Şimdilik 'Erdoğan gitsin de ne olursa olsun' yaklaşımında olan kitleler, seçim sonrasında bu ekonomik programın sillesini yiyince buna kesinlikle tepkisiz kalmayacaklardır.

'Mutabakat Metni' ve Sosyal Bilimler Kongresi

30 Ocak’ta (dün) Altılı Masa’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” beklenildiği gibi açıklandı. Bu ayrıntılı metnin ayrıntılı bir analizini daha sonraya erteleyerek bazı genel saptamalarda bulunalım.

Mutabakat Metni’nin Düşündürdükleri

  1. Metnin birçok olumlu özelliği olduğu tartışılmaz bir gerçeklik. Bunların birçoğu AKP’nin yol açtığı tahribatın giderilmesine yönelik başlıklardan oluşuyor. Bazıları ise AKP’nin de öncesinden gelen bazı sorunların düzeltilmesi amacını taşıyor. Örneğin, Bütçe Kesin Hesap Kanunu Tekliflerinin doğru dürüst görüşülebilmesi ve bütçenin kesinleşmiş verileri üzerinden daha iyi denetlenebilmesi amacıyla bir Kesin Hesap Komisyonu kurulması önerisi gibi. (Bu Komisyonun başkanlığının anamuhalefet partisine verilmesi ise Türkiye koşullarında biraz romantik bir demokrasi hamlesi olarak duruyor. Uygulama gösterecektir). AKP döneminin tahribatı çok fazla olduğu için çok ayrıntılı bir metin hazırlanması gerekli görülmüş de denilebilir. Ancak bu kadar ayrıntılı bir metne (ki ayrıntıların çoğu sıradan öneriler olmaktan kurtulamıyor) bu aşamada gerek olmadığı haklı tartışmasına da yol açılmış bulunuluyor.
  2. Gerçi milletin şu anki beklentisi bu değildi ama millete karşı da bir “toplumsal mutabakat angajmanı” ile seslenilmek istendiği anlaşılıyor. En azından demokratik kitle örgütleri ile örgütlü toplum yapılarının bu metnin alıcısı olmasının istendiği anlaşılmaktadır. Altılı Masa ittifakına yakın seçmen kitlesinin politize olmuş kesimleri bakımından bu metnin genel olarak olumlu algılanacağı söylenebilir. Kitleye ulaşma ölçütü bakımından en azından CHP’nin “vizyon” toplantısından daha başarılı olması beklenebilir. 
  3. Ama Altılı Masa partileri biraz da kendilerini ayrıntılı bir metinle bağlama gereğini hissetmiş gözüküyorlar. Aralarındaki uyumsuzlukların muhtemel bir iktidar deneyiminde fazla ön plana çıkmasını şimdiden kesmek gibi bir niyet de sezinleniyor. Hatta bugün bile birçok konuda açıkça görülen politik ayrışmalarını ayrıntılı bir metnin arkasına saklayarak görünmez kılma niyetleri de yok sayılamaz. 
  4. Bu arada hukuk, adalet ve yargı ile kamu yönetimi alanında önerilen düzenlemeler (düzeltmeler ve yenilikler); yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim başlıkları ile sosyal politikalar bağlamında yoksullukla mücadele başlıklarında önerilen çerçeve, muhtemelen daha genel bir kabul görmeye mazhar olabilir veya daha az itiraza konu olabilir. (Savcılar Yüksek Kurulu’nda bakan ve müsteşarının yeri alması bunlardan sadece biridir). Elbette daha genel düzlemde bir eleştiriden muaf değil ve özellikle de sosyalist solun bakış açısından birçok sorunlu alan yok değil. 
  5. Ancak bu kalabalık metnin hatırı sayılır “yokları” da var. Laiklik gene namevcut. Eğitim sisteminin dincileştirilmesi, tarikatların eline bırakılması, İHL’lerin her yeri sarması gibi konular sessiz geçiştiriliyor. Bir “sekiz yıllık zorunlu eğitim”e geçiş önerisi bile (ki mevcut yapıda şekli bir düzenlemeden ibaret kalırdı) metinde yer bulamıyor; onun yerine 1+5+4+3 gevşek önerisi getiriliyor. Eğitim üzerindeki dinci ipotek, dokunulmaz alanlardan biri kabul ediliyor. Eğer bu bir “sentez” metni ise, bunun dinci sağa prim verme yönü ağır basıyor.
  6. Eğitim konusunda olduğu gibi sektörel politikalar bahsinde de kuşkusuz meslek odalarının eleştirebileceği çok başlık çıkacaktır. Ama bir tanesine burada değinelim: Nükleer enerji konusunda benimsenen olumlu tutum, EMO ve genelde TMMOB tarafından eleştirel bir çerçeve içinden okunacaktır.
  7. Altılı Masa’nın en fazla mutabık göründüğü konuların başında “ekonomi ve finans” başlığı gelmektedir. Bunun nedeni yalnızca neoliberal politikalarda öteden beri örtük/ açık bir mutabakat içinde olmaları değildir. Seçim sonrasında göğüslemek zorunda kalacakları ekonomik/mali enkazın kaldırılması konusunda halkın beklentilerine hızla yanıt verilebilmesi ve programa dış destek sağlanabilmesi bakımından bu alanda tam bir uyum içinde hareket etme kaygıları öne çıkmaktadır. Burada da Babacan’ın vizyonu arkasında hizaya girilmektedir. Gerçi CHP’nin ekonomi politikalardan sorumlu üst düzey yöneticilerinin farklı bir bakış açısı olduğu da söylenemez. Nitekim Babacan’ın 2009’da Erdoğan’a kabul ettiremediği “mali kural” ilkesini (kamu harcamalarına ve açıklarına katı sınırlamalar getirmeyi öngören, bir nevi “ekonomik anayasa” sayılan IMF kuralı) “Altılı Masa’ya kabul ettirmekte pek güçlük çekmediği anlaşılmaktadır. Altılı Masa partileri arasındaki bu mutabakatın, halkın da katıldığı bir mutabakata dönüşmesi çok zordur. Şimdilik “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” yaklaşımında olan kitleler, seçim sonrasında bu ekonomik programın sillesini yiyince buna kesinlikle tepkisiz kalmayacaklardır. Ama bunu şimdiden görenler, başta sosyalist/komünist partiler, halkı peşinen uyarmak için ellerinden geleni yapacaklardır, yapmalıdırlar.
  8. Dış politika, savunma, güvenlik ve göç politikaları başlığındaki öneriler de kapsamlı bir eleştiriyi hak ettikleri için burada üzerinde durulmayacaktır. Ancak siyasi yapısı gereği, bu Masa’dan anti-emperyalist vurgular da içerebilen bir yaklaşım beklemek zaten baştan gündem dışıydı. Hatta tam tersine NATO, ABD, AB çizgisine daha yakın durulduğunun “hissettirilmesi” beklenen şeydi. Bununla birlikte bu başlıkta bu denli sıradan ve bazı bakımlardan oldukça geri bir metnin ortaya çıkarılmış olması da bir beceridir diyelim.

