Bilinsin ki, Erdoğan stratejisini 2026 sonuna kadar seçim baskısı olmadan yürütülecek kemer sıkma politikalarının sonrasındaki göreli rahatlama dönemini iyi kullanmak üzerine kurmaktadır.

AKP toparlanabilir mi?

2011-2013’te hızla birikip açığa çıkan toplumsal tepkinin tepe noktası Haziran Direnişi’nden sonra, toparlanamayabilirdi.

Toparlandı.

2016’da, uzun süreli ortağı Fethullahçıların uğursuz darbe girişiminden, ülkenin başına bu belayı sarmanın yarattığı inandırıcılık ve itibar kaybından sonra, toparlanamayabilirdi. 

Toparlandı.

2019’da yapılan yerel seçimlerde İzmir’in üstüne Ankara ve İstanbul’u kaybettiğinde, toparlanamayabilirdi.

Toparlandı.

Satışla, yağmayla, borçla kamçılanan halk düşmanı ekonomi politikalara dayanamaz hale gelen yoksul halk kesimlerine bir de depremde aymazlık, sorumsuzluk ve beceriksizlik yaşattıktan sonra, toparlanamayabilirdi.

Toparlandı.

Her defasında toparlandı AKP, çünkü, Haziran Direnişi’nden sonra “evinize dönün, şimdi sıra siyasette” diyen, siyaseti seçim ve sandığa daraltan, halkın Erdoğan’dan vazgeçmesini sağlayacak kişi olarak afrayla tafrayla Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bulan bir muhalefet vardı.

Toparlandı çünkü, 2016’daki Amerikancı darbe girişiminin ardından bir yandan “darbe yok, her şey kurmaca” derken öte yandan Yenikapı ruhunu icat edip alabildiğine zayıflamış Erdoğan’ın yanında hazır ola geçerek ona hayat öpücüğü veren bir muhalefet vardı.

Toparlandı çünkü, ne zaman Erdoğan gerilemeye başlasa “devri sabık yaratmayacağız” diyen, aracılarla yumuşak geçiş pazarlıkları yürüten ve her defasında “uzlaşma” çağrısında bulunarak Erdoğan’a oyun kurup karşı hamle yapmak için gerekli zamanı veren bir muhalefet vardı.

Toparlandı çünkü, hayat pahalılığı ve ardından depremin sarstığı yoksul kitleler arayışa girmişken, “sokağa çıkmamızı mahsus istiyorlar, bu tuzağa düşmeyeceğiz” diyen cici bir muhalefet vardı.

Buna rağmen, AKP 2024 seçimlerinde durumu toparlayamadı… 

Nedenlerini yazdık, konuştuk.

Peki bundan sonra toparlanır mı?

Bu soruya kimileri “koşullu evet” yanıtı vermekte. Yanlış anlaşılmasın, AKP’nin toparlanmasını koşula bağlayanlar AKP’li değil! AKP’ye çıkış yolu gösterenler AKP’lilerden daha çok 2024 seçimlerini büyük bir zafer olarak kutlayanların arasından çıkıyor. Yani memlekette her şeyin Erdoğan’ın alacağı bir seçim yenilgisiyle düzeleceğini vaaz edenler.

Şimdi diyorlar ki, Erdoğan’ın tek çaresi parlamenter sisteme dönmek!

Parlamenter sisteme dönerse, yüzde 50+1 derdinden, dolayısıyla MHP vesayetinden kurtulurmuş Erdoğan. Hem artık güçlü bir Cumhurbaşkanı adayı varmış, İmamoğlu AKP’nin olası adaylarını ve bir daha aday olursa Erdoğan’ı alt edermiş. AKP’nin varlığını sürdürmesi ancak parlamenter sistemde mümkünmüş.

Bu akıl yürütme yalnızca Erdoğan’ın bir sonraki hamlesini öngörme çabası olarak görülmemeli. Erdoğan’ın parlamenter sisteme dönüş olasılığıyla ilgili yazıp çizenlerin en azından bir bölümü samimi olarak bunu istiyor.

Sebep?

Yumuşak geçişin böyle sağlanacağını, hatta AKP’nin de içinde yer aldığı bir uzlaşı hükümetinin Türkiye’ye soluk aldıracağını düşünüyorlar.

Ne ülke ama.

