Sosyalizmde spor “milyonerler için” değil, “milyonlar için”dir; egemen sermaye sınıfının sömürücü siyasetinin değil sömürüsüz toplum siyasetinin parçasıdır. 

Sporun ekonomi politiği

Başta futbol olmak üzere birçok yaygın spor faaliyeti, altyapısı ve malzemesinden kulüplerine, yönetiminden transferine, seyircilerinden medyadaki naklen yayınlara kadar devasa bir sektör durumuna geldi. Uluslararası spor yönetimlerinin önerdiği kurallara koşut olarak düzenleme yapılıp hizaya sokulduğu sanılan, aslında serbestleştirilen, büyük paraların döndüğü iş ve işlemlerde uyuşmazlıklar, çatışmaların, çelişkilerin çıkması kaçınılmaz.

Sporda tahkim yasalarda vardı. Ancak yasalardaki tahkim kurulu kararlarının kesin olduğu ve bu kararlara karşı yargı makamına başvurulamayacağı hükmü iki kez Anayasaya aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. 

Çözüm bulundu, Anayasaya aykırı olan yasa hükmü 2011 yılında Anayasaya eklendi, sporda tahkim anayasal güvenceye kavuşturuldu. Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı yargı yolu kapatılarak, “ancak zorunlu tahkim yolu”na başvurulabileceği, tahkim kurulu kararlarının kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı makamına başvurulamayacağı hüküm altına alındı.

Devam etmeden iki notu eklemekte yarar var. 

Birincisi, evet yargı da sınıfsal ama sömürü düzeni piyasayı öylesine serbest istiyor ki sınıfının yargısını dahi devre dışı bırakıyor. AKP döneminde yaygınlaşan arabuluculuk kurumu da bu işlemlerden biri. Bir kez daha Tahsin Yücel’in “Gökdelen” romanını anımsatma zamanı.   

İkincisi, ne yeni anayasa nakaratıyla oyalayan AKP ne de AKP yapmasın biz yapalım diyen diğer düzen partileri kapitalizmin daha esnek ve serbest düzen getiren kurallarına hayır diyor.

“Piyasa tanrısı” spora egemen olunca, spor bireysel ve toplumsal yarar ve işlevinden uzaklaşarak bir yandan ekonomi politiği olan sömürüye hizmet ederken koşut olarak siyasetin de vazgeçilmezi oldu. 

Eşitsizliğin ve çıkar hesaplarına bağlı olarak şiddetin sporla içli dışlı duruma gelmesi, spor piyasasının kara para da aklayarak dev bir kaynak havuzu olması kaçınılmazdı. Federasyon ve kulüp başkanlarının sermaye ve siyaset içinden gelen yaşam öyküleri, kimi sporcuların beyinleri altüst eden parasal hareketleri tabloyu görmeye yeter. 

Spor kapitalizmle iç içe. Bizim “amatörlük” ile “profesyonellik” sütunlarına yerleştirdiğimiz spor düzeni profesyonellik sütununa kayınca, piyasanın acımasızlığı sporu da vurdu, çürüttü. Malzemeleri ve tesisleriyle büyük yatırımların yapıldığı spordan büyük kazançlar sağlanmaması düşünülemezdi. Eğitimin, sağlığın, kültürün ve sanatın başına bela olan piyasa sporun da başına geldi. 

Kapitalizmde spor sermayenin çıkarları içindir ve siyasal iktidarların güdümündedir; kapitalist ilişkilerin ürünü olmaktan, piyasalaşmaktan kurtulamaz, reklamların ve medyanın etkin aracıdır. 

Kapitalizmde spor toplumsal savaşımı kırma, kalabalıkları seyirci olarak toplayıp toplumsal sorunlardan uzak tutma yolunda önemli bir araçtır.

Güncel şiddet olayına gösterilen ilgi ve tepkinin kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, işçi cinayetlerinde, trafik cinayetlerinde, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlara uygulanan şiddette, grevci işlere saldırıda, siyasi cinayet ve katliamlarda gösterilmemesi insanları toplumsal sorunlardan uzak tutmada sporun politik işlevini gösteriyor. 

Sporun ekonomi politiği ile sosyal politiği koşut.    

Sosyalizmde spor halka aittir, bireysel ve toplumsal yaşamın ayrılmaz bütünleyicisidir, gereklidir. Halkın olan spor, devrimci işlevi nedeniyle tüm alanlarda ulusal sporun gelişmesini de etkiler. 

Sosyalizmde sporu “amatör” diye küçümseyenler bu devrimci işlev ve etkiden, yaratıcı olanaklardan korktular hep. Sporcuları ve kulüpleri parasal büyüklükle karşılaştırırken de aynı küçümsemeyi yansıttılar. Bir de “zenginler için spor” başlığı açtılar.

Sosyalizmde spor okullarda başlar, fabrikalarda, çiftliklerde, mahallelerde tüm işyerlerinde, dinlenme zamanlarında ve emeklilikte devam eder; maddi/manevi sağlıklı bedeni ve bedensel yetenekleri, ahlak ve disiplini, yaşam koşullarını geliştirir. Spor emekçileri bu kitlesel spor yapan toplumsal yaşam içinden yeteneklerini geliştirerek çıkar, mesleklerini de yapmaya devam eder. 

Sosyalizmde spor “milyonerler için” değil, “milyonlar için”dir; egemen sermaye sınıfının sömürücü siyasetinin değil sömürüsüz toplum siyasetinin parçasıdır. 

Kamucu politikalar spor ve sorunları için de gereklidir.