TFF ne yapmaya çalışıyor?

Ülkede uzun zamandır futbol oynanmasa da konuşulmaya devam ediyor. Son dönem gelişmeler ara verilen futbol müsabakalarının yaratılan bir normalleşme algısı ile oynatılmaya başlanacağını gösterdi. Futbolun ülkedeki yönetici kurumu Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ise hiç olmadığı kadar sıkışmış durumda.

İsmail Sarp Aykurt

Ülkede uzun zamandır futbol oynanmasa da konuşulmaya devam ediyor. Son dönem gelişmeler ara verilen futbol müsabakalarının yaratılan bir normalleşme algısı ile oynatılmaya başlanacağını gösterdi. Futbolun ülkedeki yönetici kurumu Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ise hiç olmadığı kadar sıkışmış durumda. Bir yandan kendi sınıfsal kimliği onu patronların yanında yer almaya çağırıyor, diğer yandan futbolun hayata dönmesinin önünde duran engelleri ortadan kaldırmak için bir normalleşme çağrısının futbol ayağını organize ediyor. Birincisi kolay iş olsa da diğeri için zorlandığı açık.

Türkiye Futbol Federasyonu, siyasal iktidar tarafından yaratılan normalleşme ya da kontrollü hayat stratejisinin önemli çağrıcılarından bir tanesi. Çünkü TFF, riskler sürmesine rağmen gerek önerdiği raporları ile gerekse de kamuoyuna yaptığı açıklamalarla normalleşmenin alıcı bulmasına futbol üzerinden destek sağlıyor. Daha önce ligleri geç durdurmuş olmasını hem hiçe sayıyor, hem de doğru zamanda doğru işler yaptığını iddia ederek, hafızamızla dalga geçiyor. Oysaki TFF’nin gecikmeleri nedeniyle ciddi bir riske girildiğini biliyoruz. 

Haziran’da başlatılacak olan ligler için sahte bir gerçeklik inşasına soyunan federasyon, futbolun bu şartlarda nasıl oynanacağına dair hemen hemen hiçbir doyurucu açıklama yapamadı. Ama bu, bir planları olmadığını da göstermiyor. Bir plan var ve bu plan, sporcuları ya da futbolu düşündüğünden değil. TFF, bu salgın koşullarını futbol üzerinden yumuşatarak sahte algı üretimine katkı sağlıyor, ekonomik çarkların işlemesini talep ediyor ve var olan kriz koşullarının siyasal iktidar üzerinde kuracağı olası basıncı da futbola kanalize edip, sulandırmak istiyor.  Bu, kesinlikle bir stratejinin parçası durumunda.

Kısa bir süre önce bakan ile federasyon başkanının bir araya gelmesi ile futbolun ülkedeki geleceğine bir yön çizileceği ve kesin kararların ortaya konacağı söylenmişti. Ancak oradan çıkan sonuç, özellikle Sağlık Bakanı’nın dillendirdiği ‘TFF’nin kendi işine karışmama prensibi’ ile başka bir tartışmayı başlattı. Türkiye’de futbolun sahibi kim ve onu kim yönetmekle görevli? Söylemek gerekiyor ki TFF’nin öyle kendi kendine karar alma, özerk davranma ya da başına buyruk davranmayı öğütleme gibi bir yetkisi yok. Aslında bu bir sorumluluktan kurtulma refleksi ve burada her ne kadar bir yetki karmaşası varmış gibi görünse de böyle bir şeyin olanağı da bulunmuyor. TFF ya da diğer tüm spor kurumları, devletin ideolojik aygıtları olarak görev alıyor. TFF’nin tavrını siyasal iktidarlar ve onların sınıfsal aidiyeti belirliyor. Bu da ortaya çıkan normalleşme süreci ve futbolda liglerin yeniden başlatılması çağrısı ile uyumlu. 

TFF, ekonominin ne kadar kötü durumda olduğunu, futbol kulüplerinin de bu ekonomik çıkmazdan sağ salim çıkmasının zorlaştığını biliyor. O yüzden çizilmiş farklı farklı hükümet ve TFF stratejileri yok. Tamamı, birbiriyle kenetlenmiş ve birlikte çalışan bir çarkın ayrılmaz dişlileri gibiler. Öte yandan hem siyasal iktidarın hem de sporun ortak finansörlüğüne soyunan Katar sermayesinin de doyurulması gerekiyor. Yayıncı kuruluş olan BeIN Sports’un maçlar oynanmadıkça para kaybediyor oluşu, ülke piyasasından çıkma ihtimali TFF’nin gözünü korkutuyor. Neden mi? Çünkü TFF’nin futbol ile olan ilgisi patronların ve iktidarların çizdiği sınırlar kadar var.

Bunun böyle olduğunun kanıtı, TFF’nin daha önce liglerin durdurulmaması için gösterdiği dirence, koronavirüs testi pozitif çıkan futbolcular vb. olmasına rağmen planlarda bir değişiklik olmamasına, saha görevlisinden medya çalışanına, antrenöründen hakemine kadar kimsenin sağlığının önemsenmemesi ve bilgilerin kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmamasında aranabiliyor. Futbol ligleri 1980 darbesinden beridir aralıksız ve kesintisiz devam eden/ettirilen en önemli organizasyonların başında geliyor. Bu anlamda ‘çoklu kullanışlılık’ sürüyor. Futbol, bu kez gerçekten de bir sahte gerçeklik üretimi için afyon olarak kullanılmanın eşiğinde duruyor.