Kuşkusuz herkes bu fikirde değil. Kimileri, parlamenter sisteme dönülmemesini, en azından AKP’nin yarattığı tahribat ortadan kaldırılıncaya kadar bugünkü yetkilerle hareket edecek bir “tek adam”a ihtiyaç olduğunu dillendiriyor. Yani “tek adam rejimi” dedikleri beladan kurtulmak için “tek adam rejimi"…

Adeta bir devrimci diktatörlük!

Ülkeyi karşı devrimin karanlığından otoritesiyle düzlüğe çıkaracak olan tek adam da elbette Ekrem İmamoğlu oluyor.

Görüldüğü gibi rivayet ve de arzular muhtelif. 

Şimdi bunları bir kenara bırakalım ve Erdoğan’ın önündeki seçeneklere bakalım.

Erdoğan’ın oy potansiyeli AKP’den açık ara daha yüksek. Üstelik 2024 seçimleri AKP’de geri dönülmez bir aşınma yarattı. Erdoğan’ın bu aşınmaya rağmen partisinin başında kalarak parlamenter sisteme dönmesinin motivasyon kaynağı ancak gerçekten de bir yumuşak geçiş, dokunulmazlık garantisi ve “sivil anayasa”ya imza atmanın getireceği itibar olabilir. Ancak bu, AKP’den çok, eğer 2028’de kenara çekilecekse Erdoğan’a yarar.

Diyelim ki Erdoğan bu fikre geldi. Bu Türkiye’yi parlamenter sisteme döndürmeye yeter mi? Güçlü ve denetlenmeyen bir yürütme, yani hükümet yıllardır sermaye sınıfının arayışı değil miydi? Yalnızca Türkiye’de değil, bütün dünyada patronlar yasama organını işlevsizleştirip, idari kısıtlamalardan azade yönetim modelleri peşinde koşmuyor muydu? Onlar parlamenter sisteme dönmek isteyecek mi?

Sonra, tamamen kişiselleşmiş, liderler daha doğrusu lidercikler üzerine kurulmuş bir siyasal atmosferde parlamenter sisteme nasıl geçilecek? Ortada program yok, dünya görüşü yok, aslında parti de yok. AKP’de Erdoğan sonrası için adı en fazla geçen isim olan Hakan Fidan’ın parti içinde hiçbir deneyimi olmaması bir yana, Erdoğan çekildiğinde AKP diye bir partinin varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği bile belli değil. 

Ya CHP? Partide büyük ağırlığa sahip olan İmamoğlu ve Yavaş’ı parlamenter sistemde düşünebiliyor musunuz?

Yahu adam “beni kimse geçemez” diye demeç veren biri, başkan olmak, reis olmak istiyor, ne parlamentosu…

Yine de bir parlamenter sistem gündemi açılırsa, bu elbette yürütmenin güçlü olacağı, belki yarı-başkanlık diye adlandırılabilecek bir sistem olacaktır.

Bilinsin ki, Erdoğan stratejisini 2026 sonuna kadar seçim baskısı olmadan yürütülecek kemer sıkma politikalarının sonrasındaki göreli rahatlama dönemini iyi kullanmak üzerine kurmaktadır. Bu göreli rahatlamaya uygun uluslararası ortam eşlik ederse, Erdoğan şansını bir daha deneyebilir elbette.

Peki 2026 sonuna kadar nasıl idare edecek? E işte orada da Mehmet Şimşek’e daha göreve gelmeden açık çek veren ve şimdi de büyük sermayenin “aman seçim filan olmasın” talebini seve seve benimseyen CHP devreye girecek, halka sabır dileyecek, insanların öfkesini soğutacak ve “şunun şurasında 2028’e ne kadar kaldı ki” diyecek.

Araya 2025 başından itibaren hukuken de yeni bir evreye taşınacak olan Kürt sorununda bir hamle de sıkıştırabilirse Erdoğan teorik olarak toparlanabilir. Teorik olarak.

Ve ona bu imkanı bir kez daha muhalefet vermeye hazırlanmaktadır.

Gördünüz mü “Erdoğan giderse her şey çözülür” diyenler! 

AKP ile birlikte, bu muhalefetten de kurtulmak gerekiyor. 

Nasıl mı? 

Bir sonraki yazıda…