'Virüsün içine para kaçmış'

TKP’nin salgın raporu ve raporun sonuç bölümü olarak ortaya konulan Eylem Planı’nı parti genel sekreteri Kemal Okuyan’la konuştuk.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin yayınladığı Pandemi Raporu hakkında parti genel sekreteri Kemal Okuyan’la konuştuk. Sorularımızın bir kısmı, rapor içinde geniş yer tutan değerlendirmelerle ilgiliydi. Söyleşimizin daha güncel unsurlarıysa partinin raporun son bölümünde sunduğu eylem planı hakkında sorduğumuz sorulara aldığımız yanıtlarda ortaya çıktı.

Raporda ilginç bir cümle var. "Salgına siyaset dışı bir toplumsal sorumlulukla bakılamaz" deniliyor. Bunu biraz açar mısınız?

Adaletsizlik ve eşitsizliğin olmadığı bir toplumda, adını da koyalım, komünist bir toplumda olağanüstü bir gelişme yaşandığında toplumun tüm enerjisi, gelişkin bir örgütlenme anlayışı ve dayanışma kültürü ile o olağanüstü gelişmenin yarattığı sorun veya tehdidi bertaraf etmek için harekete geçirilir. Deprem, sel, orman yangını, kasırga ya da bir salgın hastalık fark etmez. İnsanlar bu süreçte bilimin, aklın ve toplumsal çıkarların belirlediği politikaların egemen olacağından emin olur, dahası bu politikaların karar alma süreçlerinde bütün yurttaşların sözü vardır. Sonra kimsenin bir ayrıcalığının olmayacağını herkes bilir. 

Herkese eşit ve adil bir yaklaşım. 

Bu tehdidin bir azınlık tarafından toplumun diğer kesimleri aleyhine bir fırsat olarak kullanılmayacağı da apaçık ortadadır. İşte böyle bir toplumda siyasete gerek yoktur. 

Şimdi bugünkü tabloya bakalım. Bilim, akıl, planlama, mantık hiçbir şey yok. Salgından para kazananlar var, ayrıca parası olanlar salgın karşısında daha şanslı. Son olarak, salgın emekçilerin birçok hakkını gasp etmek için kullanılıyor; insanlığın birçok kazanımı ortadan kaldırılıyor. Kapitalizm öyle acımasız bir düzen ki, her şeyi, felaketleri bile paraya çeviriyor. Özetle her başlık siyasi. Öyle “aynı gemideyiz” filan yok. Salgında toplumsal eşitsizlikler arttı. Neden acaba? Bu tabloda biz bu salgına dünyada ve Türkiye’de hiç eşitsizlik yokmuş gibi, sadece sağlık açısından, toplumsal sorumluluk açısından bakamayız. Bir başka yerde söyledim; Salgın sınıf kavgasının virüs katılmış halidir. Virüsün içine para kaçmış.

Bir başka dikkat çeken cümleyse şöyle: "Komünist hareket neo-liberalizmin alternatifi arayışına giren akımlar karşısında ideolojik üstünlük kurmalıdır." Neo-liberalizmin alternatifi arayışına giren akımlar kimi adresliyor?

Kapitalizm bütün dünyada 40 yılı aşkın bir süredir neo-liberal politikaları cepheye sürdü. Bu politikaların iflas ettiğini artık herkes kabul ediyor. Ancak bu politikalar bazı cin fikirlilerin icadı değil ki. Bunlar uluslararası tekellerin ihtiyaç duyduğu bir birikim modeline denk düşüyor. Yaşanmakta olan kriz ve ortaya çıkan tarihsel tıkanmanın sorumlusu neo-liberalizm değil bizzat kapitalizmin kendisi. Kapitalizm neo-liberal politikaların özünden vazgeçemez. Bu da sınırsız sömürü, sınırsız hareket. Ancak kimileri bu gerçeği görmüyor ve kapitalizmin hem neo-liberalizmin iflası hem de salgında ortaya çıkan tablo nedeniyle daha sınırlandırılmış, daha kurallı ve daha adil bir yönelime gireceğini iddia ediyor. Buna ilişkin fikirler uçuşuyor. 

Sermaye egemenliğini ortadan kaldırmazsanız onu sınırlandıramazsınız. 

Bu saçmalıklar toplumu uyuşturuyor. Salgının başından beri, kapitalist ülkelerin insafa geleceğine ilişkin beklentiler ortaya atıldı. Sonuç? En güçlü emperyalist ülkeler dünya nüfusunun çok büyük bölümünü aşısız bırakıverdi. Adalet bu mudur?

Salgın ve salgın dönemi uygulamalarının özel olarak kadınları hedef alan boyutlarına da dikkat çekilmiş raporda. "Birçok kapitalist ülkede kadına yönelik şiddet artmış, kadın cinayetlerinde ciddi bir yükselme görülmüştür. Türkiye’de bu sorunu Nisan ayında yapılan infaz düzenlemesi ile birçok şiddet failinin serbest kalması, cezasızlık ve iktidarın gerici politikaları daha da katmerlendirmiştir" diyorsunuz. Bu konu da gerçekten sınıfsal mı? Yani raporun bütününe sinmiş olan sınıfsallık ekseni burada da gerçekten açıklayıcı mı?

