacağız, yoksa “Mücadele Türkiye'de verilir, Türkiye'nin teorisine, ideolojisine, insanına ancak o toprakların içinden emekçi sınıfların öncülüğünde müdahale edilebilir” diyerek şehirleri mi işgal edeceğiz? 

Yıkım, her geçen gün daha da derine giren bir bıçak gibi. 

Sınıftan ve sınıfsal müdahaleden başka hiçbir şey bu gerici buldozeri, cumhuriyet katillerini ve mezarcılarını durduramaz.

Kötü mü?

Değil. 

Değil?

Öyle: Çünkü bu katillerin kendi güçlerini abartarak sağa sola sarmaları, Türkiye'den sosyalist bir umut yeşertmeyi esas alan Türkiye ilericiliği için iyi bir şey. Şansımız orada. Bu gericiliğin kendi gücünü abartmasında, Türkiye ilericiliğinin şansı yatıyor. Türkçülük sadece kendi içine değil, muarızı milliyetçiliklere de aşağılık kompleksi ve hata yapma sinirliliği ekiyor. 

Fakat sosyalizm nokta-i nazarından baktığımızda da, Türkiye ve Türkçe, değişik kültür gruplarını, farklı dillerdeki halkları bir arada tutmanın yegâne anahtarı. Bir köprü. Diğer halkları bu dil üzerinden özgürleştirebilir ve kendi kültürlerini geliştirmelerini sağlayabiliriz. Ülkemize ve yeni ülkeler birliğine ortak edebiliriz. Ama bu Türkçülük üzerinden olmaz. 

Bu, sadece barış içinde ve sadece sosyalist bir iktidarla mümkün olabilir. Sınıf üzerinde yükselebilir. Sınıf her şeydir. 

Yoksa bu büyük oluşum, Türkiye, asırlık bir çınar gibi uçurumun dibine kadar düşecek, yitip gidecek. Ya da sosyalist bir hükümetle silkinecek ve asırlık bir çınar gibi sosyalizme kapaklanacak. 

En açığı şu: Türkiye önemlidir demek, Türk ve Kürt sermayesine bir savaş açmak demektir. 

İyi biliyoruz: Türkiye'nin önemini, büyüklüğünü emeğin sınıfsal kurtuluşu dışında her vurgulayan, sermayenin eli kanlı bir katilidir. Bunların en büyük düşmanları da “Acil sosyalizm!” diyen Türkiye işçi sınıfı ve aydınlarıdır.

Türkiye, sosyalizmi yeni yüzyıla taşıyabilir. Bölgenin kaderini değiştirebilir. O büyüklükte. 

Yıkımın aynasında, sırın gerisinde, bu da var. Karanlıkta kaldığı için yok sanıyorlar.