Özge Terkoğlu ile tekerrür eden adaletsizlik üzerine: Bu kadarını hayal etmemiştim açıkçası…

‘Barış’ı tutuklandığının haftasından bu yana göremiyorum. Bunun yarattığı özlem, merak ve endişe var. Barış’ın kendini en zor koşullarda bile iyi tutacağını biliyorum ve öyle de yapıyor ama tabi bu yalnız olduğu gerçeğini ve duyduğumuz özlemi değiştirmiyor…’

Ali Ufuk Arikan

Alaattin Çakıcı, Erol Evcil gibi isimler tahliye edilirken, Soma, Çorlu, Gezi ve Aladağ’ın sorumluları infaz düzenlemesinden yararlanırken, Barışlar hukuksuz şekilde cezaevinde tutulmaya devam ediyor.

Yaşanan hukuksuzluğu, tekerrür eden adaletsizlikleri, infaz düzenelemesini, salgın günlerinde yaşanan endişeyi Barış Terkoğlu’nun eşi Özge İzdeş Terkoğlu ile konuştuk.

“Bu kadarını hayal etmemiştim açıkçası, gece yarısı ek yönerge ile infaz indiriminden yararlanmalarının engellenmesi hukuk tarihine geçecek bir düzenleme oldu” diyor Özge Terkoğlu.

'En dürüst tanımı büyük bir iç sıkıntısı…’

Öncelikle hukuksuz tutuklamayı sorsak. Sanıyoruz Barış kendilerini hedef alan böyle bir operasyon olacağını tahmin ediyordu. Sabaha karşı yapılan baskın ve sonrasında gelen tutuklama… Daha önce de benzer bir hukuksuzluğu yaşamıştınız, yeniden tutuklamanın olduğu gün neler hissettiniz?

Herhalde en dürüst tanımı büyük bir iç sıkıntısı olabilir, kim bilir yine nelerle uğraşmak zorunda kalacağız diye düşündüm. Bazı meslekler var ki ancak büyük bir tutkuyla yapıldığında gerçek anlamını buluyor. Gazetecilik de gerçekten büyük bir tutkuyla yapıldığında, olması gereken ile olan arasındaki açığı ortaya koyma, herkesten önce ve herkesten iyi anlatma gibi telaşları olan; daha iyiye daha eşitlikçi ve insanca bir dünyaya giden yolun önce doğrulardan herkesin haberdar olması hakkıyla ilişkisini görme gibi bir motivasyondan beslenen bir meslek. O yüzden her zaman ve her düzende belli bir dokunulmazlığı olması gerek, çünkü genel işleyişin temel kontrol mekanizmalarından biri. Barış’lar bunu iliklerinde hissediyorlar, o yüzden de sonucu ne olursa olsun ve dönem nasıl bir dönem olursa olsun, bu sorumluluğu ertelemeden yaşıyorlar. Bu nedenle de dönemler değişiyor, aktörler değişiyor ama onlar Barış’ın da dediği gibi “iyi çocuklar” olamıyorlar.

‘Bu kadarını hayal etmemiştim’

Birçok suçtan hüküm giymiş isimler, Soma, Gezi, Çorlu gibi davalarda tutuklu olanlar, Alaattin Çakıcı gibi isimler infaz düzenlemesinden yararlandırılırken, Barışların düzenlemeden yararlanamaması için bir madde eklendi. Buna ilişkin düşünceniz nedir?

Bu kadarını hayal etmemiştim açıkçası, gece yarısı ek yönerge ile infaz indiriminden yararlanmalarının engellenmesi hukuk tarihine geçecek bir düzenleme oldu. Daha önceki emsallerde istisna tutulmayan MİT yasası, uzun süren tartışmalarda ve yasa tasarısında hiç adı geçmezken sabaha karşı bir düzenleme ile cezanın 1/2'sinin infazından yararlanamayacak istisnalara eklendi. Diğer taraftan bu değişikliğe rağmen infaz yasasındaki denetimli serbestlik konusundaki değişiklikte MİT yasasıyla ilgili suçlar istisna tutulmadı. 

