Pandemi döneminde gazetecilere baskı artıyor

Türkiye’de koronavirüse ilişkin haber ya da paylaşımları nedeniyle çok sayıda gazeteci hakkında yasal işlem başlatıldı. Yeni infaz düzenlemesiyle basın için daha zor bir otosansür döneminin başlamasından endişe ediliyor.

HABER MERKEZİ

Türkiye'de Covid-19 salgınının başlamasından bu yana gazetecilere olan baskılar arttı.

Son olarak, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Fox TV Ana Haber sunucusu Fatih Portakal hakkında sosyal medya paylaşımından dolayı suç duyurusunda bulunduğu açıklanmıştı.

Deutsche Welle'de yer alan habere göre, söz konusu baskılar Türkiye'nin dört bir tarafındaki gazeteciler için de söz konusu. 

Antalya’da yaptıkları koronavirüs haberi nedeniyle "halkı paniğe sevk etmek"le suçlanan gazeteciler İdris Özyol ve Ebru Küçükaydın, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmışlardı. Zonguldak’ta da Halkın Sesi gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mustafa Özdemir ve dört gazeteci, kentte bir kişinin koronavirüsten hayatını kaybettiğine ilişkin yaptıkları haber nedeniyle "resmi açıklamaların dışında haber yaparak halkı paniğe sürükledikleri gerekçesiyle"' ifadeye çağrılmıştı. Savcılıkça adli kontrolü istenen gazeteciler, çıkarıldıkları nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. SES Kocaeli gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İsmet Çiğit, internet sitesinde çıkan bir haber nedeniyle gece yarısı kelepçelenerek gözaltına alınmıştı. Twitter hesabında yer verdiği bir paylaşım nedeniyle göz altına alınan Halk TV eski Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün ise 3 Nisan'da tutuklanmıştı.

'SİZ GAZETECİSİNİZ, DAHA DİKKATLİ OLMALISINIZ'

Diyarbakır'da koronavirüse ilişkin haber ve paylaşımları nedeniyle savcılığa çağrılan bir diğer gazeteci Nurcan Baysal, "Diyarbakır’da yeterli maske yok; bu nedenle bugün maske üretimine başlandı, ne güzel!' diye attığım bir tweet bile vardı dosyada" açıklamasında bulundu.

Savcılıkta, attığı bir tweette "cezaevleri boşaltılsın"’ etiketini neden kullandığının da kendisine sorulduğunu söyleyen Baysal, "’Bu etiketi Türkiye'de herhalde milyonlarca insan kullanmıştır. Ama bir tek ben buradayım. Peki, neden bir ben burdayım?" dediğinde de aldığı yanıtın, "Siz herhangi biri değilsiniz, gazetecisiniz ve halkı yönlendirme ve etkileme gücünüz daha fazla. O yüzden de sizin daha dikkatli olmanız gerekiyor"’ şeklinde olduğunu söyledi.

'KORONA GEÇİCİ, BASKI KALICI'

Gazeteci Faruk Bildirici de, "Korona, bir gazeteci olarak öteden beri hissettiğim sıkışmışlık duygusunu artırıyor" açıklamasında bulundu.

Bildirici, "Sahada çalışan meslektaşlarımız sağlık tehdidi; klavye başına oturanlar da hapis, işten çıkarma, hedef alınma, sansür ve otosansür tehdidi altında. Korona tehdidi muhtemelen üç - beş ay içerisinde geçecek ama ne yazık ki özgürlüklerimiz üzerindeki baskılar, tehditler ve yıldırma girişimleri bitmeyecek. Türkiye'de özgür, eleştirel ve bağımsız gazeteciliğe en büyük tehdit, bu siyasi iktidarın medya anlayışıdır" diye konuştu.

YENİ İNFAZ DÜZENLEMESİYLE GAZETECİLERİN HAPSE ATILMASININ ÖNÜ AÇILACAK

Avukat Veysel Ok, önceden gazetecilere yaptıkları haberler ya da sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen cezaların farklı infaz yöntemlerine tabi tutulup gazetecilerin hapse girmesinin önüne geçilebildiğini ancak  bu durumun yeni infaz düzenlemesiyle değişeceğine işaret etti.

Ok, "Yapılacak değişiklikle 18 ay veya altı hapis cezası alanlar bu cezanın belli bir kısmını cezaevinde geçirmek zorunda kalacak"' diyen Ok, iktidarın bu değişiklikle gazetecilere ve farklı düşünen kesimlere yönelik baskıyı artıracağını gösterdiğini ifade ediyor: "Bu düzenlemeyle bize verilen mesaj aslında farklı düşünen, eleştiren herkesin cezaevine girme olasılığı olduğudur. Bu da şu anlama geliyor; yazmayın, konuşmayın. Maalesef durum bu" şeklinde konuştu.

'OTOSANSÜR, SANSÜRDEN DAHA AĞIR KOŞULLAR YARATTI'

Bildirici, otosansürün boyutlarının nereye varabileceği konusunda da uyarıda bulundu.

Bildirici, "Sonunda otosansürün kaynağının bile istemediği kadar otosansür yapılan, korkudan bile korkulan bir durum doğar. Ben bunu cam odaya hapsedilmiş kuşlara benzetirim. Kuş önce camı fark edemediği için birkaç kez başını vurur; sonra da cama çarpmamak için daha içerden içerden uçmaya başlar. Sınırını camdan çok daha gerilere çeker…Türkiye'de de medya bu durumda. Otosansür, habercilikte sansürden daha ağır koşullar yarattı" dedi.