Kadınlara dönük şiddetin yalnızca sınıfsal çelişkilerden kaynaklandığını iddia edecek kadar aklımızı yitirmedik. Ancak bugün kadınlara dönük ayrımcılık ve şiddetin beslenmesinde, ya da genel bir ifadeyle kadın sorununun çözülememesinde sınıf egemenliğinin, yani burjuva diktatörlüğünün birinci dereceden sorumluluğu var. 

Kapitalizm her tür ayrımcılıktan yararlanan bir toplumsal sistem. Örnek olsun, kadınların bütün dünyada aynı işte daha düşük ücret almasının izini sürdüğümüzde şunu görürüz: Kadınlara dönük ayrımcılık patronun kasasına hizmet ediyor. 

Devam edelim. Kadınlar üzerindeki baskı, şiddet ve kısıtlamaların egemen sınıfa toplumun yarısını yönetmek, sindirmek, kontrol etmek açısından nasıl bir kolaylık sağladığının farkında değil miyiz? Sınıfsal bir tahakkümü “erkek” kimliği ile uyguluyorlar. Aynı yöntem dinsel ve etnik farklılıklarda da karşımıza çıkıyor. Salgının kadınları daha fazla etkilemesi bütün dünyada o kadar doğal bir kabul gördü ki! Buradaki sınıf güdüsünü görmeden hiçbir şeyi açıklayamayız.

Doğrudan eylem planına gelirsek... Özetle ve esas olarak TKP, pandemiyle ilgili ne öneriyor? Ya da eylem planının özü nedir?

TKP bütün dünyada salgını alt edemeyen, tersine salgını halka saldırmak için kullanan bir toplumsal sistemi salgında ortaya çıkan gündemlerle sorgulamaya, ona geri adım attırmaya ve bu adaletsiz düzeni yıkmak için enerji toplamaya odaklanıyor. Eğer daha iyi anlaşılacaksa, salgını halka karşı istismar eden patronlara karşı salgını toplum yararına istismar etmek istiyoruz. Planımızın özü bu.

Eğitimle ilgili önemli saptamalar var. Öncelikle yüz yüze eğitimin bir an önce başlatılmasını savunuyor TKP. Burada bir kısmı açıkça da söylenmeyen bir dizi kuşku ve korku var? Sizce gerçekten açılabilir mi okullar? Bakanlığın da bu konuda "kararlılık" açıklamaları oldu.

Bakanlık hiçbir şey yapmadan okul açacağını söylüyor. Biz ise okulları açmak için gerekeni yapın diyoruz. İkisi arasında muazzam fark var. 

Evet, okullar açılmalı. Gerekiyorsa başka alanlarda kısıtlama yapılmalı ama eğitim sürmeli. Dünyada okullardan kurtulmak için salgından önce hazırlıkları yapılan “uzaktan eğitim” düzeniyle eğitim olmaz. Gelişme çağındaki bir nüfusu “dondurarak” halk sağlığını koruyamazsınız. Ancak bunun için köklü tedbirler alınmalıdır. Bakın bugün hiçbir kapitalist ülke ordularını terhis etmiyor salgın var diye. Bunu ne hikmetse bilim insanları bile savunamıyor. Bugünkü dünyada uç bir talep gibi görülebilir. Evet bugünkü dünyada saçma olur bu talep. Ama okulları bir değil, iki ay değili aylarca, neredeyse bir yıl kapatmak benzer bir saçmalık. 

Önlem alacak ve okulları açacaksınız. 

Yeni karakollar, cezaevleri dikiliyor her yere. Sınıf sayısını artır, sınıf başına öğrenci sayısını radikal bir biçimde düşür, öğretmen sayısını artır, eğitim emekçilerini öncelikli olarak aşıla, okullara temizlik malzemesi ve maske tedarik et. 

Bunlar çok mu zor? Bunlar için sanıldığı kadar kaynak gerekmiyor. Bize bıraksınlar, kısa sürede çözelim. Ama özel okullar kapanmasın diye çırpınacak, öğretmen maaşlarını patronlara aktarılan kaynaklardan kısıntıya neden oluyor diye dert edineceksin, o zaman çözemiyorsun. 

İşte somut kaynak: Diyanetin bütçesi eğitime verilsin. Diyanet, insanlığa yararlı yeni kuşaklar yetişsin istemiyor muydu yoksa!

Eylem planının diğer “keskin" maddelerine geçelim. Doğalgaz, elektrik, su borçları silinsin diyorsunuz. Kredi kartı borçları da aynı şekilde. Bu taleplerde samimi mi TKP? Yani çok da kolay yerine getirilecek şeyler değil. Biraz da "tarafımız belli olsun" diyerek ileri sürüldüğü düşünülebilir mi?

Doğalgaz ve elektrik dağıtımından neden para kazanıyor birileri? Yatırım filan da yaptıkları yok. Bu ülkede hâlâ elektrik kesintileri oluyor, hâlâ elektrik voltajı inip çıkıyor. 

Çok samimiyiz. Bu ülkede halkın kanını emen herkesten kurtulmalıyız. İşçi sınıfı iktidarında, sosyalizmde ısınma, aydınlatma dert olmaktan çıkacak. Evet bu mümkün olacak. Ama şimdi derhal diyoruz ki, bütün borçlar silinsin. 

Bizim bunu dediğimiz gün, borçları yayacağız diye açıklama yapıyorlar. İnsanların bir şey yayacak hali kalmadı. TKP’nin talepleri halkın talepleridir.