Sosyal Bilimler Kongresi

Bu yıl 17’ncisi düzenlenecek olan Sosyal Bilimler Kongresi 1-3 Şubat 2023 tarihlerinde her zamanki gibi ODTÜ yerleşkesinde toplanıyor. Bu defa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi salonlarında toplanacak olan Kongre’de aynı anda farklı salonlarda dokuz paralel oturum yapılacak. Böylece 90 oturumda 340 civarında bildiri sunulup tartışmaya açılacak. Ortak imzalı bildiriler dikkate alınırsa, 400’ü aşkın tebliğci sayısına ulaşılabilir; onlara 90 oturum başkanı da ilave edilirse, Kongre’de 500’ü aşkın bilim insanı aktif rol almış olacak. Sosyal bilimler alanında böylesine kapsamlı ve bu denli çeşitliliğe yer veren bir bilimsel etkinliğin iki yılda bir Sosyal Bilimler Kongresi çerçevesinde düzenli olarak gerçekleştirilebiliyor olması başlıbaşına bir başarıdır. TSBD yönetimini kutlamak gerekir.

17. Sosyal Bilimler Kongresi’ne ve katılımcılarına başarılar diliyoruz. Kongre’nin ayrıntılı programına TSBD web sitesinden erişilebilir. Program herkese açıktır. ODTÜ’ye girişlerde bu Kongre için gelindiğini söylemek yeterlidir. Sol Haber Portalı okurlarının da ilgisini çekmesini umarız.