‘Bununla nasıl yaşanır bilmiyorum’

Her şeyden önce şunu bir daha söyleyeyim Barış’ların MİT yasası uyarınca da yargılanması son derece yanlıştır ve bir suç işlememiş olmasına rağmen tutuklu olması hukuksuzdur. Ama tutuklanmalarıyla sonuçlanan savcılığın iddialarıyla ilgili suçlu bulunsalar bile İnfaz Kanunu’na göre alacakları cezanın 2/3’ü kadar yatarları olacak ve bundan yeni getirilen 3 yıllık denetimli serbestlik süresi çıkarıldıktan sonra hiç yatarları kalmıyor. Bu durumda hüküm giyse bile bırakılması gereken insanlar hâlâ içerde tutulur durumda. Geçen infaz düzenlemesi sonucu bu Barış’ların kazandıkları bir hak ama yasa çıktıktan sonra yapılan tahliye talebi hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiş durumda. Bu olmayacak bir suçlamayla göz altına alma, yersiz tutuklama sürecinin son halkası olarak yasaya rağmen serbest bırakmama. Gerçekten bu kadar açık bir şekilde hukuk kuralları hiçe sayılırken bu sürece dahil olan herkesin yerine kendimi koyuyorum bazen, bununla nasıl yaşanır bilmiyorum, nasıl akılcılaştırılmaya çalışılır, nasıl unutulur. Bu yaptıkları haksızlığı nasıl önemsizleştirebiliyorlar bilmiyorum. 

Sizin de söylediğiniz gibi bu topluma maliyeti bunca yüksek olan herkesin aklına kazınmış isimler dışarı çıkarken onların içerde kalması kamu vicdanını yaralar ve yaralıyor zaten. 

‘Özlem, merak ve endişe var… Ne yazık ki tarih tekerrür ediyor’

Salgın dolayısıyla açık görüşler de durduruldu. Barışların durumu nasıl, onlar bu son süreci nasıl değerlendiriliyorlar?

Sadece açık görüşler değil tüm görüşler durduruldu. Avukatlar ise sadece kapalı görüş yapabiliyorlar. Bu nedenle Barış’ı tutuklandığının haftasından bu yana göremiyorum. Bunun yarattığı özlem, merak ve endişe var. Barış’ın kendini en zor koşullarda bile iyi tutacağını biliyorum ve öyle de yapıyor ama tabi bu yalnız olduğu gerçeğini ve duyduğumuz özlemi değiştirmiyor. 

Son süreç için Barış, yazılarında da yazdığı gibi çok şaşırmadığını söylüyor. Elbette ki öncelikle onlar gibiler çıkmalıydı ve bunu bekledik ama ne yazık ki bu rasyonel beklentiye bile hep mesafeli yaklaşmak gerekiyor. 9 yıl önce yargının ağırlıklı olarak FETÖ’nün elinde olduğu dönemde de bu manzaranın aynısını izlemiştik biz, ne yazık ki tarih tekerrür ediyor. İddianamenin çıkması halihazırda uzun sürmüş durumda, bir an önce iddianamenin çıkmasını istiyoruz.

‘İçerdekilere ve dışardakilere yaşatılan bu endişe kabul edilemez’

Son olarak cezaevinde salgına karşı alınan önlemlere ilişkin değerlendirmeleri neler, bu konuda neler söylüyorlar?

Barış kendisine dikkat ettiğini, merak etmememi söylüyor tabi endişelenmemem için. Ama böylesi bir salgında açıkçası hiçbir önlem yeterli değil ve onların alınacak önlemler hakkındaki edilgen olma zorunluluğu bu koşullarda yaşam hakkının tehdidi anlamına geliyor. Ayrıca bir vaka ortaya çıktığında bunun nasıl tespit edildiği ve sonraki süreç hakkında bilgimiz olması gerek. Bu anlamda yapılan hatalar olabilir ve sonuç yaşam kaybına kadar gidebilir, bu anlamda çok büyük bir sorumluluk alınıyor. İçerdekilere ve dışardaki yakınlarına yaşatılan bu endişe kabul edilemez. Bu insanlar ölüm cezası almadılar, sonucu ölüm olabilecek böylesi bir salgında bu bakış açısıyla bakılması gerek diye düşünüyorum.

Görüşlerin kalkmasının yanında, söylediğim gibi, avukat görüşleri de sadece kapalı görüş olarak yapılabiliyor. Bu durum dışarıyla teması azaltmak için ama savunma hazırlamanın gizlilik hakkının ihlalini beraberinde getiriyor. Çünkü hem konuşmalar dinlenebilecek olan bir telefon aracılığıyla oluyor hem de avukatlarıyla olan evrak alışverişi, infaz memurlarının kontrolünden geçiyor. Bu önlem örneğin tutukluların Covid’e rağmen içerde tutulması açısından kaçınılmaz olarak savunmanın gizliliğinin ihlali anlamına geliyor.